Cemal Tunçdemir*
Dünyadaki ilk kültür bakanı efsanevi Fransız sosyalist yazar Andre Malraux’dur. Charles De Gaulle, “kültürün demokratikleşmesi” saikiyle böyle bir bakanlık kurmaya karar verdi ve 1959 yılında Malraux’yu atadı. De Gaulle’un Malraux’dan tek bir beklentisi vardı: “Kültürü ve sanatı sadece elitler için olmaktan çıkarıp, herkes için ulaşılabilir hale getirmek.” Ancak kültür bakanlığı fikrini en çok, böylesi bir bakanlığın ‘propaganda’ gücüne hayran kalan Naziler ile ‘kültürel planlama‘ gücüne hayran kalan Sovyetler sevdi.
Bizde 1971 yılında kurulan Kültür Bakanlığı’nı başlatan ise şair ve kültür tarihçisi Talat Halman’dır. Kültür varlıklarımızı ve maalesef ülkemizde başka türlü yoluna devam edemeyecek bazı sanat kollarını koruma yolunda bugüne kadarki katkılarını görmezden gelemem ama varlığı ve fonksiyonu üzerinde yeniden ciddi bir tartışmaya gerek olduğunu düşünüyorum. Çünkü, 42 yıllık tarihinde bizim Kültür Bakanlığı, De Gaulle’ün “kültürün demokratikleşmesi ve halkın kültür ve sanata erişimini kolaylaştırma” saikinden çok, SSCB’nin ve Nazi Almanya’sının “kültürü iktidarın propaganda alanı haline getirme’ ve ‘kültürel planlama” anlayışlarına daha yakın durdu. Tarihsel, toplumsal karşılığı olmayan yapay bir ‘ulusal kültür’ oluşturma çabası ve sanat dünyasını rant arenasına dönüştürme etkisi de cabası…
Dünyanın en eski demokrasisi olan ABD’de ise bir Kültür Bakanlığı yok. Amerikan sistemi, kültür ve sanatı, “devletin her türlü tasarrufundan özgür şekilde, kendi doğası içinde gelişmesi gereken unsurlar” gördüğü için bir Kültür Bakanlığı tesis etmiyor. ABD’deki müzeler ve kütüphaneler ya kar amacı gütmeyen bir sivil kuruluşa ya vakıflara ya da yerel yönetimlere ait. Kendi kendinize şahsi müze kurmanız da serbest ama müzenizin Amerikan Müzeler Birliği üyesi olmasını istiyorsanız bazı etik ve standart şartları taşımanız lazım. Sanat hayatına özel sektör yatırımı ise olağanüstü düzeyde. ABD’de sanatın neredeyse hiçbir türünün ‘devlet desteğine‘ ihtiyacı yok.
Aslında ABD’de de bir kültür bakanlığı kurulmasını isteyenler var. Hatta Obama’nın 2009’da seçilmesiyle bu konuda yeniden tartışmalar yaşanmıştı. Seçim kampanyası boyunca sanata ve kültüre yönelik yatırım vaatlerinde bulunan Barack Obama’nın bir kültür bakanlığı tesis etmesi için ünlü caz sanatçısı Quincy Jones, 2009 Nisan ayında bir imza kampanyası bile başlattı. Ancak, Fransa’daki gibi “ülkenin ulusal kimliğinin ve kültürünün bekçisi misyonlu” bir kültür bakanlığı fikrine, en başta Amerikan kültür ve sanat çevreleri karşı çıktı. Bu çevreler, sağlıklı bir toplumda devletin kültürü değil kültürün devleti manipüle etmesi gerektiğini savunuyorlar. Kültür Bakanlığı fikrine şiddetle karşı çıkanlar arasında, ABD’nin tek bir bakanlığın tanımlayacağı ‘ulusal bir kültür’e sığmayacak kadar çoğulcu ve büyük olduğunu savunanından, kültüre resmi bir sınırlama ve tanımlama yapılamayacağını vurgulayanına, böyle bir bakanlığın kültürel etkinliği yönlendirmekten ve sanatçılar arasında ayrımcı olmaktan kendini koruyamayacağınainanananlardan, kültürün teşvik ve reklamı yapılamayacak bir olgu olduğunu düşünenlere kadar farklı saiklerden hareket edenler var.
