Çeviri *
Donald Trump, geçen yaz düzenlenen Cumhuriyetçiler toplantısında, coşkulu kalabalığa hitap ederken, özel çıkarların ülke politikasını ve ekonomisini nasıl karıştırdığını, Amerikalıların adaletsiz ticaret anlaşmalarının, yeteneksiz bürokratların ve omurgasız liderlerin kurbanı olduğunu anlatıp şikayet ediyordu.
Güçlülere karşı kendilerini savunamayan insanları kurtarmak için politikaya atıldığını anlatıp “Kimse sistemi benden daha iyi bilmiyor. Bu yüzden onu sadece ben düzeltebilirim” diyordu.
Trump’ın destekçileri için bu sözler şiar gibiydi. Onu eleştirenler ise, bu sözlerde bir tehdit gördü: Başkanlığın tehlikeli otoriter vizyonunu. Yetkisi iptal edilen generallerden, uluslararası hukuku hiçe saymaktan, askerlere savaş suçu işleme emri vermekten, muhaliflerini hapse atmaktan bahsediyordu.
Trump’ın siyasette hiçbir deneyimi yok. Daha önce hükümette hiç görev yapmadı ve aday olmadı. Bu nedenle muhtemelen Amerikan yönetim sistemine göre başkanın tek taraflı olarak işleri halletmesinin, mahkemeler, medya, federal bürokrasi ve Kongre gibi güçlü kurumlar tarafından engellendiğini bilmiyor. Aynı şekilde başkanlığın imparatorluk kurmasına karşı da gerekli savunmayı oluşturuyorlar.
Ancak Başkan Trump, Beyaz Saray’daki ilk haftalarında bu kurumların büyük bölümüne zarar vermeye çalıştı. Trump’ın yoluna taş koyma cesareti gösterenler, buradaki gerilimi hissetti.
Trump’ın mahkemelerle olan kan davasını düşünün. Sürekli olarak yargıçların tarafsızlığını ve amaçlarını sorguladı. Örneğin, çoğunluğu Müslümanlardan oluşan 7 ülkeden gelenleri ABD’ye almama kararını bozan yargıçlara saldırdı, onları “sözde yargıçlar” olarak niteleyip şöyle tweet attı: “Bir yargıcın ülkemizi böyle bir tehlikeye attığına inanamıyorum. Bir şey olursa onu ve mahkeme sistemini suçlayın. İnsanlar buraya akın ediyor. Kötü.”
Başkanın mahkeme kararlarına katılmaması yeni bir şey değil. Ancak Trump’ın yargıçların bütünlüğüne ve yargı sisteminin meşruiyetine doğrudan ve kişisel olarak saldırması, gelecekteki terör saldırılarından yargıçların suçlanması yönündeki sorumsuzca iddiası, hepsinin ilerisinde. Bu iddialar, yönetimin üçüncü koluna olan kamuoyu güvenini sarsmayı amaçlıyor.
Mahkemeler, Anayasaya ve hukuk düzene göre savunmada son mercidir. Bu durum onları otoriter bir lidere karşı güçlü bir koruyucu haline getirir. ABD Başkanı bunu anlamalı ve buna saygı duymalıdır.
Saldırıya maruz kalan diğer kurumlar da şöyle:
1. Seçim süreci. Hillary Clinton’ın kendisini 3 milyon oyla geride bıraktığına yönelik doğrulanmış seçim sonuçlarını gördüğünde Trump, kanıtlanmamış ve delice iddiasını tekrarlayıp Clinton destekçilerinin yerel sandıklarda hile yaptığını ve milyonlarca sahte oy kullandığını söyledi. Bir demokraside oy kullanma hakkı, insanların liderlerini kontrol etmesini sağlayan bir araçtır. Seçimlere yönelik güvensizlik yaratmak, gücünün sınanmasını istemeyen liderlerin yapacağı türden bir şeydir.
2. İstihbarat kurumları. CIA’in Rusya’nın Trump’ın kazanmasına yardım ettiğine inandığı yönündeki haberlerin yayımlanması sonrasında, başkanın ekibi şöyle yanıt verdi: Bu insanlar Saddam Hüseyin’in kitle imha silahı olduğunu da söylemişti. Bu rahatsız edici, saygısızca ve zarar veren bir tepki. Yönetim o zamandan beri istihbarat kurumunu küçük düşürmeye ve amaçlarını sorgulamaya devam ediyor. Ayrıca muhtemelen kurum içindeki yeniden yapılandırma ve budama süreçleriyle ilgili hikayeleri sızdırıyor. Trump’ın liderlerini kendisinin atadığı yönetimin belirli bir bölümüyle, sanki hala yönetimle dışarıdan mücadele eden bir adaymış gibi kamuoyu önünde uğraştığını görmek tuhaf. İstihbarat servislerinin gizli risklere karşı ülkeyi koruma, ABD ordusunu destekleme ve Trump’ın kararları için bilgi verme konusundaki önemli rolü düşünüldüğünde, bu durum aynı zamanda sinir bozucu.
