Yaşamlarını çiçek satıp, müzik yaparak sürdüren Roman kadınlar, bebek bezini tane ile kadın hijyen ürünlerini veresiye alıyor. Çocukları uzaktan eğitime erişemiyor, belediye erzaklarıyla yemek yapabiliyorlar.
İstanbul, Şişli’deki Kuştepe Mahallesi’nde yaşayan Ceylan Uysal (32), bu mahallede doğmuş ve büyümüş. Ceylan, pandemi sürecinin başında, eşi cezaevine girince, işsizliğin de etkisiyle eşyalarını satarak hayatta kalmaya çalışmış. İki çocuk annesi Ceylan, dört ay öncesine kadar kızlarıyla birlikte mutfağı, banyosu ve tuvaleti olmayan, tek odalı bir gecekonduda yaşıyormuş. Dört ay önce eşi cezaevinden çıkınca, banyo ve mutfaklı, bir oda bir salon yeni evlerine taşınmışlar. Mutfağı ve banyosu olan bir evde yaşadığı için mutlu olduğunu dile getiriyor: “Eşim bir anda cezaevine girdi. Ne yapacağımı şaşırdım; çocukların masrafları, yemek, kira… Her şey üst üste geldi. Sosyal Hizmetler’e başvurdum ama onlar da hemen yardımda bulunmadılar, gidip ev eşyalarımı sattım mecbur. Eşim çıktı şimdi, salgın varken nasıl düzenli bir işe girecek? Keşke girse…”
Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nın haber portalı, Gazetecilik Platformu'ndan Edanur Tanış'ın haberine göre, Ceylan, annesi iki yıl önce vefat ettiğinden, tek başına yaşayan babasıyla da ilgileniyor. Salgından önce arada bir babasıyla, babasının Kadıköy Moda’daki çiçekçi tezgâhına gidip çalıştığını söyleyen Ceylan, “Çocuklar evde, babam evde, eşim de evde. Mecbur ben de evde kalıyorum. Sabah uyanıp yemek pişiriyorum, temizlik yapıyorum bir bakıyorum akşam olmuş” diyerek bir gününün nasıl geçtiğini anlatıyor.
Makarna, sıvı yağ, şeker gibi temel gıdaları alırken zorlandıklarını anlatan Ceylan, pahalılıktan dert yanıyor:
“Sigortamız yok, düzenli gelirimiz yok. Ben çocuklarıma bakıyorum, kocam ise şimdilerde arada bir çiçeğe çıkıyor. O gün satarsa yemek paramız oluyor. Markete 100 lirayla giriyorum elim boş çıkıyorum. Sıvı yağ olmuş 60 lira, çamaşır sabunu alıyorsun 20 lira, çamaşır suyu alıyorsun 15 lira? Peki, biz ne yiyeceğiz? Kırmızı etli bir yemeği en son ne zaman yaptım hatırlamıyorum, varsa para tavuk alıyoruz. Mahallede çocuklar evimin camını tıklatıp, ‘Ekmek arası bir şey var mı abla?’ diye soruyorlar, ne yapacağım ben, karnı aç çocukları nasıl geri çevirebilirim?”
Ceylan, espriyle anlatıyor taşıdığı yükü: “Eşim keşke işe gitse, para kazanmasa da olur, en azından kafam rahat olur.”
Ceylan’ın en büyük derdi yine de yoksulluk değil. Büyük kızının bir gözünde görme kaybı olduğunu anlatan Ceylan, çevrimiçi eğitime geçildiğinden beri çocuğunun bir kere bile canlı derse giremediğini anlatıyor. Oturdukları semtte uyuşturucu satıcılarının olduğuna, güvende hissetmediğine, çocuklarının sokakta zaman geçirmelerinin kendisini tedirgin ettiğine de dikkat çeken Ceylan, şöyle devam ediyor: “Kızım okula gidip sosyalleşiyordu, şimdi içine kapandı.” Yaklaşık 3-4 gün önce kızı için ikinci el bir tablet aldıklarını anlatan Ceylan: “Kızımın telefonu yoktu, 4 ay önceye kadar evde internet de yoktu. Kızım 7. sınıf öğrencisi. Hiç EBA’ya giremedi. Şimdi tablet geldi ama kızımın heyecanı kalmamış, derse girmeye ikna edemiyorum.”
Hijyenik ped, tampon gibi ürünlere erişimde zorlandığını da dile getiren Ceylan, “Mutfak masrafı bir yana, diğer giderler bir yana. İnsan bazen diyor ki keşke bu hijyen ürünleri için ayrı para verseler, rahatça alabilsek” sözleriyle, farklı bir soruna da dikkat çekiyor.“Bir yılı bırakın, ben 2 ay sonrasını bile göremiyorum”
Kuştepeli bir diğer Roman kadın Dilber Ayvacıoğlu, 42 yaşında ve 5 çocuk annesi. Mahallenin bakkalına birlikte yürüyoruz. Salgından önce çiçek sattığını hatırlatan Dilber, artık satış yapamadığını ve evde oturduğunu söylüyor. 3 ay önce Koronavirüs'e yakalandığını ve hastalığı ağır atlattığını belirten Dilber, belediyeden gelen erzak kutuları sayesinde yemek yapabildiklerini dile getiriyor. Sigortası olmadığına da dikkat çeken Dilber, “1 yıl sonrasını öngörebiliyor musunuz?” sorumuzu ise “Bir yılı bırakın ben 2 ay sonrasını bile öngöremiyorum” diye yanıtlıyor.
Dilber, bakkaldan kahvaltı için 3 ekmek ve 2 liralık krem çikolata alırken, başka bir mahalleli kadının bir tane bebek bezi satın alması üzerine, “Biz burada, şekeri, yağı deterjanı plastik bardaklarla; 2, 3 liralık miktarlarda alıyoruz. Bebek bezlerini kadınlar taneyle alıyor. Alabilecek para yoksa kendileri kumaştan bez yapıyor bebeklerine” diye açıklıyor.
Bu süreçte evinde yemek olmayan kadınlarla komşularının dayanışma gösterdiğini, çoğu zaman bakkaldan veresiye yiyecekler aldıklarını anlatan Dilber, “Pedi bile bakkaldan veresiye aldığımız oluyor. Bizim için gerçekten her şey çok zor. Ramazan’ı nasıl geçireceğiz bilmiyorum” diye devam ediyor.
Kuştepe Mahallesi Muhtarı Eyüp Demirkıran da yoksulluğa dikkat çekiyor. Demirkıran, “Kuştepe’de Roman kadınların en büyük sorunu yoksulluk. Anneanneden toruna devam eden bir yoksulluktan bahsediyorum. Seyyar satıcılık yapan, ev temizliğine giden ve çiçekçilik yapan kadınlar salgında işlerinden oldular” diyerek pandeminin yarattığı tahribata dikkat çekiyor. Küçük bir evde 4-5 ailenin iç içe yaşadığını anlatan Demirkıran, “Salgın bittikten sonra burada ne olur derseniz, 40 yıl önce neyse aynen öyle olacak. Barınma ve beslenme sorunları devam edecek” diyerek aslında Kuştepe’deki yoksulluğun daimi olduğunu hatırlatıyor.