İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 17. kez düzenlenen Filmekimi, her yıl olduğu gibi festivallerde gösterilmiş, ödüller almış, eleştirmenlerin ve izleyicilerin ilgisini çekmiş yapımları içeren zengin programıyla sinemaseverlerle buluşacak. Cannes’da dünya prömiyerini yapan The House That Jack Built da gösterilecek filmler arasında.
Filmekimi, 5-14 Ekim 2018 tarihleri arasında İstanbul’da gerçekleşecek.
1. The house that Jack built
Her filminde izleyiciyi zorlayan Von Trier, Cannes’da dünya prömiyerini yapan son filmi The House That Jack Built’te çıtayı iyice yükseltti. Film, 1970’lerde başlayıp, bir seri katilin 12 yıl boyunca işlediği korkunç cinayetleri katilin gözünden takip ediyor. 2013 tarihli Nymphomaniac’tan bu yana sessiz kalan Lars Von Trier ile Matt Dillon’ın muhteşem dönüşlerini haber veren filmin oyuncu kadrosunda ayrıca Bruno Ganz, Uma Thurman, Riley Keough de yer alıyor.
2. Girl
Cannes’da Belirli Bir Bakış bölümünde dünya prömiyerini yapan, Lukas Dhont’un yönettiği Girl, erkek bedeninde doğan, kendini kız hisseden 15 yaşındaki bir ergenin balerin olma mücadelesini anlatıyor. Girl, Cannes’da FIPRESCI Ödülü, En İyi İlk Film’e verilen Altın Kamera, Kuir Palmiye ödüllerini kazandı, başroldeki genç oyuncu Victor Polster’e En İyi Oyunculuk ödülünü getirdi.
Filmin çıkış noktası, yönetmen Dhont’un 2009’da Belçika’da bir gazetede okuduğu haber. Dhont, “Böyle bir cesaret öyküsü, benim ilk filmimim konusu olmalı” diyerek yola çıkmış. Girl, Oscar and the Wolf’un “Strange Entity” şarkısına çektiği kliple de tanınan Dhont’un yönettiği ilk uzun metrajlı film.
3. Under the silver lake
Under the Silver Lake, It Follows ile hayranlığımızı kazanan David Robert Mitchell’ın Cannes’da dünya prömiyerini yapan yeni filmi. Hitchcock’tan esinlenen, popüler kültüre sonsuz gönderme içeren Under the Silver Lake, yönetmeninin tabiriyle “Los Angeles denen o karanlık ve çarpık fantezi dünyasını” keşfe çıkıyor. Never Let Me Go ile tanıyıp sevdiğimiz, “Örümcek Adam”la ününü pekiştiren Andrew Garfield’ın neredeyse tek başına sürüklediği Under the Silver Lake, cinayetlerden çizgi romanlara, küresel komplolardan şarkılardaki gizli mesajlara geçiveren çok hareketli, çok renkli bir kara film.
4. Knife+heart
Yann Gonzalez’in yönettiği, Cannes’da Altın Palmiye için yarışan Knife + Heart’ın başrolünde Vanessa Paradis müthiş bir performans gösteriyor. Vanessa Paradis, âşık olduğu kadını yeniden kazanmaya çalışırken bir yandan da oyuncularını teker teker öldüren seri katilin peşine düşen bir film yönetmenini canlandırıyor. Filmde rol alan Félix Maritaud, hem “Kalp Atışı Dakikada 120”, hem de “Sauvage” filmlerinin oyuncu kadrosunda yer alıyor. 1970’ler estetiği, tutkulu aşklar, saplantılı katiller, bayağılığa kaçmayan bir erotizmle slasher’a göz kırpan bir cinayetler silsilesi…
5. The image book
The Image Book, dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da ilk kez verilen Özel Altın Palmiye’yi kazandı. Dünyanın kalıba sığmayan yenilikçi yönetmenlerinden Godard’ın bu son filmi yine kışkırtıcı, zorlayıcı, politik ve zihin açıcı. Farklı formatların, görüntü kaynaklarının, ses parçalarının kolajlandığı The Image Book, Godard’ın sinemada artık hiçbir şeye özgün denilemeyeceğini iddia eden bir zihin egzersizi, görsel bir bombardıman.
