KÜRESEL SÜT TÜKETİMİ YÜZDE 30 ARTACAK İSTANBUL (A.A)

-KÜRESEL SÜT TÜKETİMİ YÜZDE 30 ARTACAK İSTANBUL (A.A) - 12.07.2011 - Gıda işleme ve paketleme şirketi Tetra Pak tarafından hazırlanan 4. Küresel Süt Endeksi'ne göre, 2010-2020 yılları arasında dünyada süt tüketimi Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki refah artışı ve hızlı kentleşmeye bağlı olarak yüzde 30 artacak. Endekse göre, 10 yılda süt ve aromalı sütler gibi diğer süt ürünlerinin dünya ölçeğindeki tüketiminde yüzde 30'luk artış öngörülürken, süt tüketimindeki yüksek artışın en önemli itici güçleri arasında ekonomik büyüme, kentleşme ve orta sınıfın artan satın alma gücü yer alıyor. Süt ürünlerine olan talebin, kişi başına süt tüketiminde birinci sırada olan Batı Avrupa hariç, dünyanın her yerinde artması bekleniyor.  Süt tüketimindeki yüksek artış, ekonomik gücün Batı'dan Doğu'ya kaydığının bir göstergesi olarak görülüyor. Orta sınıfların büyümesi de Şanghay'dan Mumbai'ye kadar geniş bir coğrafi alanda süpermarketler ve alışveriş merkezlerinde satılan sağlıklı, paketlenmiş süte olan talebi yükseltiyor. Sade süt ile aromalı süt, yoğurt gibi diğer süt ürünlerine 2010 yılında 270 milyar litre seviyesinde olan talep 2020'de 350 milyar litreye çıkacak. -ÇİN VE HİNDİSTAN TOPLAM SÜTÜN 3'TE BİRİNİ TÜKETECEK- Küresel Süt Endeksi'ne göre, ekonomik büyüme ve demografik değişimler, gerek gelişmekte olan gerekse gelişmiş ülkelerde süt ürünlerinin her türüne olan talebi yükseltiyor.  Dünyanın en büyük süt tüketicisi Hindistan'da nüfus artışının devam etmesi, Çin'de sütün ve diğer süt ürünlerinin giderek daha aranan bir gıda olması sonucunda 2020'ye gelindiğinde dünyanın toplam süt ürünleri tüketiminin 3'te birinin Hindistan ve Çin'de gerçekleşmesi bekleniyor. Asya-Pasifik coğrafyasının, dünyanın geri kalan bölgelerin toplamından daha fazla süt ürünleri tüketmeye devam edeceği öngörülüyor. Hindistan ve diğer Asya ülkelerinin artan ekonomik gücünün, açık sütten paketlenmiş süt yönünde bir değişimin önünü açması bekleniyor. Geçen yıl gelişmekte olan ülkelerde yüzde 51 oranında süt açık olarak tüketilmişti. Süt satışlarının 2014'de en yüksek seviyeye çıkacağı, satışların yüzde 55'inin ise paketlenmiş ürünlerden oluşacağı, bu oranın 2020'ye gelindiğinde yüzde 70'e ulaşacağı tahmin ediliyor.  Batı Avrupa ve Kuzey Amerika'nın olgunlaşmış pazarlarında kullanım kolaylığı, sağlık ve iyi bir yaşam arayışlarına cevap veren katma değerli ürünler büyüme potansiyelinin kaynağını oluşturacak. Her ne kadar bu bölgelerde kişi başı süt ürünleri tüketiminin bir miktar düşmesi bekleniyorsa da gerek Batı Avrupa gerekse Kuzey Amerika, 2020'de de kişi başına en yüksek tüketimin gerçekleştiği pazarlar olma özelliklerini sürdürecek. -TÜRKİYE'DE TÜKETİM ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞİYOR- Endekse göre, Türkiye'de sade süt tüketiminin 2004-2010 yılları arasında yıllık ortalama yüzde 1, paketli sade süt tüketiminin ise yüzde 9 oranında büyüdüğü belirtiliyor. Aynı dönemde Türkiye'de açık süt tüketiminin de yüzde 6 küçüldüğü kaydediliyor. Kişi başı süt tüketiminin açık süt de dahil edildiği zaman 24 litre, sadece işlenmiş ve paketlenmiş süt tüketimine bakıldığında ise 14 litre olduğu görülüyor. Bu doğrultuda Türkiye'de 2014 yılında işlenmiş süt tüketiminin 16 litreye çıkacağı öngörülüyor.  Son yıllarda Türkiye'de tüketim alışkanlıklarının değiştiği ve bu doğrultuda aromalı süt tüketiminin yıllık ortalama yüzde 20 ile en hızlı büyüyen kategori olduğu kaydedildi. Özellikle kullanım kolaylığı, hijyenik olması ve çocukların gelişimine katkı sağlayan içeriği ile anneler tarafından tercih edilen çocuk sütlerinin son 3 yılda yüzde 11 büyüdüğü belirtildi. Tetra Pak Başkanı ve Üst Yöneticisi (CEO) Dennis Jönsson, Küresel Süt Endeksi verilerine ilişkin değerlendirmesinde, güçlü bir orta sınıfın sahneye çıkması, kentleşme, yoğun bir günlük hayata, sağlık bilincine ve bu konuda daha fazla bilgiye sahip tüketicilerin modern alışveriş alışkanlıklarını edinmesinin gelişmekte olan ülkelerde kutu süt tüketimini artırdığını bildirdi.  Tetra Pak'ın 2020 yılı sonuna gelindiğinde karbon emisyonlarını 2010 seviyesinde sabitleyeceğini duyurduğu, bunun da karbondioksit eşdeğeri emisyonlarında nispi olarak yüzde 40'lık azalma anlamına geldiği ifade edildi.