LA Times: Erdoğan, onu koltuktan indirmek isteyen muhalefet ittifakıyla karşı karşıya

LA Times: Erdoğan, onu koltuktan indirmek isteyen muhalefet ittifakıyla karşı karşıya

Umar Farooq / LA Times

Türkiye’de 24 Haziran’da yapılacağı açıklanan seçimlere kısa bir süre kalırken, yüksek derecede kutuplaşmış seçmen bir konu üzerinde anlaşmış gibi görünüyor: Ülkenin belirleyici meselesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan.

Erdoğan, Türkiye’nin modern tarihinde en uzun solujlu lideri ve bu başarının büyük bir kısmı 80 milyonluk nüfusun belki de yarısını oluşturan dindar seçmenlere oynamasına bağlı oldu.

Ancak politik rakiplerini muhafazakar yaşam tarzına varoluşsal tehdit olarak niteleyen kutuplaştırıcı söylemi bu kez geri tepebilir. Seküler ve dindar liderlerden oluşan bir koalisyon Erdoğan’ın fazla ileri gittiğini düşünüyor ve onu sandıkta yenmek için birleşiyor.

Ülke, 2016 Temmuz’unda ordu içindeki bir grubun halk tarafından engellenen darbe girişiminden bu yana olağanüstü halde. O zamandan bu yana 50 binden fazla kişi terörizm suçlamasıyla – ki karşı olanlar bunun sadece darbeye karışanları değil, Erdoğan’a karşı olanların tamamını kapsadığı iddiasında - hapse atıldı.

Parlamentodaki en büyük ikinci parti olan laik CHP’den Ali Tirali, “Olağanüstü şartlar altındayız ve bazen olağanüstü şartlar sıra dışı çözümler bulmanızı zorunlu kılıyor” diyor ve ekliyor: “Türkiye’de herkes Erdoğan’a karşı birleşmemiz gerektiğine inanıyor.”

Başlıca dört muhalefet partisi Çarşamba günü yaptığı açıklamada, 24 Haziran’da Erdoğan’ı koltuğundan etmek için ittifak yapacaklarını açıkladı. Türk basınında Demokrasi İttifakı adı verilen koalisyon, CHP, İslamcı Saadet Partisi, sağ kanattan Demokrat Parti ve merkez sağdan İyi Parti’den oluşuyor.

Muhalefet liderleri arasında haftalar süren çılgınca görüşmelerin ardından gelen ittifak, on yıllardır var olan yüzde 10 barajını baypas ederek 600 sandalyeli parlamentoda her bir partinin sandalye kazanmasını sağlayabilir. Partiler her ne kadar parlamentodaki sandalyeler için birlikte çalışacak olsa da her biri ayrı cumhurbaşkanı adayını çıkaracak.

Hazirandaki seçimi kazanan kim olursa, halk tarafından Nisan 2017’de onaylanan yeni anayasal sistemle, başkana kapsamlı güçler veren yeni bir başkanlık ofisinin mirasçısı olacak. Başbakanlık Ofisi kaldırılırken, başkan parlamentoyu tek taraflı feshederek seçimleri yenileme ve yüksek mahkeme üyelerini atama gibi güçlere sahip olacak.

Anketler Erdoğan’ın AKP’si ve sağcı MHP’nin oyların yüzde 50 civarını elinde tuttuğunu gösteriyor. Görünen o ki, muhalefet hükümetten memnun olmayan geniş kitleleri çekebilecek bir aday çıkarabilirse, seçimi ikinci tura bırakarak uzun soluklu lideri yenilgiye zorlayabilir.

Böyle bir sonuç, ülkeyi önce başbakan, sonra cumhurbaşkanı olarak 15 yıldır yöneten Erdoğan için sersemletici olabilir.

20 yıl önce Erdoğan ve birçok İslamcı, Türkiye’nin AB üyesi olması yerine pan-İslamcı bir birliği benimseyen eski başbakan Necmettin Erbakan’ın liderliğini yaptığı Refah Partisi’nde birleşmişti. Ancak daha geniş bir seçmen kitlesine ulaşmayı hedefleyen Erdoğan, 2001’de AKP’yi kurarak ekonomik ve Türkiye’yi AB’ye sokacak sosyal reformlar yapmayı vaat etti.

AKP, Batı’yla ticaret yapıp ülkeye ekonomik refah getirerek geniş kapitalist cazibesiyle rakipsiz bir politik bir güç oldu. Gayrı safi milli hasıla AKP döneminde üç kat arttı, bu da İstanbul gibi şehirleri modernleştirmek için büyük altyapı projelerine gelir artışı sağladı ve Türkiye genelinde yeni üniversiteler kuruldu.

