T24-
Venezuelalı müzisyen ve siyasetçi Jose Antonio Abreu bundan 35 yıl önce başlattığı 'El Sistema' projesiyle bir ütopyayı gerçeğe dönüştürdü. ‘El Sistema’ya benzer bir yapı ‘Barış için Müzik’ projesi ismiyle Türkiye'de kuruldu. Müzikle beslenen hayaller kurup bunların peşinden gitmek için artık Latin Amerika’ya gitmeye gerek yok.Radikal gazetesinden Eray Aytimur, 'El Sistema'dan yola çıkarak Türkiye'deki benzer yapıyı kaleme aldı. İşte Aytimur'un kaleminden Barış için Müzik projesi:
“Başlangıçta sanat azınlıklar tarafından azınlıklar için üretiliyordu. Daha sonra azınlıklar tarafından çoğunluk için üretilir hâle geldi, bizler ise şimdi sanatın çoğunluk tarafından çoğunluk için üretildiği yeni bir dönemin eşiğindeyiz...” diyordu Venezuelalı müzisyen ve siyasetçi José Antonio Abreu bundan tam otuz beş yıl önce, hayatı müzikle değiştirmek üzere ortaya attığı ‘El Sistema’ projesinin misyonunu tanımlarken. Doğrusu Abreu’nünkü ‘El libertador’un memleketine yaraşan bir düşkovalamaca. Hatta daha bile fazlası desem yeridir. Çünkü bu zamane azizi sanki çağının 200 yıl öncesine dönüp ensesindeki Simon Rodrigues soluğundan kendisine yeni bir rüzgâr biçmiş, en çok da klasik müziğin gücünden medet umarak. Ve sonuç itibarıyla öyle iyi etmiş ki, onun 1975’te Karakas’ın varoşlarından gelen 12 çocuğa müzik eğitimi vererek başlayan ‘El Sistema’ projesi olmasaydı yaklaşık 265 bin çocuk bugün ‘Başka bir dünya mümkün’ demeyi öğrenemeyecekti. Sadece bu çocuklar değil, aileleri ile yakın çevreleri de çete çatışmalarına, silah ve uyuşturucu ticaretine ve cinsel sömürüye teslim hayatlarını günbegün tükenerek sürmeye devam edeceklerdi. Oysa ‘El Sistema’ vesilesiyle yıkık dökük mahallelerin sokakları bile artık konserlere çıkarken parlak aynalı gökdelenlerin elleri kırmızı tuğlası eksik gecekondulara temas edebiliyor.
Ütopyayı gerçeğe dönüştürdüÜtopyayı gerçeğe dönüştürme azmiyle yola çıkan José Antonio Abreu, ‘El Sistema’ bünyesinde çocuk ve gençlik orkestraları kurup müzik merkezleri ve atölyeler oluşturmanın derdine düşmüş ilk olarak. Tek bir oyuncağı dahi olmamış çocukların eline enstrümanlar tutuşturmuş ardından, ki bu zorlu süreçten yine alnı açık başı dik çıkmış. ‘El Sistema’ ile üstlerine peri tozu serpilmiş yüzlerce genç bugün Avrupa’nın yeni yetenekleri arasında gösteriliyor. 26 yaşındaki orkestra şefi Gustavo Dudamel, 17 yaşında Berlin Filarmoni’ye katılarak orkestranın en genç üyesi olan kontrbas sanatçısı Edicson Ruiz ve nihayet Simon Bolivar Gençlik Orkestrası bunlardan ilk akla gelenler... Nitekim dünyaca ünlü İngiliz maestro Sir Simon Rattle bile sürece ilişkin ‘Klasik müziğin geleceği Venezula’da’ derken İtalyan maestro Claudio Abbado ise şunları söylüyor: “...İnsanlar Venezuela’daki müzikten söz ederken buradaki hiç bir ‘fakirin’ Mahler, Debussy ve Beethoven’ın kimler olduklarını bilmediğini zannediyor ve tümüyle yanılıyorlar. Bu ülkenin biz Avrupalılar’a öğreteceği çok şey var. Burada müzik, kültürel yaşamın en temel yapı taşı...”
Kültürel başarı öyküsüGerisini anlatmayacağım çünkü sizler de izleyin istiyorum. Kültürel ve sosyal bağlamıyla mutlak bir başarı öyküsü olan ‘El Sistema’yı ünlü müzik yapımcılarından Paul Smaczny ve aktivist Maria Stodtmeier uzunca bir çabanın ardından belgesele dönüştürdüler. İkilinin Temmuz 2007-Ekim 2008 arasında yaptıkları çekimlere 2009 Mart’ında son halini vermesiyle ortaya çıkan ‘El Sistema’ belgeselini dünyanın önde gelen müzik DVD firmalarından Euroarts yayınladı. DVD ve Blue-Ray formatlarında hazırlanan 100 dakikalık ‘El Sistema’ süresince tanık olduklarınız aslında sadece müziğin dönüştürücü gücüne işaret etmekle kalmayıp hayattaki muhtelif sebeplerimize dair de bizleri ciddi sorgulamalara sevk ediyor. Örneğin uğruna mücadele edecek bir ‘şey’ yokken bazılarımızın varoluşunun içi tamamen boşalıyor. Örneğin bolluk içinde yüzmek çoğu zaman yoksulluktan daha az acıtmıyor. Örneğin bir armoninin peşinde kimi zaman koskoca bir yaşam ipotek altına alınabiliyor, vesaire vesaire. ‘El Sistema’nın geçmişten bugüne uzanan öyküsüyle birlikte Venezuela Ulusal Çocuk Orkestrası seçmelerinden görüntülerin de yer aldığı film çeşitli müzik ve sosyal sorumluluk ödülleri toplayarak dünyanın dört bir yanında bu aralar doludizgin gösteriliyor.‘El Sistema’ya benzer bir yapıyı ‘Barış için Müzik’ projesi ismiyle Türkiye’de kurup tümüyle kendi olanaklarını seferber ederek sürdüren Mehmet Selim Baki’yi anmadan, sevgi ve saygılarımızı iletmeden bitirmeyelim yazıyı. Mümkün olduğu kadar çok çocuğa karşılıksız müzik eğitimi sağlamak ve barışın sesini müzikle duyurmak amacıyla çalışan ‘Barış için Müzik’in de hedef kitlesi alt gelir grubundan, müzik eğitimine ulaşma imkanı olmayan çocuklar. Bugüne kadar temel müzik eğitimine katılmış toplam öğrenci sayısı 250’yi bulan ‘Barış İçin Müzik’ ayrıca müzik eğitiminin tüm ülkeye yayılması ümidiyle, bu alanda farklı kişi, kurum ve kuruluşlarla deneyimlerini paylaşmayı temenni ediyor. www.siddetekarsimuzik.org adresine girerek konuyla ilgili ayrıntılı bilgileri toparlayabilirsiniz. Nihayetinde müzikle beslenen hayaller kurup bunların peşinden giden güzel insanlarla aynı havayı soluyabilmek için Latin Amerika’ya gitmeye gerek yok, buyursunlar.