3. Medya. Trump ana akım medyayı kendisiyle ilgili olumsuz haberler yaptıkları için azarladı, basın organlarının gerçek olmayan isimsiz kaynaklara dayanarak haber uydurduklarını söyledi. Şubat ayında “sahte haber” medyasının asla halkı temsil etmediğini belirtti ve kaygı verici bir ifadeyle “Ve biz bu konuda bir şeyler yapacağız” dedi. Amacı, kendisini yetkisini kötüye kullanmakla suçlayan her türlü haber hakkında şüphe yaratarak medyayı etkisizleştirmek gibi görünüyor.
4. Federal kurumlar. Kurumların bütçesini yüzde 30 oranında kesme çağrısı yapmasına ek olarak, Trump kurumlara ve onları güçlendirmekle yükümlü yasalara düşman olan bir dizi bakanı göreve atadı. Ayrıca federal araştırma programlarında, özellikle iklim değişikliğiyle ilgili olanlarda büyük kesintiler önerdi. İklim değişikliğiyle ilgili veri toplanmadığı zaman, iklim değişikliği diye bir şey olmadığını öne sürmek daha kolay.
Öte yandan Trump, yıllardır var olan bazı eğilimlerin bir birleşimini temsil ediyor. Muhafazakar radyocular, uzun süredir federal yargıçları “aktivist” olarak, regülatörleri ise ekonomiye müdahale edenler olarak niteleyip eleştiriyor. Bir yandan da başı boş kalan seçim sahtekarlığı mitini sürdürüyorlar. Washington’daki tıkanma, önceki başkanları güçlerinin sınanmasından kaçmak için yeni yollar denemeye sevk etmişti. Başkan George W. Bush’un Kongre’de kabul edilen bazı kararları geçersiz kılmak için imzaladığı açıklamaları ya da Başkan Obama’nın milletvekilleri önerilerine itiraz ettiğinde başkanlık kararlarını nasıl agresif bir şekilde kullandığını düşünün.
Trump’ın adımlarında daha önce görülmemiş düzeyde tehdit edici olan şey, iktidarı için ne kadar çok cephe açtığı ve kendisine uymayan kurumları yok etme arzusunun şiddeti. Bir yargı kararı hakkında şikayet etmek ve daha az düzenleme istemek başka bir şey, Trump’ın yaptığı üzere yargı ve medya gibi gerekli kurumlara kamuoyu güvenini zayıflatarak demokrasiye ve onu işler kılan sisteme olan inancı sarsmak başka bir şey.
Trump, yönetimin devam etmesini sağlayan sayısız kurumdan biri olan başkanlık koltuğunu anlamsız bir şekilde kötüye kullanıyor. Uzun yıllardır var olan kuralları düşünmeden çiğniyor. Sistemin sorunsuz bir şekilde işlemesini sağlayan nezaket ve saygıyı ukala bir üslupla reddediyor. Kendisini sadece değişim için bir güç değil, aynı zamanda yıkıcı bir top olarak görüyor.
Trump ilerlerken Kongre onun en kötü dürtülerini denetleyen bir kurum ilevi görecek mi? Buna dair sınavlardan biri, Temsilciler Meclisi ve Senato istihbarat komisyonlarının Rusya’nın seçimlere müdahale ettiğine dair araştırması. Milletvekillerinin soruşturmayı gittiği yere kadar götürmek için cesaret toplaması gerekiyor. Mahkemeler Trump’a karşı çıkabilir mi? Hâlihazırda bazı federal yargıçlar başkanın seyahat yasağına karşı kararlar aldı. Trump da bu kararlara itiraz etse de onlara uydu.
Bu kurumların hiçbiri tüm yetkiyi Beyaz Saray’a bırakmaya hevesli değil ve savaşmadan bunu yapmayacak. Amerika’nın en temel demokratik kurumlarının yakın zamanda tehlikede olacağını söylemek gerçekçi olmaz.
Ancak bu kurumların zarar göremeyeceğini söylemek doğru olmaz. Trump’ın sözlü saldırılarının kamuoyu önünde gerçekleştiğini, insanların bu kurumlara güvenini sarsmayı ve kurumların geçerliliğini azaltmayı amaçladığını hatırlatın. Bir tartışma yaşandığında, kimin eylemlerini meşru görürsünüz? Kimse güvenirsiniz? Bu nedenle kamuoyu Trump’ın mahkemelere olan saldırıları konusunda, “derin devlet” ve “bataklıkla” ilgili sözleri konusunda dikkatli olmalı. Baskıcı bir başkanlığa karşı bizi koruyan güçlere inancımızı yitirmekten bahsedilmesiyle başa çıkamayız.
_____________________________________________________________
* Los Angeles Times Editör Kurulu
Bu yazı ilk olarak Latimes.com'da yayımlanmıştır