T24- ERGENEKON Soruşturması kapsamında Poyrazköy’de ele geçirilen mühimmata ilişkin tutuklunan, ofisindeki bilgisayara gizlenmiş Kafes Operasyon Eylem Planı çıktığı ileri sürülen emekli Binbaşı Levent Bektaş, hakkındaki suçlamaları kabul etmedi. Gazetecilere avukatları yoluyla yazılı açıklama gönderen Levent Bektaş, keskin nişancı tüfeği, susturuculu Glock, makineli tabanca Uzi, law ve patlayıcı kullanarak azınlıklar ile Koç Müzesi’ne yönelik saldırı hedeflediği iddia edilen "Kafes Planı için “Uydurma” dedi.
İkinci ek ifadesi alındı
Levent Bektaş saat 10.45’te ek ifadesi için Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Silivri Cezaevi’ne ait araçla getirilen Levent Bektaş, saat 12.00’da cezaevi aracına alındı.Levent Bektaş, Bedrettin Dalan’ın kurucusu olduğu İSTEK Vakfı’nın Poyrazköy’deki arazisinde bulunan mühimmatlarla ilgili olarak Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe ve Deniz Binbaşı Emre Onat ile gözaltına alınmıştı. Levent Bektaş, Ercan Kireçtepe ve Emre Onat, sevk edildikleri İstanbul Nöbetçi 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nce, terör örgütüne üye olmak, ateşli silahlar kanununa muhalefet ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması veya el değiştirilmesi suçlarından 25 Nisan’da tutuklanmıştı. Levent Bektaş, 10 Aralık günü de adliyeye getirilmişti. Levent Bektaş, o gün ek ifade vermişti.
CD’de gizli plan iddası
İddiaya göre Poyrazköy kazıları sonrası ev ve iş yerinde arama yapılan Emekli Binbaşı Levent Bektaş’ın ofisinde ele geçirilen film CD’sinin arka planına "data stash" isimli bir program ile dosya tespit edildi. Profesyonel bir biçimde gizlenen ve şifrelenen bu dosya uzman ekiplerin uzun süren çalışmaları sonucu açıldı. Dosyadan "Kafes Operasyon Eylem Planı" isimli doküman çıktı. Kafes Eylem Planı’na göre AK Parti üzerinde iç ve dış baskıyı artırmak için Türkiye’de yaşayan gayrimüslimlere suikast düzenlenecek, azınlıkların yaşadığı mahallelerde bomba patlatılacak. İddiaya göre planı, Ergenekon Soruşturması’nda tutuklanan Deniz Yarbay Ercan Kireçtepe hazırladı.
8 aydır tutukluyum
Levent Bektaş, avukatları aracılığıyla basın mensuplarına yazılı açıklama yolladı. Levent Bektaş 7 sayfalık açıklamada hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini belirtti. Açıklama şöyle:
Malumunuz üzere, 21 Nisan 2009’da SAT Grup Komutanlığı bitişiğindeki İstek Vakfı’na ait Poyrazköy Keçilik bölgesinde, müstear isimle yazılmış, gönderenin gerçek kimliği tespit edilemeyen elektronik ihbar mektubuna istinaden arama ve kazı çalışması yapılmış ve sonucunda patlayıcı madde ve mühimmat bulunduğu iddia edilmiştir.
Ev ve işyerimde yapılan aramalarda, suç teşkil edecek hiçbir bulguya ulaşılmamıştır. İddia edilen suçlamalarla hiçbir ilişkin ve bilgim olmamasına karşın 8 aydır tutukluyum.
8 ay sonra böyle bir açıklama yapmamın nedeni, savcılığın aldığı gizlilik kararından muaf tutulan medya organlarında şahsıma ilişkin çıkan ve gerçekle hiçbir ilgisi olmayan haberler konusunda sizleri kendi açımdan bilgilendirmek ve yargı sürecinin tamamlanmasını beklerken doğal olarak içinde bulunduğum suskunluğun yanlış yorumlanmasının önüne geçmektir.
Poyrazköy kazılarını televizyondan öğrendim. SAT Kurs Komutanlığı’nda görev almış şahsımın, çıkarıldığında kullanılması planlanan elektrikli ateşleme düzeneğine sahip bir mühimmatı, dere yatağı gibi olan bir vadi tabanına, gazetelerdeki resimlerde görüldüğü gibi bir karış suyun içine gömdüğümün iddia edilmesi bırakın hayatın olağan akışına aykırı olmasını, şahsıma ve SAT Komandosu vasıflarına TSK nezdinde aşağılayıcı bir hakarettir.
