Yazar Latife Tekin, ``30 yıl önce yazdığım romanlarda AKP'li tiplemelerden, bu tiplerin ülkeye vereceği zararlardan bahsettim. Bu nedenle bu tipleri sevmem, bunlara ısınmam söz konusu değil. Düşünceye ve ifadeye ipotek koymak, baskı altına almak isteyenleri sevmem mümkün değil'' dedi. Muğla'nın Bodrum İlçesi'nde 5'inci Uluslararası Film Festivali kapsamında `İfade Özgürlüğü ve Yansımaları' konulu panil düzenlendi. Belediye Meclisi Salonu'ndaki, gazeteci Cüneyt Ceboyan'ın yönettiği ve yönetmen- yapımcı Aydın Kudu, yazar Latife Tekin ile yönetmen Rüya Arzu Köksal'ın katıldığı panelde, Türkiye'de ifade ve düşünce özgürlüğünün son yıllarda gördüğü tahribat, siyasi partilerin düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik sergiledikleri tepkiler, sinema severlerle birlikte tartışmaya açıldı. Uluslararası ajansların yaptığı anketlerde, basın özgürlüğünde, Zaire ve Kongo'nın ardından Fildişi Sahili ile birlikte 98'inci sırayı paylaşan Türkiye'de çok ciddi sıkıntılar yaşandığını savunan gazeteci Cüneyt Ceboayan, ``Gerçekleri kapatarak, ifadeleri, düşünceleri engelleyerek veya frenleyerek örtbas edenler özgürlüğün peşinde olanlar tarafından mutlaka bir gün gün ışığına çıkarılacak. Bu nedenle ülkemizde yaşanan ifade ve düşünce özgürlüklerinin kimseye yarar getirmediği gibi bundan sonra da yarar getirmeyeceğinin bilinmesi gerekir'' dedi.
'AKP tiplerini 30 yıl önce yazdım' İfade ve düşünce özgürlüğünün başbakanların iki dudağı arasında olmadığını, özgürlüğün bireysel bir değer olduğunu savunan yazar Latife Tekin ise ``30 yıl önce yazdığım romanlarda AKP'li tiplemelerden, bu tiplerin ülkeye vereceği zararlardan bahsettim. Bu nedenle bu tipleri sevmem, bunlara ısınmam söz konusu değil. Düşünceye ve ifadeye ipotek koymak, baskı altına almak isteyenleri sevmem mümkün değil. Çevre ve doğa konusunda Türkiye son yılların en büyük tahribatını yaşıyor. Çevre ve doğanın üzerinde gezinirken, yaşarken, rant uğruna çevrenin yok olmasına neden olmak çok kötü. Bu tam bir cehalet'' diye konuştu. Panelde konuşan turist rehberi ve belgesel film yönetmeni Rüya Arzu Köksal da yurdun birçok bölgesinde çektiği çevre ve doğa felaketlerini yansıtan belgesellerin Anadolu kentlerinde gösterilmesinin yerel yöneticiler ve siyasiler tarafından engellendiğini kaydederken, ``Doğanın ve çevrenin yok oluşunu, gelecekte o yörede yaşayan insanların çekeceği sıkıntıları ve yöre insanının yaşamının yok oluşunu anlatan belgeseller yöneticiler ve siyasiler tarafından bilerek ve cehaletten engelleniyor. Belgesel filmin ne olduğunu ne anlattığını bilmeyen anlamayan yöneticiler halkın bilgilendirilmesini ve bilinçlendirilmesini de engelliyor. Aşırı cehalet nedeniyle belgesel filmlere korku dolu gözlerle, öcü gibi bakılıyor'' dedi.
'Vatandaş uyutuluyor'Yönetmen ve yapımcı Aydın Kudu ise son yıllarda ekonomik yatırımlar bahanesiyle birçok çevre ve doğa felaketinin hükümetler aracılığıyla gerçekleştirildiğini savunarak, ``Anadolu ve Karadeniz insanının değerleri her geçen gün azalırken, vatandaş başına gelen felaketin farkında değil. Hükümet siyasi ve resmi yöneticiler aracılığı ile vatandaşı uyuturken, vatandaşı uyandıracak belgesel filmlerin gösterilmesine de engel oluyorlar. Ancak böyle bir ortamda vatandaşı uyandıracak bilgilendirecek ve gelecekte çevresine sahip çıkacak belgesel filmlerin sayısının mutlaka arttırılması, film festivallerinin halkı bilinçlendirmek amacıyla büyük bir hızla Anadolu kentlerine yayılması gerekir'' görüşünü dile getirdi.
İlgili haberler:"5. Uluslararası Bodrum Film Festivali" başladı