Kürşat Bumin: 4. Hukuk Dairesi ve gerçeklik (2)

Kürşat Bumin: 4. Hukuk Dairesi ve gerçeklik (2)

Kürşat Bumin - Yeni Şafak - 11 Aralık 2011Kürşat Bumin: 4. Hukuk Dairesi ve gerçeklik (1)Kürşat Bumin: 4. Hukuk Dairesi ve gerçeklik (2)Dünkü yazıda kaldığımız yerden devam ediyorum. 28. 12. 2008'de TRT I'de yayınlanan "Şahların Labirenti" adı verilen "belgesel"de söz alan bir konuşmacı (Ökkeş Şendiller) Maraş katliamının faillerini sıralarken ekrana getirilen fotoğrafı eşliğinde Hrant Dink adını da anınca ailesi davacı olmuş ve İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi TRT, yapıcı kuruluş Bey Yapım ve Ökkeş Şendiller'i tazminat ödemeye mahkum etmişti. Dosya temyize gitmiş, Yargıtay 4. Hukuk Daresi de söz konusu kararın esastan bozulması kararı almıştı.

Gelelim Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin'in kararın düzeltilmesi talebiyle Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne gönderdiği başvuru metnine:

Çetin, ilk olarak Hukuk Dairesi'nin kararının usule aykırı olduğunu belirtiyor. Aykırıdır, çünkü Daire, "dava konusu yayının neden hukuka uygun olduğuna ve yerel mahkeme kararının neden hatalı olduğuna dair bir değerlendirme yapmamış"tır. Daire, "Yayının tümü nazara alındığında gerçeklik, doğruluk, tarafsızlık ilkelerine uygun olduğu, hukuka aykırılık unsurunun gerçekleşmediği ve davacıların murisinin haklarına saldırı oluşturmadığı sonucuna varılmaktadır" demekle yetinerek "yerel mahkeme kararının hangi yönlerden yanlış olduğunu tartışmadan matbu bir karar vermiştir."

(Ayrıca, Çetin'in bu itirazına ilaveten şu husus da pekâla hatırlatılabilir: Dava konusu olan görüntü ve sözler niçin "yayının tümü nazara alınarak" değerlendiriliyor? Konumuz "yayının bir bölümü"ne ilişkin değil mi? Yoksa karşımıza burada da"programın ayrılmaz birlik ve beraberliği" ilkesi mi çıkıyor!)

Çetin: "Sayın Daire'nin üç sayfalık kararının ilk iki sayfasında, davacı ve davalılarının iddia ve savunmalarını özetlediği, mahkeme kararından alıntı yaptığı ve basın özgürlüğüne ve kişilik haklarının korunmasına değindiği bölümlerin GEREKÇE olarak değerlendirilmesi mümkün değildir."

Çetin, bu fasılla ilgili olarak haklı olarak Anayasa'nın "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır" hükmünü hatırlatıyor.

Başvuru metninin "Bozma kararı hukuka aykırıdır" başlıklı bölümünde ise Daire'ye şu hususlar hatırlatıyor:

"Maraş Katliamı ile ilgili yapılan yargılamalarda, tartışmalarda, olay anlatımlarında, tanıklıklarda ve benzeri yazılı ya da görsel herhangi bir materyalde bugüne kadar Hrant Dink ile ilgili herhangi bir ize, emareye, imaya dahi rastlanmamıştır. Davalılar tarafından dosyaya bu yönde herhangi bir bilgi, belge, delil sunulmamıştır. Hal böyleyken, Sayın Daire hangi gerekçeyle yayının doğru ve gerçek olduğu kanısına ulaşmıştır, bunu neden izah etmemiştir? Üstelik, davalı Ökkeş Şendiller, ırkçı ve ayrımcı olduğunu düşündüğümüz şu sözleri sarf ederken bütün ekranı kaplayacak şekilde Hrant Dink'in fotoğrafı izleyiciye sunulmuştur..."

Neden acaba? Sayın Daire dikkatini "yayının tümü"ne verdiği için mi programın izleyiciler üzerinde Hrant Dink hakkında apaçık biçimde son derece olumsuz izlenim bırakması kesin olan bu görüntü ve sözleri "gerçeklik, doğruluk, tarafsızlık ilkelerine" uygun olarak değerlendirmiştir?

Çetin: "Davalı Ökkeş Şendiller'in bu yorumu üzerine Hrant Dink'in fotoğrafının tüm ekranı kaplayacak şekilde yayınlanması, ortalama zekaya sahip her insanın zihninde Maraş Katliamı faillerinden birinin Hrant Dink olduğu algısını yaratmıştır. (...) Eğer Hrant Dink'in anılan olayla herhangi bir ilgisi yok ise, ki yoktur, davalıların onun adını ve fotoğrafını neden kullandıklarını ve bu yayının nasıl hukuka uygun olabildiğini Sayın Daire izah etmelidir."

Bana soracak olursanız, "Sayın Daire" izah etmesi istenen hususu izah edecek durumda değildir. Daha ne olsun ki... Adı katliam faillerinden birisi olarak anılıyor, yetmiyor iyice anlaşılsın diyerek fotoğrafı tüm ekranı kaplayacak şekilde yayınlanıyor, ama "Sayın Daire" bu kasıtlı iftiranın "gerçeklik, doğruluk, tarafsızlık ilkelerine uygun olduğu"na hükmediyor...

Çok, hem de çok can sıkıcı doğrusu... Hrant'ın aziz hatırasına bir tecavüz olduğu gibi ülkedeki adalet terazisinin kefelerini hizada durmasını sağlayan mekanizmanın işlevini yerine getiremediğinin açık delillerinden de birisi doğrusu... Bir büyük hümanisti "katliam faili" olarak sunmak da "gerçeklik, doğruluk, tarafsızlık ilkelerine" uygunluk ise varın gerisini siz tahmin edin...