Filistin Halk Kurtuluş Ordusu üyesi olan ve Filistin solunun simge isimlerden Leyla Halid, HDP’nin Olağan Kongresi için Ankara’ya geldi. Halid, Ortadoğu’da yaşanan son gelişmeleri, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İsrail ile ilişkilerini değerlendirdi. Halid, “Erdoğan’ın söylemleri ile uygulamaları arasında farklılıklar var. Filistin halkının yanında yer almak ve halkımızın haklarını talep etmek, İsrail ile ilişkide olmamayı gerektirir. Bu haliyle Filistin’in yanında olduğunu ifade etmesi söylemden öteye gitmiyor ve halk nezdinde de ciddi bir karşılık bulmuyor" dedi.
1970 yılında 8 bine yakın insanın öldüğü ve “Kara Eylül” olarak adlandırılan olayların ardından üçü eşzamanlı olmak üzere dört uçak kaçırma eylemine katıan, İsrail’e karşı silahlı mücadelenin ön saflarında yer alan Leyla Halid, Birgün'den Hüseyin Şimşek'le söyleşti.
Leyla Halid'in Birgün'de yayımlanan (13 Şubat 2018) söyleşisi şöyle:
Ortadoğu yüzyıllardır savaşın içinde. Savaş bu coğrafyanın kaderi. Filistin özelinde değerlendirirsek son bir yıl nasıl geçti? Kazanımlar ve kayıplar açısından değerlendirir misiniz?
Filistin halkı kendi toprağının kurtaramadı. ‘Kazanımlar nedir’ dediğiniz zaman, hedeflerimize ne kadar yaklaştığımızı belirlemek gerekiyor. Temel hedeflerimizden herhangi bir şey gerçekleştirmedik ancak bazı kazanımlar da elde edebildik. Birinci kazanım olarak, Filistin davasının uluslararası kabulünün arttığını söyleyebiliriz. Filistin kimliğinin ispatlanması ve vurgulanması bakımından büyük ilerleme sağladık. Filistin Kurtuluş Örgütü’nün (FKÖ) bizim temel örgütümüz ve gücümüz olduğunu kabul ettirme yönünde ilerleme sağladık. FKÖ, Filistin halkının kimliğini öne çıkaran ve vurgulayan bir örgüttür. Dünya FKÖ’nün Filistin halkının yegane yasal temsilcisi olduğunu itiraf etti ve de karara bağladı.
Kazanımlarımızdan diğeri, Filistin halkının mücadelesinin yani İsrail ile ya da Siyonizm ile mücadelesinin kararlılıkla devam etmesini sağladık. Irkçı devlet karşısında Filistin halkının mücadelesinde korku denilen engeli aşabildik.
Kazanımlardan birisi de dünyada çok dosta kavuştuk. Dünya demokrasi güçleri nezdinde elde ettiğimiz en önemli kazanımlardan birisidir bu. Filistin’e karşı uygulanan ambargoda demokrasi güçleri ve halk güçleri yanımızda yer aldı. Resmi hükümetler dışında tabii.
Uzun süren mücadele tarihinde Filistin halkı da önemli kazanımlarla bu hassas süreçte deneyimini sürdürmektedir. Bu tarihimizde kazandığımız deneyimler, mücadelemize önemli bir ivme kazanmamızı sağlamıştır.
Kadınlarımız da çok önemli kazanımlar elde etti. Yasalar bağlamında kadınlarımız için ilerleme sağladık. Birçok kadın çok önemli komuta kademelerine yükseldi ve orada hala mücadelesini sürdürüyor. Artık kadınlar da karar alma mercilerinde yer ediniyor.
Trump dönemindeki son süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Ortadoğu ülkeleri bu süreçte çeşitli ambargolarla karşılaştı.
ABD’nin İsrail’e yönelik temel ve değişmeyen bir politikası var. O da onu ekonomik ve askeri alanda destekleme ve geliştirmedir. ABD’nin bu değişmez tutumu yoğun olarak hissediliyorken Trump’un bunu ileri seviyeye taşıdığını söyleyebiliriz. Yani Trump’ın şu ana kadar uyguladığı ve kamuoyunun tepkisini çeken icraatlar ABD’nin uluslararası politikalarının bir yansımasıdır. Kudüs’ün İsrail devletinin başkenti ilan edilmesi de bu amaca hizmet etmektedir. Trump’ın Suudi Arabistan’da Mısır Cumhurbaşkanı Sisi, Katar Emiri Şeyh Tamim, Bahreyn Kralı El Halife ve Kuveyt Emiri El Sabah ile ayrı ayrı bir araya geldiğini hatırlıyoruz. Riyad’daki görüşmelerinde de Filistin meselesinin ‘çözümünün’ çağımızın en büyük olayı olacağını vurgulamıştır. Böyle bir söylem Filistin davasına tehlikeler arz ediyor. İsrail ile diplomatik ilişkileri olan ülkelerin Filistin halkı için çözüm sunabileceğine inanmıyoruz.
