Habertürk yazar Muharrem Sarıkaya, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin (TBMM) yeni yasama döneminin açılışında kulislerde Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nin (IKBY) bağımsızlık referandumu sonrası nasıl bir yol izleneceği konuşulduğunu belirtti. Sarıkaya, "Türkiye’nin ardından, İran’ın da “Muharrem” adını vererek başlattığı tatbikata katılan Irak askerlerinin, bulundukları ülkelerden girip gümrük kapılarını ele geçirmesi hedefleniyor" dedi.
Sarıkaya'nın "K. Irak yol haritası" başkığıyla yayımlanan (3 Ekim 2017) yazısı şöyle:
TBMM’nin yeni yasama döneminin açılışında kulislerde olan hava aslında resepsiyondakinin aynıydı.
Bir köşede Kuzey Irak’a askeri operasyonun tek çare olduğu konuşulurken, diğer tarafta bunun olumsuz sonuçları tartışılıyordu.
Dikkat çeken ise “askeri seçeneğin ve ambargonun zarar getireceği”yaklaşımı gösterenlerin hemen hepsinin AK Partili olmasıydı.
Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yarınki İran gezisi sonrası “ciddi yol haritasını belirlemiş olarak döneceğini” söylediği, Başbakan Yıldırım’ın ise Erbil’in, Bağdat ile “işi tatlıya bağlamayı” önerdiği Kuzey Irak planı neleri kapsıyor?
Aslında Başbakan Yıldırım’ın baştan kayda geçirdiği gibi Ankara, K.Irak’a askeri operasyonu en son başvurulacak seçenek olarak görüyor.
Bununla birlikte Tahran ile birlikte Bağdat’ı askeri alanda cesaretlendiriyor.
Bu kapsamda Bağdat’ın IKBY bölgesini uçuşlara kapatması sonrası ikinci hamlesi gümrük kapıları.
Irak Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında da yer aldığı gibi, “Sınır kapılarının Türkiye ve İran ile koordineli şekilde kontrolünün ele geçirilmesinin öncelikli hedef olduğu” açıktan belirtiliyor.
Bu amaçla Türkiye’nin ardından, İran’ın da “Muharrem” adını vererek başlattığı tatbikata katılan Irak askerlerinin, bulundukları ülkelerden girip gümrük kapılarını ele geçirmesi hedefleniyor.
Örneğin, Türkiye’de tatbikata katılan Irak askerleri, Habur’dan girip karşıdaki İbrahim Halil Kapısı’nın kontrolünü alacak.
Direnişle karşılaşmaları halinde “Bağdat hükümeti sınır kapısının bulunduğu ülkeden, askeri destekte bulunması ve olaya müdahale etmesi için çağrı yapacak”...
Ancak mesele bu noktada bitmiyor.
Çünkü sınır kapısından giren bir TIR, Zaho’dan Kerkük veya Musul’a kadar IKBY’nin hâkimiyetindeki topraklardan geçmek zorunda.
IKBY hâkimiyetinde olmayan bir başka alandan geçme şansı da yok; çünkü Dicle’nin baraj oluşturduğu Dicle-Musul Gölü engel.
O nedenle IKBY kontrolündeki bölgeden TIR’ların güvenli şekilde gitmesini koordine etmeye önem veriyor.
Çünkü Irak’a ihracatının ancak % 20-25’i IKBY bölgesine gidiyor, geri kalan Bağdat’ın kontrolündeki alanlara yapılıyor.
O nedenle TIR’ların yol güvenliğine peşmergenin zarar vermesi halinde Bağdat’ın davetiyle müdahale edebilecek planlar önem kazanıyor.
Bunun Sincar bölgesinde yerleşik PKK gruplarına yönelik bir operasyona dönüşmesi olasılığı da hesapta tutuluyor.
Ancak bu da birçok zoru üretiyor...
O da güvenlik kontrollü ticaretin doğuracağı sıkıntının, sadece Mardin’de sayısı 50’ye yaklaşan un mamulleri fabrikalarında çalışan ile bunları taşıyan 100 bini aşkın kamyoncuyu da etkileyecek olması...
Bu durum Tahran açısından da sorun; çünkü kapılarının açıldığı Süleymaniye bölgesinde, GORAN başta olmak üzere birçok kesime yaptığı yılların birikimini bir çırpıda sonlandırması zor.
Ayrıca IKBY de boş durmuyor, Habur’dan gelen yükü Zaho’da başka araçlara aktartıyor; Erbil-Kerkük arasındaki Kuştepe’yi de kontrolünde tutuyor.
Unutulmasın ki sorunun çözümü için sahada olan süper güçler ABD, Rusya ve AB’nin başat ülkeleri de boş durmuyor.
Meselenin müzakere yoluyla çözümünün yolu aranıyor...