Kültür ve Turizm Bakanı’na açık mektup

Kültür ve Turizm Bakanı’na açık mektup
Bugün Bitlis’te Ermenilere ait herhangi bir yapıya rastlanmıyor. Ancak, yıllarca depo olarak kullanılmış, şimdilerde ise terk edilmiş, bir Ermeni Kilisesi hâlâ ayakta. Tarihçi Ara Sarafian Taraf gazetesi aracılığıyla Kültür ve Turizm Bakanı’na kilisenin koruma altına alınması için bir açık mektup gönderdi. İşte o mektup: Sayın Ertuğrul Günay, Öncelikle Amerikalı-Ermeni yazar William Saroyan’ın anısına saygı olarak atalarının memleketi Bitlis’te onun adına bir müze kurulmasının düşünüldüğüne ilişkin açıklamanız nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı kutluyorum. Saroyan, Fresno’da doğmuştu ama ataları Bitlis’ten gelmişti. Böyle bir müze, Türkiye’de kimi çevrelerin gözünde en olumsuz kategorilerden biri olan bir diaspora Ermenisinin, ilk kez bir “Anadolulu” olarak, Türkiye yurttaşlarının hemşehrisi olarak kabul görmesi anlamına gelecektir. Bu girişiminizin, Anadolu’nun Ermeni kültür mirası (ki bunun çok güzel örneklerini görmek mümkün) ve Ermenilerin Anadolulu kökleri konusunun daha sıcak duygularla konuşulabilmesine katkıda bulunmasını umuyorum. Öte yandan, sizin de tahmin edebileceğiniz gibi Bitlis’te bir Saroyan Müzesi’nin kuruluşu doğal olarak bazı sorulara yol açabilir: Eğer Bitlis’te Ermeniler var idiyse, bunlar nasıl insanlardı ve onlara ne oldu? Eğer Bitlis’te hiç Ermeni kalmadıysa, bunun nedeni nedir? Yüzyıllarca beraber yaşadık İzninizle, 1. Dünya Savaşı arifesinde Bitlis’te bin 140 haneden oluşan bir Ermeni nüfusunun yaşamakta olduğunu ve şehir çevresinde 70’den fazla Ermeni köyü bulunduğunu belirtmek isterim. Bu vilayet sınırları içinde Ermeniler nüfusun üçte birinden fazlasını oluşturuyor, Kürtler ve Türklerle yan yana yaşıyorlardı. Bitlis içinde ve hemen yakınında dört manastır ve şehir merkezinde dört kilise vardı. Ayrıca bir Ermeni Protestan ve bir Süryani kilisesi de bulunuyordu. Bu kiliseler şehirde Müslüman ve Hıristiyanlar arasındaki ağırlıklı olarak iyi ilişkilerin tanığıydı. Ne yazık ki 1915’te Ermenilerden geriye kalan kiliselerin çoğu ve William Saroyan’ınkiler de dahil atalarının gömüldükleri mezarlıklar yerle bir edildi ya da kazılarak altı üstüne getirildi. Şehir dışındaki mezarlar da bugün hâlâ mezar soyucuları tarafından “Ermeni altınları” bulma umuduyla delik deşik edilmeye devam ediliyor. Her ne kadar birçok Türk ve Kürdün bu gibi kutsal yerleri korumaya devam ettiği bir gerçek olsa da, bunda pek de başarılı olamıyorlar. Bir defasında bir Türk internet sitesinde Bitlis yakınındaki Düz Köyü’nde köylülerin bir Ermeni Kilisesi’ni kurtarmaya çalıştıklarını okuduğumu hatırlıyorum. Köyün Muhtarı’nın sözleri yalın ve duygulandırıcıydı: “O dönemlerde Ermenilerle kardeş gibi yaşardık. Bizler camilerimize, onlar da kiliselerine giderlerdi. Şu anda kilisenin ayakta durması için ne gerekiyorsa yapıyoruz.” Bizzat ben Türkiye’de birçok sıradan insanın ağzından benzeri sözleri duydum. Ermeniler 1915’te ne yaşamış olurlarsa olsunlar (adına soykırım, ya da katliam, ya da tehcir denmesi fark etmiyor), günümüz Ermenilerinin gelip, kendi gözleriyle bugün Türkiye’de sıradan insanlar arasında hâlâ çok sayıda iyi niyetli kişinin bulunduğunu görmelerinin önemli olduğuna inanıyorum. Son kiliseyi kurtaralım Bugün Bitlis’te Saroyanlara ait bir ev bulabileceğinizden emin değilim, ama bilebildiğim kadarıyla, bugün kentte en azından bir Ermeni Kilisesi hâlâ ayakta. Uzun süre depo olarak kullanılmış olan kilise, bugün tümüyle terk edilmiş durumda. Şu an ise yapı, Türkiye’nin bir kültür hazinesine hiç de yakışmayacak şekilde, British-American Tobacco Company şirketinin mülkiyetinde. Belki kültür bakanı olarak şirketle bir anlaşma yapılmasını sağlayarak, kiliseyi daha fazla zarar görmekten ve bir harabe haline gelmekten kurtarabilir, bir kültür hazinesi olarak William Saroyan’ın anısına restorasyonunu gerçekleştirebilirsiniz. Kurmayı arzuladığınız Saroyan Müzesi böylece insanların ortak insanlık ailesinin birer bireyi ve birer Anadolulu olarak birbirlerini sevip saydığı ve farklılıklarını kutladığı mutlu bir gelecek umudunun simgesi olabilecektir. Saroyan’ın anısına da ancak böyle bir gelecek düşüncesi yakışır. Saygılarımla...