6. Sorry Angel
1990’larda Paris’te Jacques ve Arthur’un yakınlaşmasını izliyor: Jacques 40’ına basmak üzere bir yazar, Arthur ise sinemacı olmayı düşleyen bir öğrenci. Cannes’da dünya prömiyerini yapan Sorry Angel, hüzünlü bir rüya gibi. Filmin başrolünde “Göldeki Yabancı”dan tanıdığımız Pierre Deladonchamps var. “Aşk Şarkıları”, “Banyodaki Adam” ve “Güzel İnsan” ile tanıdığımız Christophe Honoré’nin yeni filmi, ‘Fransız usulü “Weekend”’ sözleriyle övülüyor.
7. BurningKült yazar Haruki Murakami’nin öyküsünden sinemaya uyarlanan Burning, dünya prömiyerini yaptığı Cannes’da tüm eleştirmenlerin beğenisini kazandı ve FIPRESCI ödülünü aldı. Burning; vasıfsız bir genç, âşık olduğu güzel kız ile zengin ve küstah bir adam arasındaki aşk üçgeni ekseninde bir öfke ve saplantı hikâyesi anlatıyor. Gitgide artan gerilimiyle usta işi bir Murakami uyarlaması olan Burning; Vaha, Güneşli Kent ve Şiir filmleriyle tanıdığımız Lee Chang-dong’un sekiz yıl aradan sonra çektiği ilk film. Gizemli öyküsü etrafında şekillenen filmin gücü, izledikten çok sonra bile hafızalarda yerini koruyan, emsalsiz bir özenle kurgulanan sahnelerinden kaynaklanıyor. Filmin başrollerini Koreli oyuncu ve moda ikonu Yoo Ah-in, Walking Dead ve Okja’dan tanıdığımız Steven Yeun ile Jeon Jong-seo paylaşıyor.
8. Mandy
Amansız bir tarikat, cehennem kaçkını katiller, intikam peşinde kana susamış bir adam… Başrolünde Nicolas Cage’in efsaneleştiği Mandy, eşi tuhaf bir tarikat tarafından katledilen Red’in intikam arayışını anlatıyor. İlk gösterimini Sundance’te, uluslararası gösterimini Cannes’da yapan Mandy, hayalle gerçek arasında gidip gelirken 1980’ler estetiğini bolca kan, aksiyon ve tuhaf bir fantezi dünyasıyla buluşturuyor. Panos Cosmatos’un yönettiği, müziklerini Jóhan Jóhansson’un bestelediği filmin yapımcılarından biri de Elijah Wood.
9. Lazzaro Felice
İtalyan yönetmen Alice Rohrwacher’ın yönetmenliğini üstlendiği Lazzaro Felice, insanlara çok iyi davranmasıyla bilinen genç köylü Lazzaro’nun, hayal gücü tarafından lanetlenen soylu Tancredi’yi kaçırmasıyla yaşanan olayları ve ikili arasındaki tuhaf bağı konu alıyor. Alice Rohrwacher‘ın aynı zamanda senaryosunu kaleme aldığı Happy as Lazzaro, ilginç karakterleri ve büyülü gerçekçi anlatımıyla 71. Cannes Film Festivali’nin öne çıkan yapımlarından biri oldu.
Biletler, 23 Eylül Cumartesi günü, 10.30’dan itibaren hizmet bedeli eklenmeden BİLETİX’te, Atlas ve Rexx sinemalarında satılmaya başlayacak.
Lale kartlılar için:
Siyah ve Beyaz Lale üyeleri için öncelikli satış 19 Eylül; Kırmızı ve Sarı Lale üyeleri için 20-21-22 Eylül tarihlerindedir. Siyah, Beyaz ve Kırmızı Lale üyeleri öncelikli satış döneminde her seans için en fazla iki, Sarı Lale üyeleri ise en fazla bir bilet satın alabilir.
Biletler hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız.
Filmekimi, İKSV tarafından 2002 yılından başlayarak İstanbul'da, 2011'den başlayarak İstanbul'la birlikte Türkiye'nin değişik kentlerinde her yıl gerçekleştirilen 'sonbahar film haftası' etkinliği olarak biliniyor.
Etkinlik boyunca, ödüllü filmler gösterilmekte, Türkiye'de gösterime girecek olan bazı filmlerin gala gösterimleri de bu etkinlik çerçevesince yapılmakta. 2002 yılından itibaren sekiz yıl boyunca İstanbul'da Emek Sineması'nda gerçekleştirilen etkinliğin, 2011 yılında İstanbul dışında gerçekleştirilmeye başlamasından sonra Filmekimi'nin düzenlendiği kentler arasında Ankara, İzmir, Trabzon, Bursa, Edirne, Gaziantep, Diyarbakır, Batman, Eskişehir de katıldı.