Latife Hanım’ın kız kardeşi Vecihe İlmen’in torunu, Mehmet Sadık Öke, Mustafa Kemal Atatürk ile Latife Hanım'ın nikâhına ilişkin olarak bilgi verdi. Öke, nikâhta, "Çay partisi verildi, aynen bugünkü gibi masanın etrafında şahitler huzurunda kıyıldı" dedi.
Hükümetin il ve ilçe müftülüklerine resmi nikâh kıyma yetkisi veren yasa tasarısı tartışmalara neden olmasına Öke, “Yaklaşık 100 kişiye davet gönderiliyor, bir çay partisi veriliyor. Mareşaller, misafirler önünde aynen bugünkü gibi masanın etrafında şahitler huzurunda nikâh kıyıldı. Latife Teyzemin müftü gelinceye kadar başı açıktı” açıklamasını yaptı.
Öke, Mustafa Kemal’in “Ben gene de bu düğünü bu şekilde yapmak istemiyordum, bir gün vali beyin karşısında bu yapılacak, müftünün karşısında değil” sözünü ilk nikâhında söylediğini ve bununla dünyaya da önemli bir mesaj verdiğine dikkat çekti.
“Mustafa Kemal ile Latife Hanım’ın nikâhı bazı medyanın konuştuğu ve yazdığı gibi değil” diyen Latife Hanımın kız kardeşi Vecihe İlmen’in torunu Mehmet Sadık Öke, Çankaya Köşkü’nün First Lady’si Latife Hanım’ın nikâh gününe ait T24’e önemli değerlendirmelerde bulundu.
1923 yılında evlendiklerinde Medeni Kanun yoktu, İzmir Müftüsü geldi nikâhı kıydı fakat bu nikâhın diğer müftü nikâhlarından farklı bir özelliği kaç- göç’süz yapıldı. Normalde şahitler bir odada bulunur, kız ayrı yerde, oğlan ayrı yerde bulunur ve vekalet verdikleri şahitler kadının huzurunda nikâh kıyılır. Kadı hukuksal bir terim, boşanma davasına bakacağı zaman kadılık konumuna geçer. Nikâh için müftülük konumuna geçer, kadı ile müftü ayrı değildir. Şahitler oturur ‘kabul ettim’ derler ve bu şekilde düğün yapılır ve ondan sonra damat gelinin yüzünü görebilir.
Latife Teyzemin nikâhında bir çay partisi verildi. İzmir’de Uşakizade’lerin Konağı’nda bugün Göztepe’de ki Konak’ta ‘Beyaz Köşk’ denilen konakta bir davet verildi, bu davette normalde nikâhın üç sonra yapılacağı bildirilmişti. Ancak, Mustafa Kemal İzmir Gar’ında trenden indikten sonra annesinin mezarına giderken Konağa Salih Bozok’u göndererek evlenmeye hemen karar verdiğini bildirdi, akabinde de emretti. Annesinin mezarına gittikten sonra konuşma sırasında ‘Hemen evleneceğim’ dedi.
Fakat, konaktakiler ‘hiçbir şey hazır değil böyle pat diye evlenilmez ’ diye karşı çıkarken, Latife Teyzem de ‘‘Hayır dedi ve hemen öyle evlenemem bir iki eş dosta haber verelim’ dedi. Bunun üzerine Mustafa Kemal, Latife Teyzeme ‘sana üç gün mühlet veriyorum’ dedi. Muammer Beye de, ‘Kızınız çok asi emirlerimi dinlemiyor’ deyince Muammer bey de ‘Paşam benim kızım asil değildir ama her zaman mantıklı konuşur’ yanıtı veriyor.
Latife Teyzem çok sonra verdiği bir röportajda ‘Şimdi kocamın neden öyle davrandığını anlıyorum o zaman anlayamamıştım’ diyor. Çünkü Lozan var, ülkenin durumu yapılacak şeyler var, bir an önce evlilik olup dışarı da bir mesaj vermek istiyor. Ben artık evlilik hayatına geçiyorum ve savaş yapmak istemiyorum demek istiyor bu İngilizlere verilen bir mesaj, dünyaya verilen bir mesaj. Bir de yas meselesi var, annesi yeni vefat etmiş. Buna karşın Mustafa Kemal bir çay daveti düzenliyor ama üç gün yerine gene iki gün sonra oluyor.
Orada o davette anneannem ve Rukiye Hanım’ın yaptıkları şekerlemeler dağıtılıyor, yemekle yapılıyor, yaklaşık 100 kişilik bir davet yapılıyor. İzmir’de o zaman düğünler çok pahalıya mal oluyordu, büyük ailelerin düğünler bu nedenle böylece bir anlamda atlatmış oluyorlar. Salih Bozok, mareşal Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir ve İzmir Valisi Abdülhalik Renda onlar şahitlik yapıyor. Salih Bozok sanırım Latife teyzemin şahidiydi.
Mustafa Kemal nikâhta şöyle diyor, “Ben bu düğünü aslında başka türlü istiyordum, yaşlanmışım, atım terkesine alıp Latifeyi kaçırmak istiyordum ama anladım ki savaşlar bizi yormuş, yaşlanmışım yapamayacağıma karar verdim’ diyor.
Burada bir mesajı daha var, ‘ Ben gene de bu düğünü bu şekilde yapmak istemiyordum, bir gün vali beyin karşısında bu yapılacak, müftünün karşısında değil” diyor ilk orada söylemiştir. Anlattıkları, yazıldıkları gibi değil bunlar.
Zaten ayrı odalarda değil gelini görmeden değil zaten müftü geliyor diyor ki; ‘Nasıl olur böyle‘ diyor. O zaman Latife Teyzemin başı açık, müftü geldiği zaman başına örtü alıyor bütün paşaların misafirlerin ve erkeklerin önünde başı açıktır Latife Teyzemin. Müftü geldiği zaman kapatıyor.
Müftü geliyor ve diyor ki ”Paşam, nasıl olacak böyle herkesin önünde’ diyor. Mustafa Kemal de, ‘Müftü Efendi biz Latife Hanım’la bir karar aldık siz lütfen bunu uygulayın’ diyor. Masaya oturuyorlar, diz çökmek falan yok. Masa, sandalyeler aynen bugünkü gibi bir düzen. Bugün belediye başkanı, karşısında şahitler varsa öyle tek fark müftünün kıymış olması bu nikâhı.
“Atatürk özellikle müftülerin nikâh yetkisinin kalkmasını istemiştir”
Atatürk özellikle müftülüklerin nikâh yetkisinin kalkmasını istemiştir. Bunu da özellikle düğün de belirtmiştir. Hem kaç- göçe karşı olarak kadın ve erkeğin ayrı yerde olmasına ve müftünün ikazına rağmen ‘Kıyınız bu nikâhı’ diyerek hem de arkadaşları ki; bu arkadaşları mareşaller ve Kazım Karabekir ve onun ne kadar dini bütün olduğu bilinir. Bir gün bunu vali beyler kıyacak dediği bir ortamdır.
Latife teyzemin, Mustafa Kemal’in bu sözleri üzerine müftünün donup kaldığına yönelik sözleri vardır. Anneannem de anlatırdı.