Eray GÖRGÜLÜ
Nallıhan Kuş Cenneti'nin önemli su kaynaklarından biri olan ve Çayırhan Termik Santrali'nin etkisi altında kalan Sarıyar Barajı'nda yapılan su analizi, baraj suyunun ciddi oranda organik ve kimyasal kirlilik tehdidiyle karşı karşıya kaldığını ortaya koydu. İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneğinin yaptığı analiz sonuçlarına göre sudaki kimyasal oksijen ihtiyacı normal değerden yaklaşık iki kat, biyolojik oksijen ihtiyacı da yaklaşık üç kat daha fazla çıktı. Sonuçları değerlendiren Proje Koordinatörü Tekin Altuğ, "Çayırhan Termik Santrali hem kömürlü bir termik santral olduğu hem de modern işletim sistemine sahip olmadığı için çevresine zarar vermektedir. Analiz sonuçlarımız göstermiştir ki, Sarıyar Barajı için asıl kirlilik unsuru organik kirliliktir" dedi.
İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği, beş kilometre yakınına termik santral kurulan ve Nallıhan Kuş Cenneti'nin önemli su kaynaklarından biri olan Sarıyar Barajı'nda bazı ağır metallerin birikimini incelemek amacıyla "Kömürle İlişkili Su Sorunları ve Doğal Yaşam: Nallıhan Kuş Cenneti" isimli bir proje yürüttü. Koordinatörlüğünü Tekin Altuğ'un yaptığı projeyle Çayırhan kömürlü termik santralinin hem yarattığı muhtemel hava kirliliği etkisi hem de atık sularının baraj gölündeki suda yarattığı etki ortaya konuldu. Proje kapsamında yılın belli dönemlerde barajdan üç kez su numunesi alındı ve numunelerin analizi “Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği” su kalite değerleri ile karşılaştırıldı. Sonuçlarla ilgili bilgi veren Tekin Altuğ, kimsayal okjisen ihtiyacının evsel ve endüstriyel atık suların organik kirlilik derecesini belirlemede kullanılan en önemli parametrelerden biri olduğuna dikkat çekti. Altuğ, "Yapılan test sonucu, Sarıyar Baraj gölünde kimyasal oksijen ihtiyacı, en fazla 25 mg/L olması gerekirken, 37 mg/L olarak tespit edildi. Bu da organik kirliliği göstermektedir" dedi.
Organik maddenin ölçüsü olarak, biyokimyasal oksidasyon (karbonlu maddelerin oksitlenmesi) sırasında harcanan oksijen miktarının esas alındığını ve bu değerin de BOI olarak adlandırıldığını ifade eden Altuğ, "Yapılan test sonucu Sarıyar Baraj gölünde en fazla 4 mg/L olması gereken BOI, ortalamanın yaklaşık 3 kat üzerinde 12.5 mg/L olarak tespit edildi. çıkmıştır. Deniz suyunda, maden yatakları ile bazı endüstriyel işlemlerde bulunan ve su kaynakları için oldukça tehlikeli olan klorür de en fazla 25 mg/L olması gerekirken, 102 mg/L olarak tespit edildi. Bu durum da endüstriyel işlemin etkisinin kanıtı olabilir" dedi.
Nallıhan Kuş Cenneti sahasına yaklaşık 20 kilometre mesafedeki Beypazarı'nda ülkenin en önemli büyük linyit rezervlerinden birinin bulunmasının termik santraller için iştah kabartıcı olduğunu da kaydeden Altuğ, şunları söyledi:
"Çayırhan Termik Santrali, Nallıhan Kuş Cenneti’ni besleyen Sarıyar Barajı’nın kuzeydoğusunda bulunuyor. Santral mahalli, kömür kaynağına yakın seçildiği gibi soğutma suyunun sağlanacağı Sarıyar baraj gölüne de yakın seçilerek kuruldu. Tesisin 5 kilometrelik etki sahası içerisinde kalan tesis ile Sarıyar Barajı arasındaki kuş uçumu en yakın mesafe ise yalnızca 3 kilometre. Kömürün yakılmasıyla birlikte açığa çıkan tonlarca atık (kül, cüruf ve partiküller) bertaraf edilmediği ve bacadan çıkarak atmosfere salındığı takdirde birkaç yüz metre yüksekliğe kadar çıkabilmekte ve binlerce hektar genişlikte alanları da etkileyebiliyor. Depolandığı yerlerde toprağı, su kaynaklarını, tarım alanlarını ve yerleşim alanlarını kütlesel kül konsantrasyonu altında bırakıyor.
"Test sonuçlarına göre kadmiyum, nikel, manganez, cıva ve krom değeri ortalama değerlerin altında çıkmış olsa da net bir açıklama yapmak için baraj tabanında sondaj örneklerinden analiz yapılması gerektiğini düşünüyoruz. Çayırhan Termik Santrali hem kömürlü bir termik santral olduğu hem de modern işletim sistemine sahip olmadığı için çevresine zarar veriyor. Ayrıca derneğimizin 2021 yılının Haziran ayında yayımladığı “Özelleştirilmiş Termik Santraller ve Çevre Mevzuatına Uyum Süreçleri” adlı raporda Çayırhan Termik Santralinin Haziran ayı öncesine kadar vahşi depolama yaptığı resmi kurumsal akademik raporlarla kanıtlandı."