Dünyanın en tehlikeli sınırlarından birisine 56 kilometre uzakta olmak kimsenin kafasını meşgul etmiyor. Saat gecenin biri. Seoul'un parlak gökdelenlerinin neon ışıkları altında insanlar gülüyor, sohbet ediyor, mangal yapıyor ve ülkenin milli içkisi sojuyu küçük bardaklarda yudumluyor.
Güney Kore'deki atmosferle ilgili en çarpıcı şey bu. Dünyanın geri kalanının yaşadığı korku burada hissedilmiyor. İnsanlar bu tehditi biliyor, tanıyor ve uzun süredir bununla yaşıyor.
Kuzey ve Güney Kore arasındaki ihtilaf yeni değil. Teknik olarak iki ülke hala savaşta ancak ateşkes içinde yaşıyor. O zaman dünyanın dikkati ve korkusu son bir kaç ayda neden bu kadar hızlı arttı?
Seoul'de Kuzey Kore tehdidine tepki kuşaklar arasında farklılık gösteriyor. Kore Savaşı'nı hatırlayamayacak kadar küçük olanlar için bu soyut bir tehdit. Göremedikleri için günlük yaşantılarında hiçbir etkisi yok ve bu nedenle endişelenmiyorlar.
Kore Yarımadası çelişkilerle dolu. Güney Kore mutlak bir yıkımdan kendisini kurtararak Asya'nın en büyük dördüncü ekonomisi haline geldi.
Gangnam semtinde popüler Kore pop müziğine adanmış renkli heykeller arasında gezdim. Geceyarısından sonra bile Samsung şirketinin cam binasında ışıklar yanıyordu ve insanlar masalarında çalışıyordu. Bu refah zorlu bir çalışmanın sonunda elde edildi. Kuzey'de ise zenginlik bu şekilde gösterilmiyor.
Sınır boyunca arabayla giderken Güney Koreli askerlerin tatbikatlarını ve Kuzey'de ateş seslerini duyabiliyorum. Birbiriyle çatışan iki dünya. Akıllı telefonumda harita uygulaması ne bir yol ne de kent gösteriyor. Burada olanlar karanlık ve gizemli.
Silahsızlandırılmış bölgede en yakın köye gidiyorum, tel örgüden sadece 5 kilometre ötede. Köyün erkekleri bölgede çiftçilik yapmak için özel izne sahip. Bunlardan biri 77 yaşındaki Ong bana bir mayın nedeniyle sağ ayağındaki parmakları nasıl kaybettiğini anlatıyor.
Ong bir patlama duyduğunu ve aşağı baktığında bacağının ezilmiş olduğunu gördüğünü söylüyor. Köydeki dokuz kişi mayınlar nedeniyle hayatını kaybetmiş. Ong ise hayatta kaldığı için kendini şanslı hissediyor.
Yeraltı istasyonları ve bodrum katlarındaki sığınakların bulunduğu Seoul'un tersine burada yeni inşa edilmiş sığınak yerin iki kat altına iniyor.
Bir köşedeki rafları üstünde şeffaf plastik kutular var. İçlerinde gaz maskeleri, çekiç, acil yardım malzemeleri, fener ve düdükler yer alıyor. O kadar yeni görünüyorlar ki denenip denenmediklerini soruyorum.
Sığınağın sorumlusu Lee "Gerçek bir acil durum tatbikatı olmadı. Eğer ihtiyacımız olursa talimatlar duvarda yazıyor" diyor. Lee "Endişeliyim. Geçen hafta şehirden biri bizi kontrole geldi" diye ekliyor.
Pek çok uzman Pyongyang'ın güney sınırından çok daha büyük bir ödül peşinde olduğunu düşünüyor.
Kore yarımadasında 20 binden fazla ABD askeri konuşlanıyor. Itaewon kentinde uniformalı bir ABD askerine mevcut tehditi soruyorum. Kendini güvende hissediyor mu?
"Evet hissediyorum. Ailemi bile buraya getirdim" diyor.
Ona krizi yönetme konusunda ABD Başkanı Donald Trump'ın tutumunu soruyorum."Krizi bir mankafa gibi yönetti" diye yanıtlıyor. Diğer askerler de buna katılıyor.
Ancak ABD Başkanı'na karşı küçümseme Kuzey Kore'nin kötü ünüyle yarışamıyor. Ve burada yaşayanların çoğu bundan sonraki gelişmeleri Kuzey Kore'nin eylemlerinin belirleyeceğine inanıyor.