Kürşat Bumin: 4. Hukuk Dairesi ve gerçeklik

Kürşat Bumin: 4. Hukuk Dairesi ve gerçeklik

Kürşat Bumin - Yeni Şafak - 10 Aralık 20114. Hukuk Dairesi'ne göre 'doğruluk, gerçeklik, tarafsızlık'

28.12.2008 tarihinde TRT I'de yayınlanan "Şahların Labirenti" isimli Maraş Katliamı'nın güya gözden geçirildiği programda söz verilen bir katliam "tanığı" "Bunun ne Alevilikle ne Sünnilikle bir alakası yoktur. Bu örgütün, ki örgütün içerisinde Ermeni Garbis Altınyan var, -Ermeni Garbisyan bildiğiniz gibi 1971'in yine önde gelen liderlerinden ve TİKKO'nun kurucularından- işte Hrant Dink..." diyerek sözlerini sürdürürken Hrant Dink'in fotoğrafının münasebetsiz biçimde ekranda yer alması o günlerde (de) hak ettiği ilgiyi göremeyen bir gelişmeydi.

Bu ilgisizliği hatırlatıyorum, çünkü söz konusu programdan Hrant'ın ailesinin davacı olması sonucunda İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin TRT, yapımcı Bey Yapım ve yukarıda bahsi geçen "katliam tanığı" Ökkeş Şendiller'i tazminat ödemeye mahkûm eden kararını inceleyen Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin "belgesel"i "doğruluk, gerçeklik ve tarafsızlık" ilkelerine uygun bulması da –nedense- yine hak ettiği ilgiyi görmedi.

"Şahların Labirenti" (?!) adı verilen program yayınlandığında (haberi Taraf'tan Demiray Oral'ın köşe yazısından öğrenmiştik) sıcağı sıcağına " 'Şeş TV' güzel ama ah şu 'Labirent' olmasaydı" başlıklı bir yazıda söyleyeceklerimi sıralamıştım. Bu yazının biraz önce sözünü ettiğim "ilgisizliğe" ilişkin satırları şöyle idi:

"Ancak –özellikle araştırdığım için söylüyorum- ne hikmet ise, bu 'bomba' haber diğer gazetelerin yazı işlerinin ilgisini çekmedi. Bilmem, bütün gayretime rağmen ben mi atladım acaba; ne Milliyet ve Radikal (internet versiyonu hariç), ne Hürriyet, Star ve Zaman, ne de Sabah ve Yeni Şafak'da bu müthiş programa ilişkin ne bir haber, ne bir yorum vardı. Bu çerçevede bana epeyce tuhaf gelen bir tutum da, haberi manşetten veren Taraf'ın sonraki sayılarında konuya hiç mi hiç girmemesiydi."

Bu eski tarihli yazımda olaydan birkaç gün sonra Hürriyet gazetesinde yer alan "TRT, Dink skandalında yapımcı şirketi suçladı" başlıklı bir haberle de ilgilenmişim. Haber metninde kendilerinden "TRT yetkilileri" olarak söz edilen TRT'ciler (kimse bunlar?) şöyle bir açıklama yapmıştı: "Bunlar, TRT'nin görüşü değil. Programın hedefi, Hrant Dink değil. Dönemle ilgili birçok siyasi konu işleniyor. Bunlardan birisi de Maraş olayları. Belgeselde yüzlerce insanla röportaj yapılıyor. Şendiller de bunlardan birisi. O da birkaç cümle söylüyor. Bu bir iddiadır ve gazetecilik yapılıyor. Dink'in avukatı veya ailesinden birileri de karşı görüş söylerlerse, onlar da yayınlanır. Böyle bir görüş, farklı bir kanalda, farklı bir açık oturumda da ortaya atılabilirdi..."

"TRT yetkilileri"nin ("eğer Hürriyet'in uydurduğu bir şey değilse" notunu düşmüşüm- "gazetecilik"e ilişkin bu laflarını da "Açıklamaya hakim olan şu dile, üsluba, bilgisizliğe ve yalancılığa bakın..." notuyla değerlendirmişim.

TRT yetkilileri, "Hrant Dink'i Maraş katliamcısı yaptık, siz de isterseniz gidip diğer kanallarda aksini anlatın" demek istiyordu.

"Şahların Labirenti" adı verilen bu iftiracı programı seyretmek fırsatını da bulmuştum. TRT I'de yakalayamadığımız bu program birkaç günsonra –tesadüfen tabii ki- TRT Int'de de karşımıza çıkmıştı. Demek ki TRT ısmarladığı programının arkasındaydı...

Ve bu program, yazının başlarında söylediğim gibi dava konusu oldu ve TRT, yapımcı Bey Yapım ve Şendiller, İstanbul 4. Asliye Hukuk mahkemesi tarafından tazminat ödemeye mahkûm edildi. Ama –yine söylediğim gibi- programın arkasında sadece TRT ve yapımcının değil Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin de bulunduğu ortaya çıktı...

"Labirent"in bu bölümü de çok önemli. Yarınki yazıda da hikayenin bu faslını gözden geçirelim. Davacıların vekili avukat Fethiye Çetin'in Yargıtay'dan çıkan bu kararın düzeltilmesi için yaptığı çok iyi kaleme alınmış başvuru metnini değerlendirmeye çalışalım. Ülkedeki adalet terazisinin ayarı bozuk kefelerine gereken ayarın yapılabilmesine katkımız olsun diye bu konuya da gereken ilgiyi gösterelim.