Tunca Öğreten / İstanbul
Kütüphane sayılarına ilişkin en güncel veri Türkiye İstatistik Kurumu'na (TÜİK) ait. Kurumun paylaştığı 2017 verilerine göre Türkiye'de biri millî, bin 146'sı halk, 564'ü üniversite, 26 bin 415'i örgün ve yaygın eğitim kurumu olmak üzere toplamda 28 bin 126 kütüphane bulunuyor.
Aynı yıla ait bir başka veriye göreyse millî kütüphanelerinin 26 bin 478, halk kütüphanelerininse iki milyon 201 bin kayıtlı üyesi var. Türkiye Kütüphaneciler Derneği Başkanı Ali Fuat Kartal ise Türkiye'deki kütüphanelere dair sayıları gerçekçi bulmuyor.
DW Türkçe'ye konuşan ve bu rakamların artırılmasının sebebini okul kütüphanelerinin de dahil edilmiş olmasına dayandıran Kartal, "Pek çok okulda kütüphane olduğu söylense de aslında yok. Okul kütüphanelerinin kapıları ya kilitli ya da yetersiz. Ayrıca okul kütüphanelerinde kütüphaneciler de istihdam edilmiyor" diyor.
Kartal, internete erişimin yaygınlaşmasının kütüphaneciliği olumlu yönde etkilediğini savunuyor. Zira kütüphanelerin çoğu sahip oldukları kitap ve belgeleri dijital formatta internet ortamına taşımış durumda.
Dernek başkanı, kitapların internet ortamına taşınmasınınsa kütüphane müdavimlerinin sayısında düşüşe neden olduğunu da söylüyor. Kartal'a göre kütüphaneler hala doluyor fakat bu doluluğun sebebi farklı: "Bugün hangi kütüphaneye gitseniz tıklım tıklım dolu olduğunu görürsünüz. Artık kütüphaneler, öğrencilerin ders çalışma alanına dönüşmüş durumda. Kütüphaneyi anladığımız anlamda kullananların sayısıysa çok az."
Kartal'a göre Türkiye'de kütüphaneciliğin en büyük sorunlarından biri de sansür ve yasaklama
Kartal'a, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın 24 Haziran 2018'deki seçimler öncesinde açılışını yaptığı millet kıraathanelerinin kütüphanelerden sayılıp sayılamayacağını da sorduk.
"Bizim kütüphane tanımımız farklı" diyen Kartal, İstanbul'daki bazı kütüphanelerin adlarının değiştirilerek millet kıraathanesine dönüştürüldüğünü söylüyor. Kartal sözlerine şöyle devam ediyor: "Kütüphane için farklı kavramlar aramaya gerek yok. Siz kütüphane hizmeti veriyorsanız, o mekanın adı kütüphane olmalıdır."
Türkiye Yayıncılar Birliği'nin hazırladığı rapora göre 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal döneminde aralarında Gülen yapılanması ve PKK'ya yönelik propaganda yaptığı iddiasıyla 30'dan fazla yayınevi kapatıldı.
Halk kütüphanelerinde yer alan iki milyon kitaptan 135 bini örgüt propagandası yaptığı gerekçesiyle toplatıldı.
Kapatılan Özgür Gazeteciler Cemiyeti'nin eş başkanı Nevin Erdemir için hazırlanan iddianamede, Erdemir'in okuduğu, Everest Yayınları'ndan çıkan Spinoza Günlüğü adlı kitaptan alıntılarla defterine not ettiği Albert Camus ve Baruch Spinoza'nın isimleri iddianamede "Örgüt üyeleri Spinoza ve Albert Camus'ya ait kitaplar" ifadesiyle geçti.
Kartal'a göre Türkiye'de kütüphaneciliğin en büyük sorunlarından biri de sansür ve yasaklama. Kütüphanelerin en demokratik ve hatta dünya barışına katkı sunan kurumlar olduğuna vurgu yapan deneyimli kütüphaneci, "Biz kütüphaneciler, yazarın ideolojik görüşüne ya da inancına bakmadan, konusuna göre kitapları raflara dizeriz. Bu nedenle konusuna göre Necip Fazıl ile Nazım Hikmet'in kitapları raflarda yan yana düşebilir. Felsefemizi en iyi eski bir söz olan 'Her kitabın bir okuyucusu, her okurun da bir kitabı vardır' özetler" diyor.
Kapatılan yayınevlerinin kitaplarının kütüphanelerden toplatıldığını hatırlatan Kartal, derleme kütüphanelerin görevlerinin ideolojilere ve görüşlere bakmaksızın her kitabı arşivlemek olduğunu da söylüyor ve ekliyor: "Aksini iddia etmek, kütüphaneciliğin ne olduğunu bilmemektir."
Gazeteci Tuğçe Tatari’nin kitabı da yasaklılar arasında. Tatari'nin, 'Anne Ben Aslında Diyarbakır'da Değildim' kitabı 2015 yılında toplatılmıştı. DW Türkçe'ye konuşan gazeteci kitap yasaklamanın, kitabı yazanı yargılamanın en hafif tabirle utanılacak bir eylem olduğunu söylüyor.
Tatari’ye göre bu, zihniyet çürümüşlüğünün ve geriliğin de bir göstergesi. Çağlar boyu yazar avları yapıldığını sözlerine ekleyen gazeteci, "Benim ve diğer yazarların kitaplarını yasaklamak, birçok başka haksızlık gibi iktidarın 'ifade özgürlüğünde sıfır tolerans' hanesine yazıldı. İşin en acı yanı, dünya ilerlerken bizim son sürat geriye gidişimizdir" diyor.
Kartal, kütüphaneciliğin karşılaştığı diğer büyük sorunun da işsizlik olduğu görüşünde. "Kütüphanelerde kütüphaneciler istihdam edilmiyor" diyen Kartal, kısa zaman önce tanık olduğu bir olayı şöyle anlatıyor: "Belediyeler kütüphane açmaya başladılar. Kahramanmaraş'taydım. Belediye, 25 kütüphane açmış. Buralarda 100'e yakın insan çalışıyor ama aralarında tek bir kütüphaneci yok."
Ankara'nın, raflarında 60 binden fazla kitap barındıran Adnan Ötüken İl Halk Kütüphanesi'nin müdürü Ahmet Çakmak da personel sıkıntısına dikkat çekiyor. DW Türkçe'ye konuşan Çakmak, bütçe, bina ve personel eksikliği olduğuna işaret ederek, teknolojinin ilerlemesiyle kütüphanelerin de farklı alanlarda hizmet veren yerlere dönüştüğünü söylüyor.
Çakmak'a göre insanlar, internet sayesinde bilgi ve belgeye uzaktan erişim sağlayabiliyor. Ancak kütüphaneler, ansiklopedi ve kaynak kitaplara ulaşmanın yanı sıra insanların ders çalışabildikleri, rahat bir ortamda araştırma yapabildikleri bir yer haline gelmiş. Bu noktada da bina, bütçe ve personel eksikliği ihtiyacı karşılayamıyor.
© Deutsche Welle Türkçe