Erdoğan, Türkiye’nin AKP’yle gerçekleştirdiği ekonomik kazanımları sürdürmesi için, yeni başkanlık sistemine dümende güçlü bir liderle tam olarak geçiş yapması gerektiğini söyledi. Türkiye, “daha büyük bir refah, zenginlik ve özgürlük dönemine, icraatın daha etkili olduğu bir döneme girecek” dedi.

Nisan ayında, başlangıçta Kasım 2019 için planlanan cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin Haziran ayında yapılacağını duyurdu.

Yeni Sultan: Modern Türkiye’nin Krizi’nin yazarı Soner Çağatay, son yıllarda muhafazakarların Erdoğan’ın otoriter yoluyla ilgili endişe yaşadığını söyledi.

Çağatay, “AKP artık politik İslami bir ideolojiyle ilgili değil, Erdoğan’la ve seçilmesini neyin sağlayacağıyla ilgili” dedi ve ekledi: “Siyasal İslamcı olabilirsiniz, ama onu desteklemiyorsanız Erdoğan’ın düşmanı olarak görülüyorsunuz.”

Türkiye’deki kutuplaşma, seküler CHP’yle görüşmeler yaparak öneriler sunan ve Erdoğan’ı koltuğundan etmek isteyen ülkenin yarısının desteğini alan muhafazakar Saadet Partisi’nin “kralı belirleyici” olarak ortaya çıktığını gösterdi. İngiltere’de mühendislik eğitimi alan Saadet lideri Temel Karamollaoğlu, geçtiğimiz birkaç haftayı Erdoğan’ın seçmenini AKP’den kendine çekmek için çalıştı.

Karamollaoğlu sadece laik CHP lideriyle değil, Kürt liderler ve merkez sağ İyi Parti’yle de görüşerek normalde fark edilmeyen bir partinin medyada geniş ilgi uyandırmasını sağladı.

Salı günü Saadet’in cumhurbaşkanı adayı olacağını duyurarak Erdoğan’ın polemiklerine zıt bir biçimde birleştirici bir mesaj verdi.

Karamollaoğlu, Ankara’daki destekçilerine “Bu ülkenin sorunu sağcı-solcu meselesi değil” dedi. Karamollaoğlu, “Bu ülkedeki mesele; sağcı -solcu meselesi değildir. Muhafazakâr ya da liberal meselesi değildir. Bu ülkedeki mücadele hak yiyenlerle, hakkı yenenler arasındadır” diye konuştu.

Karamollaoğlu’nun, Erdoğan’ın OHAL’de rakiplerini hedef almasına yönelik yaptığı yüksek sesli eleştiri, laikliğe sadık olsa da CHP’yle ortak bir noktaya değindi. Geleneksel olarak, devletin din üzerinde sıkı kontroller uygulaması gerektiğini savunan CHP, siyasi yelpazede Saadet Partisi’nin karşısında bulunuyordu.

CHP'nin laik vizyonunun en göze çarpan sembolü, Erdoğan'ın kısıtlamayı kaldırmaya yönelik reformları yürürlüğe koyduğu 2011 yılına kadar okullar da dahil olmak üzere çoğu kamu kurumunda yasaklanan başörtüsü oldu. Erdoğan ve AKP'nin seçim kampanyalarına damgasını vurduğu bu reformu gerçekleştirme mücadelesi CHP tarafından uzun süre engellendi.

Mevcut yöneticilerinin birçoğu dahil olmak üzere Saadet Partisi, başörtüsü gibi konularda CHP’ye karşı Erdoğan’ın yanında durdu, ancak bu sorun bir kenara bırakıldı ve İslamcı Saadet Partisi, bugün Erdoğan’ı ülkeye yönelik daha büyük bir tehdit olarak görüyor.

İdeolojik farklılıklarına rağmen, CHP'nin İslamcı bir parti ile hükümet kurmasının bir emsali var. 1974'te Erdoğan'ın bir zamanlar takip ettiği Erbakan ve CHP koalisyon hükümetinde görev yaptı.

Tirali, “Saadet’e üye olan, örneğin mahalledeki esnaflarla aramızda bir yakınlaşma hissediyorum” dedi. Tirali, “OHAL ya da ekonominin durumu gibi konularda ortak endişemiz var” diye konuştu.

Tirali, "Tabii ki bizim için laiklik çok önemli, ama bence toplumun muhafazakâr tarafında olan birçok insan, özellikle son yıllarda Türkiye'de yaşanan her şeyle birlikte laikliğin önemini de görüyor," dedi.  Tirali, "Laiklik yaşanan bir konudur, daha sonra tartışılabilir ve yeni anlayışlara açıktır” dedi.