Kürt meselesinde sıcak gelişmeler

Erdoğan, Talabani ile silahların bırakılmasını konuştuklarını; Gül netice beklediklerini açıkladı. PKK sürecin neresinde? Radikal gazetesi yazarı Murat Yetkin konuyu masaya yatırdı:Dün Köşk’teki Bilim Ödülleri töreni sonrasında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün “Güzel sözler oluyor tabii, ama neticeye bakmak lazım” demesinden bir on beş dakika sonra, Başbakan Tayyip Erdoğan kameralar karşısındaydı. Gül’ün yanıtı, gazetecilerin Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Ankara’yı ziyareti sırasında Türk yetkililerle PKK’nın silah bırakması ve ardından barışçıl bir planın yürürlüğe koyulmasını konuşmuş oldukları yolundaki sözleri üzerineydi. Başbakan da aynı konudaki soruya muhatap oldu. Gerçi Gül, Talabani’nin sözlerini yalanlamayarak doğrulamış sayılırdı, ama Erdoğan kitabın ortasından konuşmayı tercih etti. Başbakan, Talabani’nin mart başındaki Ankara ziyareti sırasında “silahların bırakılması” planlarının konuşulduğunu açıkladı. Bu açıklama bir dönüm noktası sayılmalı. Çünkü, 1- İlk kez bir Türk başbakanı ‘silahların bırakılması’ gibi bir deyim kullanıyor, 2- PKK’nın geleceği konusunda halen PKK’nın silahlı üslerinin bulunduğu Irak liderliği ile görüşüldüğünü kabul ediyor. Başbakan aynı cevap cümlesinde başka önemli konuları da aynı çerçevede saydı. Şöyle sıralayabiliriz: 1- Eve dönüş yasasından söz etti. Bu yasadan söz ederken ‘pişmanlık’ sözünü kullanmadı. Aynı şekilde, Talabani’nin de lisanında ‘af’ sözcüğünü kullanmamış olduğuna dikkat çekmek gerekiyor. Demek ki ortada bir yerlere doğru hareketlenme, bir anlayış birliğine doğru niyetlenme başlamış. 2- Başbakan İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın Bağdat’a gidişini hatırlattı. Atalay ve beraberindeki heyetin 19 Kasım’da Bağdat’a yaptığı ziyaretin son hareketlenmenin başlangıcı olduğu anlaşılıyor. Atalay’ın bu ziyareti, Başbakan Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un ortak mesaisiyle harcanan yoğun çabanın bir ürünü olarak gerçekleşmişti. Bağdat’taki temaslarda Türkiye, Irak ve ABD arasında kurulması bir yıldan fazladır konuşulan üçlü komite nihayet kurulmuştu. Önemi, ilk kez Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi adına temsilcilerin de heyette yer almasıydı. Böylelikle Türkiye, Kuzey’de Mesud Barzani başkanlığındaki Kürt yönetimini resmen muhatap almış, dolayısıyla Barzani sorunun değil çözümün parçası olmayı ABD nezdinde taahhüt etmiş oluyordu. (Bu işi ABD adına koordine eden James Jeffrey’nin aynı günlerde Ankara’ya Büyükelçi olarak atanması, ihmal edilmemesi gereken bir ayrıntı.) 3- Erdoğan PKK’nın asli tehdit olmaktan çıkarılması suretiyle Kürt meselesine sınır ötesi barışçıl çözüm bulunması konularının bugün Ankara’da olacak Irak Başbakanı Nuri Maliki ile de görüşüleceğini söyledi. Ama bu bugünkü görüşmelerden çözüm çıkacağı anlamına gelmiyor. Belki de o yüzden Erdoğan Iraklıların aşama keydetme sözünden ne anladıklarına bakılacağını söylüyor. Ankara Iraklı gruplardan herhangi birinin ‘Ben çözdüm’ diye diğerini küstürmesini de istemiyor bu hassas konuda. Cumhurbaşkanı Gül’ün ocakın ikinci yarısında Irak’a gideceğini söylemesi, o zamana dek yeni gelişmeler beklenebileceğine işaret ediyor. Peki bu tabloda PKK nerede? Irak Kürt yönetimi istihbaratçılarının PKK ile görüşmemesi söz konusu değil. Ankara bu konuda gözünü diğer tarafa çeviriyor. Çünkü PKK’nın oradaki varlığının artık Irak’tan Türkiye’ye silahlı tehdit oluşturarak barınamayacaklarının anlatılmasında en büyük rol Barzani güçlerine düşüyor. Bu gelişmeler belli ki PKK’nın tansiyonunu yükseltiyor, tabii DTP’nin de. DTP’li Ahmet Türk, PKK dikkate alınmadan sonuç almanın zor olduğunu söylerken haklı, ama dikkate almak ile doğrudan muhatap almak arasında fark var. Dağdaki binlerce Türk vatandaşının burunları kanamadan Türkiye’ye, evlerine dönme imkânı ortaya çıkarsa, PKK’nın eylemlerini otuz yıldır yönlendirmiş kadrolara koruma saplamak uğruna bu fırsatı heba etmenin DTP’lileri kendi kitlelerinden de yabancılaştıracağını görmelerinde yarar var. (Radikal)