Sözkonusu mühimmatı örtülü amaçlarla gömüp, daha sonra buldurulması maksadını taşımayan hiç kimse, bilahare kullanılması planlanan bu tip bir mühimmatı vadi yatağına çöp poşetlerinin kullanıldığı iptidai şartlarla gömmez. Gömmüş olsa bile dahi, krokisini ortalıktaki bir CD’nin içine saklayacak kadar zeka özürlü olamaz. Bu iftira komplosunu düzenleyen müfterilerin, kendi zeka ve bilgi seviyeleri ile bizimkilerini karıştırdığının en inkar edilemez göstergesidir.
Soruşturma makamlarının, kafes adını verdikleri plan uydurma. Bu plan ile birlikte CD içerisinde gizlenmiş olduğu öne sürülen diğer uydurma dijital verilere, Haziran ayı itibariyle vakıf oldum. Basına o tarihlerde servis edilen, iftiralardan anlaşılmaktadır. TSK’yı karalamak için her türlü sahte bilgi ve belgeyi üretmekten ve kendi yandaş medya organları vasıtasıyla kara propaganda yapmaktan kaçınmayan müfterilerin, iftiralarını duyurmak için neden Kasım ayına kadar bekleme ihtiyacı duydukları sorusu akıllara gelmektedir.
Kişisel kanaatimce, içinde bulunulan siyasi konjonktüre göre belge üretmeden sorumlu birimlerin, sözde irtica ile mücadele belgesinden istedikleri verimi alamamış olmaları gerekir ki böyle bir plan üretme ve servis etme ihtiyacı doğmuştur.
Poyrazköy’deki mühimmat ile hiçbir ilgim yok. Ele geçirildiği öne sürülen bilgileri, iddia edildiği gibi CD ve DVD’lerin arkasına şifreleyip gizlemeyi akıl eden şahsımın, her şey televizyonlarda yayınlanıp ortaya çıktığında, vaktim ve fırsatım varken bu CD ve DVD’leri neden ortadan kaldırmadığı, aramada kolaylıkla bulunabilmesi için ofisimde ortalık yerde bıraktığı sorusunun cevabını da kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
8 aydır tutukluyum. Hala hakkında iddianamenin hazır değil. 18 yıl boyunca askerlik görevini layıkı ile yerine getirdim. Çıkan haber ve yazılara bakıldığında beni medyanın gözünde potansiyel terör örgütü üyesi, cuntacı olmaya elverişli bir profil haline getirildiği görülmektedir. Görünen odur ki bu dava kapsamında tutuklanan, suçlanan insanların toplum ve medya nezlinde suçsuz olabileceği ihtimali sadece öğretim üyesi, gazeteci veya siyasetçi olmasına bağlıdır.
Ölçüsüz, mantıksız iftiralar ve komplo senaryoları sayesinde kontrolden çıkan bu davada soruşturma makamlarının haklılıklarını kamuoyuna ispat etmek maksadıyla, kafalarında hayal ettikleri suçlu profiline uyabilecek insanları, masum da olsa bu davaya iliştirmek için, ellerinden gelen her türlü kanunsuzluğu sergilediği, gerek davanın görüldüğü 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gerekse konuya ilişkin gelişmelerin tarafsızca değerlendirildiği basın yayın organlarında gün defaten ispat olunmaktadır.
Siyasi iktidar siyasi bir kazanç uğruna davayı kullanıyor. Devletin emniyet teşkilatı içinde görevli sahte bilgi, belge ve komplo üretmekten sorumlu malum cemaat mensubu olduğu iddia edilen polisler, kurdukları elektronik ihbar mektubu tezgahları ile ele geçirdikleri bizlere her türlü hayasızca saldırıyı yapmaktadır.
Basın mensupları yargılama bitene kadar masumiyet karinesi ilkesine uymalı. Önümüzdeki günlerde sözkonusu dava ile ilgili gerçekler ve masumiyet ortaya çıktığında, yapılan hakaret dolu haberler ve mesnetsiz suçlamalarla bugün beni kanunsuz ve haksız olarak linç eden tüm medya organları ve devletimizin değerli büyükleri kamuoyu önünde mahcubiyet yaşayacaklarını unutmamalıdır.
Bizden terör örgütü üyesi olmaz. Gururla söylüyorum, kim ne derse desin, hangi cürmü yamamaya çalışırsa çalışsın, hangi gazeteci hakkımızda terörist şüphelisi olduğumuza dair ne tür haber yaparsa yapsın, CD/DVD’lerimize, bilgisayarlarımıza ne yüklerse yüklesinler, bizim DNA’mız ve yetiştirilişimiz gereği, yıllarca ölüme meydan okuyarak uğruna canımız feda dediğimiz, bu ülkenin masum insanlarının canına kast edecek terörist/terör örgütü üyesi olamaz. Bizden olsa olsa, en şanslılarımız, şehit, şansızlarımız gazi/emekli, en şansızlarımız ise bu dava kapsamında Silivri Cezaevi’nde tutuklu sanık olur.