Obama’nın 2008’de başkanlığa geçiş döneminde kültür sanat faaliyetleri danışmanı Bill Ivey de itirazcılara katılarak, “ABD’nin kültürel çoğulculuğa dayalı serbest ve verimli sistemini merkezileştirerek, neyin sanat ve kültür olup neyin olmayacağını tayin edecek merkezi bir otoritenin kurulmasının Amerikan kültürüne vereceği büyük zarara” dikkat çekmişti.
Baylor Universitesi Amerikan Tarihi profesörü ve “Money for Art” adlı kitabın yazarı David Smith de Quincy Jones’un Kültür Bakanlığı kurulması önerisine şiddetle karşı çıkarak, sanatın devletle böylesi güçlü bir bağının asla olmaması gerektiğini dile getirmişti. NPR’a verdiği röportajda, “ABD sanat yaşamının en muhteşem yönü ademi merkeziyetçi doğasıdır” diyen Smith, ”sanatın bu ‘başıbozuk’ düzenine devlet müdahalesinin kültür sanat yaşamını çölleştireceği” uyarısında bulunmuştu.
Bir Kültür Bakanlığı olmayan ABD’de 2 milyonu aşkın kişi birincil mesleki uğraşını ‘sanatçı (artist)’ olarak belirtmekte. Bu ABD’deki toplam işgücünün yüzde 1.4’üne denk geliyor. Sanatçılar ABD’deki en kalabalık birkaç meslek grubundan biri. Bir başka deyişle, ABD’de toplam avukat sayısından da, doktor sayısından da, tarım işçisi sayısından da daha fazla profesyonel sanatçı var.
T.C. Kültür Bakanlığı web sitesine göre, binlerce yıllık tarihi olan İstanbul’da, 120 türbeyi saymazsak, 37 özel, 27 de bakanlık müzesi var. Yüzölçümü, İstanbul’un en küçük ilçesi kadar bile olmayan 300 yıllık Manhattan adası üzerinde 60 tane kapsamlı müze var. New York şehir genelinde ise 50’den fazla sanat müzesi, 34 kültür ve tarih müzesi, 7 tasarım müzesi, 10 doğa, bilim ve yaşam müzesi, 6 tane de çocuk müzesi var.
Bütün Türkiye’de toplam 317 müze var. ABD’de 2006 yılı verilerine göre 17 bin 500 müze var.
Yine Kültür Bakanlığı verilerine göre, bütün Türkiye’de 1118 kütüphane var. Sadece New York Halk Kütüphanesi’nin New York içinde 300′e yakın şubesi var. ABD’de sayısı onbinleri bulan üniversite kütüphaneleri, araştırma kütüphaneleri, özel amaçlı kütüphaneleri katmazsak 16 bin halk kütüphanesi var.
ABD’de halk kütüphanelerinin kullanıcı sayısı yılda 1,4 milyar. Yani ülkenin toplam nüfusunun 4 katında fazla. Türkiye’deki halk veya özel toplam kütüphane kullanıcı sayısı yılda 19 milyon. Yani Türkiye nüfusunun dörtte biri.
Türkiye’deki halk kütüphanelerinde toplam kitap sayısı 13 milyon 662 bin. Sadece New York halk kütüphanesinin şubelerinde toplam 30 milyon kitap, 21 milyon da CD ve DVD var.
Türkiye’de halk kütüphanelerine kayıtlı üye sayısı 503 bin kişi. Amerikalıların yüzde 68’i yani her 3 Amerikalıdan 2’si bir halk kütüphanesinin kayıtlı üyesi.
Ve bütün bu kültürel istatistik tablosunda, bizde olup da Amerika’da olmayan tek şey var: 14 bin personelli bir Kültür Bakanlığı.
Tartışmaya değmez mi?
Bu yazı 2013 yılında Cemal Tunçdemir tarafından amerikabulteni.com'da kaleme alınmıştır