Terör soruşturması kapsamında 4 Kasım 2016 tarihinde eş zamanlı bir operasyonla aralarında HDP'nin eski eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ'ın da olduğu 12 HDP'li milletvekili gözaltına alındı. Demirtaş ve Yüksekdağ'ın yanı sıra, HDP'li vekiller İdris Baluken, Nursel Aydoğan, Leyla Birlik, Gülser Yıldırım, Selma Irmak, Abdullah Zeydan ve Ferhat Encu tutuklanarak cezaevine gönderildi. Dokuz vekilin tutuklandığı bu tarih, Türkiye siyasetinin dönüm noktalarından biri oldu.
Kürt meselesi üzerine çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Mesut Yeğen, "7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP'nin başarısı ve aynı zamanda çözüm sürecinin çökmesi ile başlayan süreçte gerçekleşen dokuz vekilin tutuklanması ile Kürt siyasi hareketinin bastırılmasının hedeflendiği" görüşünde. 4 Kasım 2016 tarihinin Kürt siyasi elitinin tasfiye edilmesine ve cezalandırılmasına yönelik bir hareketin başlangıç anı olarak düşünülmesi gerektiğini ifade eden Yeğen, eş başkanların tutuklanmasının ise sembolik önemi olduğunu söylüyor.
Kürt hareketinin daha önce de benzer süreçlerden geçtiğini dile getiren Yeğen, 2016 yılında yaşananların farkını ise "2016"da Kürt siyasi elitinin neredeyse öne çıkan tüm unsurları cezalandırıldı. Cezalandırma, sivil toplum ve yurttaşlara yönelik genişleyerek ilerledi ve genelleşti. Sadece vekil düzeyinde bir cezalandırma olmadı. Yerel düzeyde de siyasi temsilin ortadan kaldırılmasıyla neticelenen bir sürecin başlangıcı oldu" diye anlatıyor.
Kürt siyasetçi Leyla Zana'nın 1991 yılında TBMM'de Kürtçe yemin etmesinin ardından Kürt vekillerin dokunulmazlıkları 1994 yılında kaldırılmıştı. Zana'nın yanı sıra Kürt vekiller Ahmet Türk, Hatip Dicle, Selim Sadak ve Orhan Doğan tutuklanarak cezaevine gönderilmişti.
HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş da 4 Kasım 2016'ya giden sürecin, 7 Haziran 2015 seçimlerinde başladığı kanaatinde. Danış Beştaş, "7 Haziran seçimlerinde AKP büyük bir hezimet yaşayınca bunun rövanşını almak istedi ve HDP'yi demokratik siyasetin dışına itmek, adeta yasaklı hale getirmek için her türlü hukuk dışı yönteme başvurdu" diyor.
AKP, 7 Haziran 2015'te yapılan genel seçimlerinde Meclis'teki çoğunluğunu kaybederek tek başına iktidar olabilmesi için ihtiyacı olan 276 sandalye sayısına ulaşamadı. HDP ise aynı seçimlerde barajı aşarak yüzde 13,2'lik oy oranıyla 80 milletvekili çıkardı ve Meclis'te üçüncü büyük parti konumuna erişti.
Selahattin Demirtaş'ın seçim öncesi 2015 yılının Mart ayında partisinin grup toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik "Seni başkan yaptırmayacağız" sözleri ise ülke gündemine oturmuştu. Danış Beştaş, başkanlık sisteminin Demirtaş dahil 11 HDP'li milletvekilinin cezaevinde olduğu dönem hayata geçtiğini hatırlatarak "4 Kasım aynı zamanda, bütün Türkiye halkları açısından karanlık bir geleceğin fitiliydi" eleştirisini dile getiriyor.
4 Kasım 2016'dan bu yana yapılanların hukuk dışı olduğunu savunarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararına dikkat çeken Danış Beştaş, "AİHM Büyük Dairesi'nin tutuklamaların siyasi amaçla yapıldığını ve Türkiye'yi 18'inci maddeden mahkûm ettiğini bütün dünyaya ilan ettiğini" söylüyor.
AİHM Büyük Dairesi, Selahattin Demirtaş ile ilgili kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 18'inci maddesine atıfta bulunarak Türkiye'nin HDP'li Demirtaş'ı tutuklama gerekçelerinin "hukuki" değil, "siyasi" olduğuna hükmetmişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise 20 Kasım 2018 tarihli kararın ardından yaptığı açıklamada, "AİHM'in kararları bizi bağlamaz" demişti.
Ancak Türkiye, AİHM'nin Demirtaş'la ilgili kararını uygulamadığı gerekçesiyle Osman Kavala dosyasında olduğu gibi, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin denetleme sürecine girdii. Bakanlar Komitesi, Demirtaş ve Kavala'nın dosyalarını 30 Kasım-2 Aralık tarihleri arasında Strasbourg'da büyükelçiler düzeyinde düzenlenecek toplantıda bir kez daha ele alacak. O tarihe kadar dosyada gelişme olmaması halinde Demirtaş kararıyla ilgili Ankara'yı uyaran bir ara kararın kabul edilmesi bekleniyor.
Prof. Dr. Mesut Yeğen'e göre 4 Kasım 2016'yı izleyen süreçte HDP çizgisinin "ana akım" olmasının önüne geçmek isteyen devlet bunu başardı. Fakat Kürt hareketinin temsiline yönelik müdahalenin amacına ulaşmadığını savunuyor.
"Kürtler ve Kürt meselesi halen HDP tarafından temsil ediliyor. Burada zayıflama sağlanabilmiş değil. Yurttaşlar da HDP'yi desteklemekten vazgeçmiş değil, vazgeçecek gibi de görünmüyor. Dolayısıyla buradan baktığımızda, devlet açısından açık bir başarısızlık söz konusu" diyen Yeğen, 2016'daki tutuklamalarla başlayan sürecin tamamlanmadığını, HDP'ye yönelik kapatma davasına işaret ediyor. Yeğen sözlerini, "Cezalandırılanlar içeride ama onlara yenileri ekleniyor. Fezlekeler düzenlenmeye devam ediliyor. Mevcut vekiller üzerinde yeni bir dalga estirilebilir" diye sürdürüyor.
HDP'nin güçlenerek yoluna devam ettiğini dile getiren Meral Danış Beştaş da HDP'ye yönelik kapatma davasını örnek göstererek Kürt hareketine yönelik müdahalelerin sürdüğünü ekliyor. Beştaş, "Tutuklamaların beşinci yılda bütün arkadaşlarımızın özgürlüğünü talep ediyoruz" diyor.
Anayasa Mahkemesi'nde (AYM) açılan kapatma davası kapsamında ise HDP'ye savunma için verilen ek süre, 8 Kasım'da sona erecek. HDP'nin bu tarihte savunmasını AYM'ye sunması bekleniyor.
Burcu Karakaş
© Deutsche Welle Türkçe