Son günlerde Ankara'nın gündeminde erken seçim var. Yaşar Aydın, Türkiye'nin iki yıldır adı konulmamış ekonomik kriz yaşadığını ve iktidar partisi tarafından her seçim krizin aşılmasında bir eşik olarak görüldüğünü söylüyor. Kulislerde erken seçimin konuşulduğunu belirten Aydın, Hükümet kanadından 2019 seçimlerinin erkene alınacağına dair bir tartışmanın yürüdüğünü söylemenin zor olacağını ifade etti.
Birgün'den Yaşar Aydın'ın yazdığı Kulis haber şöyle:
Ankara bir kez daha erken seçim konuşmaya başladı. Hükümet kanadından 2019 seçimlerinin erkene alınacağına dair bir tartışmanın yürüdüğünü söylemek zor. Ancak Erdoğan’ın peş peşe hamleleri, ekonomik ve siyasal alanda daha zor geçmesi beklenen 2018 ve en nihayetinde 2019 Mart’ında yapılacak yerel seçimlere dair AKP’de yaşanan endişe, seçimi bir kez daha gündeme getirdi.
16 Nisan Referandumu’nun sonuçları AKP ve Erdoğan’a olanak sunsa da yönetme krizine çare olmadı. Erdoğan, daha ilk haftadan itibaren bu süreci yeni bir baskın seçimle atmaya dönük hamleler yaptı.
Erdoğan referandumla birlikte partili başkan olma isteğine kavuştu. Ama bununla yetinmedi. Başbakan ve diğer parti yetkililerinin açıklamalarının aksine hemen olağanüstü kurultay toplayarak partinin başına geçti. Erdoğan’ın hedefi bir an önce partisini dizayn etmek oldu. MKYK ve Bakanlar Kurulu’nu değiştirdi. Örgüt içi sorunları çözmekle uğraşıyor: Erdoğan, mesaisinin önemi bölümünü örgüt içi sorunlara ayırmış durumda. Heyecanı olan bir örgüt kurmak istiyor. Bu arada daha önce çok içli dışlı olmadığı cemaat ve tarikatlarla sıcak ilişki çabaları gözden kaçmıyor. Oy potansiyeli olan en küçük yapıyı da atlamıyor. İçtüzük acelesi: TBMM İçtüzüğü Erdoğan’ın talimatıyla CHP ve HDP’nin itirazlarına rağmen bir ay içerisinde yapıldı. AKP grup toplantısında Başbakan’ın bile bilgisi olmadan verilen talimat Meclis çalışmaları uzatılarak yerine getirildi. Bu acelenin, 16 Nisan Referandumu sonrası yapılması gereken uyum yasalarıyla ilgili olduğu biliniyor. Hem komisyonda hem de Genel Kurulda değişiklik önerilerinin hızla yasalaşması öngörülüyor. Erdoğan’ın uyum yasalarıyla ilgili aklındaki takvim ise ekim sonu. Bu değişikliler 2018’in ilk yarısında bir erken seçimi olanaklı kılıyor. Açılış ve mitingler arttı: Özellikle son bir ayda Erdoğan ve Binali Yıldırım seçim dönemlerini aratmayacak yoğunlukta halk buluşmaları ve açılışlara katıldı. Erdoğan il gezilerine de başladı. Her konuşması seçim mitingi kıvamında.
Türkiye iki yıldır adı konulmamış ekonomik kriz yaşıyor. İktidar partisi tarafından her seçim krizin aşılması bir eşik olarak tarif edilse de sonuç değişmedi. Başta ABD ekonomisi olmak üzere gelişmiş ekonomilerde Türkiye için kabus olacak senaryolar yaşanmamasına rağmen rakamlarda iyileşme yok. Bu da Erdoğan’ı, daha kötüye gitmeden bir kez daha ekonomiyi seçime endeksleme noktasına itebilir.
AKP için en önemli sınavlardan biri de 2019 Mart ayında yapılacak yerel seçimler. Özellikle İstanbul ve Ankara’da yaşanan güç kaybı ve belediye başkanlarına dair tabandaki eleştiriler yerel seçimleri AKP için öngörülemez bir noktaya taşıyor. Mart ayında İstanbul’u kaybeden bir AKP, Kasım ayında seçime rahat gidemez. AKP kulislerinden aldığımız bilgilere göre en azından iki seçimin aynı tarihte olması gerektiği fikri ciddi bir alıcı bulmuş durumda.
AKP ve Erdoğan özellikle 2014’ten bu yana seçimleri bir çeşit kriz yönetme, uluslararası kamuoyu karşısında güç gösterme aracı olarak da kullanmaya başladı. Yaklaşık üç yıl içerisinde beş ayrı sandık kuruldu. Gerilimden beslenerek ülkeyi yöneten bir iktidar için seçimler zengin bir zemin sunuyor. Erdoğan, bu anlamıyla risk alıp girdiği her seçimden en azından ‘kağıt üzerinde’ galip ayrıldı. Bu yüzden seçmenin önüne bir sandık daha gelebilir.
Ama şimdi başka bir durum var. Kazanmak için yüzde 50’ye ihtiyacı var. Kampanyalar değerlendirildiğinde sürekli aşağı inen bir grafik görebiliyoruz. Kamuoyu yoklamaları da Erdoğan’a istediği mesajı vermediğine göre “Böyle bir seçime neden girsin?” sorusu çok haklı. Ama süreç Erdoğan’ın önünde çok seçenek bırakmayacak gibi ilerliyor.