Hülya Karabağlı/ ANKARA
Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, TBMM İnsan Hakları İnceleme Alt Komisyonu’nun İzmir Polis Merkezleri ve Şakran Cezaevi incelemelerinden sonra hazırladığı raporlara muhalefet şerhi koydu. Kürkçü, Şakran için, “Kendilerine her zaman saldırgan bir biçimde, adlarıyla değil “lan” diye hitap edildiğinden ve sistematik bir taciz altında yaşamak zorunda bırakılmaları, koğuşlarına her giriş çıkışta ayakkabıları ve ağız içlerinin aranmasının mahpusları bezdirdiğini gözlemledik” dedi. İzmir Polis Merkezleri incelemesinde nezarethanelerin boş olmasına dikkat çeken Kürkçü, “Dört polis merkezinin hepsinde de nezarethanelerin boş olması, hiçbirinde “olağanüstü” hiçbir şey olmaması başlı başına olağanüstü sayılmalıydı”.
Kürkçü’nün Komisyon Başkanlığına, “İzmir Aliağa Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü İnceleme Raporu” ile “İzmir Polis Merkezleri İnceleme Raporu”na ilişkin muhalefet şerhi şöyle.
-Komisyonumuz bir kural olarak incelemelerine ilgili il idaresinin ve bağlı kurumların ziyaretin zamanı ve amaçları konusunda önceden bilgilendirilmesiyle başlamakta ve bir yarım gününü il yöneticilerinin ziyaretine ayırmaktadır.
-İncelenecek cezaevlerinin yönetimiyle doğrudan ve dolaylı ilgisi bulunan kişilerin bu cezaevlerindeki ihlal ve kusurları komisyondan gizlemek, kaçırmak ve birbirlerini kollamak için zincirleme işbirliği içine girmelerini; tutuklu ve hükümlülerin yakınmalarının önüne engeller çıkartılmasını kolaylaştırmakta ve komisyonumuzun ceza infaz kurumlarının özellikle tutuklu ve hükümlülere yönelik muamelelerinin gerçeğe en yakın tablosunu ortaya çıkartmasına engel olmaktadır.
- “kelepçeli muayeneden kaynaklı şikâyetlere ilişkin olarak ise, bir mahpusun ne şekilde muayene olacağının doktorların takdirine bırakıldığı” yaklaşımının da komisyonun yetkilerinin ve sorumluluğunun tamamını kullanmak ve üstlenmekte çekingenlik olarak görüyorum.
-Nasıl hastalar muayene edilirken bağlanmıyorlarsa, mahpusların da bağlı olmalarını gerektiren bir tıbbi ilkeden söz edilemez. Hekimlerin bu açıdan uyarılmaları için Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyine bu durumun aktarılarak önlem alınması için talepte bulunulması komisyonumuzun yükümlülüğünde olmalıydı.
-Raporun sonuç bölümünde “insan onuruna gereken özenin gösterilmemesi ve mahkûmlara kötü hitaplarda bulunulması türündeki şikâyetler“in ele alındığı bölümde bu ihlallerin birer istisna olduğunun sanılmasına yol açacak bir dil seçilmiştir. Hep birlikte dinlediğimiz, kadın-erkek, adli-siyasi bütün mahpusların kuruma girişte mahpusların son derece onur kırıcı ve zalimane bir şekilde arandıklarını, çırılçıplak kalmaya zorlandıklarını, bu sırada kadın erkek fark etmeksizin mahremiyetlerinin hoyratça ihlal edildiğini konuştuğumuz kadın-erkek, siyasi-adli fark etmeksizin konuştuğumuz herkesten dinledik.
Mahpusların en çok yakındıkları uygulamalardan birinin de gardiyanlar ve yöneticilerin kendileriyle iletişim kurma tarzı olduğunu somut örneklerle bize anlattılar. Kendilerine her zaman saldırgan bir biçimde, adlarıyla değil “lan” diye hitap edildiğinden ve sistematik bir taciz altında yaşamak zorunda bırakılmaları, koğuşlarına her giriş çıkışta ayakkabıları ve ağız içlerinin aranmasının mahpusları bezdirdiğini gözlemledik.