Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde, 1993 yılında 11 sivilin kaybolmasıyla ilgili, 2013 yılında açılan dava zaman aşımından düştü. Mahkeme heyeti, "birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürme", "halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik" ve "cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlamalarıyla yargılanan dönemin Bolu 2'nci Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk'ün beraatine karar verdi.
Kamuoyunda Kulp Davası olarak bilinen 8-25 Ekim 1993 tarihleri arasında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde Bolu Tugayı’nın yürüttüğü askeri operasyonlar sırasında 11 kişinin kaybolmasıyla ile ilgili davanın karar duruşması Ankara 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre, olaydan 20 yıl sonra Diyarbakır'da açılan ve güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya alınan davada, “birden fazla kişiyi aynı sebeple öldürme, halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik ve cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturmak” suçlamalarıyla tutuksuz yargılanan dönemin Bolu 2'nci Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk, karar duruşmasına avukatıyla katıldı. Duruşmayı Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ağrı Milletvekili Abdullah Koç, İHD Diyarbakır Şube Başkanı Abdullah Zeytun, Diyarbakır ve Batman Barosu avukatları izledi.
Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada, savcı mütalaasını açıkladı. Savcı, 24 Mayıs 2018 tarihinde görülen duruşmadaki mütalaasını tekrar ederek, “Davanın zaman aşımı nedeniyle düşmesine, kasten öldürme ve halkı kin ve nefrete sürükleme suçlarından delil yetersizliğinden” dolayı sanığın beraat edilmesini talep etti.
Duruşma müşteki avukatlarının savunmasıyla devam etti. Müşteki avukatlarından Erkan Şenses, savunmasında şunları söyledi: “Bu dava, 93 yılında devletin terörle mücadele konsepti adı altında yaptığı ve bölgedeki insanlara köyleri boşalttırmak, dehşet duygusu yaratmak amacıyla kamu görevlilerinin işlediği cinayetler nedeniyle açılmış bir dava. Bu bir devlet politikasıdır. Sanığın, 7 Ağustos 2015 tarihindeki ifadesinde ‘Biz 30-32’ye yakın insanı Muş’a teslim ettik’ şeklinde bir beyanı var. Ama nedense 10 Ekim 2015 tarihinde İstanbul 1 Nolu hakimlik ifadesinde kimseyi gözaltına almadığını söylüyor. Sanık ısrarla mahkemeden gerçekleri gizlemektedir. Bolu Tugay Komutanlığı nezdinde sivil insanlar gözaltına alınıyor 15 gün açıkta bekletiliyor” dedi. O dönemki tanıkların beyanlarına yer veren Şenses, “Kulp Askeri Mahkemesinde tanıklar ‘Askerler bizi gözaltına aldı daha sonra bizi bıraktı ama 11 kişiyi bırakmadı’ şeklinde beyanları var. Daha sonra 11 kişi öldürülüyor. Tanıklardan, yaşamını yitiren 11 kişiden biri olan Mehmet Salih Akdeniz’in eşi Pembe Akdeniz eşine gözaltındayken yemek götürdüğünü ve eşinin kendisine ‘Artık bize ekmek getirme. Bizi öldürecekler’ dediği yönünde beyanı var."
Ertürk'ün cezalandırılmasını talep eden avukat Abdullah Zeytun ise “Biz bir dönemi yargılamıyoruz. Davanın tanımı zorla kaybedilme davası. Dosyada 11 kişinin yaşamını yitirmesi ile ilgili dava görülüyor ama o dönemde sadece 11 kişi değil bu ve benzeri olaylarda en az bin 250 kişinin üzerinde zorla kaybettirme yaşandı” dedi.
Sözü sanık Ertürk’ün avukatı Arda İşgören aldı. İşgören, 11 kişinin zorla kaybettirildiği Kulp Şenyayla bölgesinde yapılan operasyonun başarılı olduğunu ve hala bölgede bulunan görevlilerin örnek aldığı bir operasyon olduğunu söyledi. İşgören, 2004 yılında bir vadide bulunan ve yapılan incelemeler sonucu kayıp 11 kişiye ait olduğu tespit edilen kemiklere ilişkin, “Kemiklerin nasıl bulunduğu şüpheli, bulduklarını söyledikleri yer bile şüpheli” şeklindeki açıklamasına yakınlarını kaybeden ailelerden tepki ve itiraz geldi. Aileler sanık avukatına “Yalan söylüyorsun” diye tepki gösterirken yaşanan gerginlikten dolayı duruşmaya ara verildi.
Aradan sonra mahkeme sanık avukatlarının savunmalarını dinledi. Daha sonra kararını açıklayan mahkeme heyeti, davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesine, sanık Yavuz Ertürk’ün “kasten birden fazla kişiyi öldürme” ve “halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik” suçlarından yeterli delil elde edilmediği gerekçesiyle beraatına karar verdi.