Bilim insanlarına göre, gerekli adımlar atılmazsa küresel ısınmanın etkileri önlemeyecek boyuta ulaşacak. Pazartesi günü başlayacak Doha İklim Konferansı'nda bu kez ilerleme sağlanması umut ediliyor.
2010 yazında Rusya’yı kavuran aşırı sıcaklar artık normal hale gelecek, deniz sularının seviyesi yükselecek, özellikle de tropikal bölgelerin kalkınma halindeki ülkeleri kuraklığa yenik düşecek. Tüm bunlar Potsdam İklim Sonuçlarını Araştırma Enstitüsü tarafından Dünya Bankası hesabına yapılan araştırmada yer alan tahminler. Enstitü’ye göre, sera gazı emisyonu önemli ölçüde azaltılamazsa, bu öngörülerin hepsi gerçekleşecek.
Potsdam Enstitüsü'nün son raporunda, "sera gazı emisyonu azaltılmadığı takdirde, dünya’nın sanayileşme öncesine göre 3 derece ısınacağı” belirtiliyor. Sera gazı, küresel ısınmanın nedeni olarak kabul ediliyor. Dünya devletleri iki yıl önce Cancun’da düzenlenen İklim Konferansı’nda küresel ısınmanın 2 dereceyle sınırlandırılması konusunda anlaşmıştı. İklime insan eliyle zarar verilmesinin önlenmesi için bu hedef kaçınılmaz kabul ediliyor.
Ancak 7 Aralık’a kadar Doha’da devam edecek olan İklim Konferansı’nda emisyon oranlarının azaltılması için iddialı taahhütlerde bulunulmasını kimse beklemiyor. Çevre örgütü Germanwatch’un uluslararası iklim politikaları uzmanı Sven Harmeling, bunu şu şekilde gerekçelendiriyor: “Bu kısmen, çoğu ülkenin önceki iklim konferanslarında zaten taahhütlerde bulunup ulusal yasalarını bu yönde düzenlemiş olmalarından kaynaklanıyor. Bu ülkeler, ‘gerektiği takdirde yeniden yasalarda ayarlama yapamayız, çünkü ilk konan hedefleri bile tutturamıyoruz’, diyebilirler.”
Yeni taahhütlerin ancak bazı kalkınmakta olan ülkelerden beklenebileceğini söyleyen Harmeling, "Geçmiş yıllarda iklimi koruma hedefi koymamış olan ve çoğunluğunu kalkınma halindekilerin oluşturduğu 100 kadar ülke söz konusu. Bunlar arasında Filipinler, Tayland’ın gibi büyüklerin dışında Suudi Arabistan ve ev sahibi Katar gibi ülkeler de var. Öte yandan, bu ülkelerin yenilenebilir enerjilere ağırlık vermesiyle bazı sürprizlerin olabileceği yönünde umut dolu sinyaller de alıyoruz" diyor.
Kyoto Protokolü’nü uzatma talebinin akıbeti Doha’daki İklim Konferansı’nın başarı derecesini tayin edecek. 2005 yılında uygulamaya konan anlaşma, sanayi ülkelerini, önemli sera gazlarının salınımını 1990 yılına kıyasla en az yüzde 5 oranında azaltmakla yükümlü kılıyor. Bu hedefe 2012 yılına kadar ulaşılması gerekmekteydi.
Yani, bu yılın sonunda ilk yükümlülük süreci sona erecek. Potsdam Enstitüsü’nün baş iktisatçısı Ottmar Edenhofer, Doha’da Kyoto Protokolü’nün uzatılması için uzlaşmaya varılabileceğine inanmıyor.
Aslında prensip olarak protokolün uzatılması kararlaştırılmış bir konu. Durban'daki son iklim konferansına katılan ülkeler, bu konuda anlaşmıştı. AB, protokolün uzatılması için mutlaka mutabakata varılmasında diretiyor. Doha'da ikinci yükümlülük sürecinin hızlı bir şekilde uygulanabilmesi için ek protokol hazırlanması isteniyor.
Ancak bazı konularda hâlâ pürüzler giderilemedi. O da ikinci yükümlülük sürecinin ne zamana kadar geçerli olacağı. 2018'e kadar mı? 2020'ye kadar mı? Harmeling, şu bilgiyi veriyor: “AB, 2020 yılına kadar sürmesini istiyor. Ancak küçük ada ülkeleri sekiz yılda iklimi koruma hedefleri sulandırılabileceği düşüncesiyle yükümlülük sürecinin beş yılla sınırlanmasını talep ediyor.”
Kyoto Protokolü'nün, uzatılsa bile sembolik bir jest olarak kalması mümkün. Küresel sera gazı emisyonunun yüzde 16'sından sorumlu olan Avrupa Birliği ile İsviçre ve Norveç'in, ikinci yükümlülük sürecini kabul etmesi muhtemel. Dünyanın atmosfere en çok karbondioksit salan ikinci ülkesi ABD ise protokolü zaten imzalamamıştı. (Deutsche Welle Türkçe)