Uzlaşmayı öngören Arap ülkelerinin, özellikle de Körfez ülkelerinin, yapılacak görüşmelerde Filistin tarafına baskılar yapacağı ve Filistinlileri ödün vermek zorunda bırakacağı belirtiliyor. Çok önemli sorunlardan birisi olan ulusal birliği kaybettiğimizi de itiraf etmemiz gerekiyor. Bu bizim için önemli kayıp oldu. Oslo ittifakları da bizim için aynı şekilde bir kayıptır. Fetih Hareketi ile Hamas hareketinde yaşanan bölünmeleri de ciddi kayıp olarak değerlendirebiliriz.
Çözüm geliştirebildiniz mi peki?
Şu ana kadar, bu bölünmenin giderilmesinin çabasını vermeyi sürdürüyoruz. Yolumuzu henüz tamamlamadık. Yeni bir ulusal strateji hazırlığındayız. Bu ulusal stratejimizin amacı, birinci derecede Filistin davasını tasfiye etmeye yönelik bütün çabaları ortadan kaldırmak ve İsrail ile mücadelemizin sürekliliğini sağlamak içindir.
Çeşitli kazanımlar elde ettiğinizi söylediniz fakat ulusal birliğinizi de kaybettiğinizi ifade ettiniz. Filistin solu sizce neyi eksik yaptı? Filistin solu ile ilgili bir özeleştiri yaparsanız neler söyleyebilirsiniz?
Sol Filistin’de bölünmüş durumda ve hala parça parça. Bir sol birliktelik yok. Filistin sahasında orta bir sol yaratma çabalarına rağmen halen bunların yolları aranmaktadır. Filistin vatanından söz edeceksek, Filistin’in ulusal varlığından söz edeceksek, solun birliktelik yaratması zaruridir. Orada bulunan bazı güçlerin bu konuda hala çekincelerinin ve korkularının olduğu bir gerçek.
Bazı sol gruplar, İsrail’in varlığını tanıyor. Bu da temel anlaşmazlıklardan başında geliyor. Tabii ki bu tanıma meselesi, sol birlikteliği sağlamanın önünde bir engel oluşturmamalıdır. Bu doğrultudaki çabalarımızı sürdürmemiz gerekiyor. Fetih Hareketi ile özel yönetim arasındaki olumsuzluklar devam ediyor. Sol birlikteliğin sağlanmasının Filistin’in milli birliğinin sağlanmasında oynayacağı misyon çok önemli olduğunun farkındayız.
AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da Filistin halkının yanında olduğunu söylüyor. Samimi buluyor musunuz?
Erdoğan’ın söylemleri ile uygulamaları arasında farklılıklar var. Filistin halkının yanında yer almak ve halkımızın haklarını talep etmek, İsrail ile ilişkide olmamayı gerektirir. Oysa Türkiye’nin İsrail ile diplomatik, askeri, ekonomik hatta kültürel ilişkileri var. Filistin halkının yanında yer almak için bunların tam tersini yapmak yani ilişkileri sona erdirmek gerekir. Bu haliyle Filistin’in yanında olduğunu ifade etmesi söylemden öteye gitmiyor ve halk nezdinde de ciddi bir karşılık bulmuyor.
Bir de İsrail ile Suriye arasında bir gerilim var. Suriye, geçen günler içinde bir İsrail uçağını düşürdü. Savaşın içerisinde olan bir ülke ile İsrail’in yaşadığı bu gerilimi nasıl yorumluyorsunuz? Bir çatışma yaşanma ihtimali var mı?
İsrail ile Suriye arasında şu konjonktürde açık bir savaşın yaşanacağını düşünmüyorum. Suriye’yi kasıp kavuran savaşın çözümü ile uğraşılırken Suriye böyle bir adım atmaz. Suriye’de çatışan bazı yapıların İsrail tarafından desteklendiğini de biliyoruz. Tabii bu ilk kez verilmiş bir destek değil. İsrail’in Suriye’de birçok yeri bombaladığını, Suriye’nin de buna karşılık hava sahasını ihlal eden İsrail uçağını düşürdüğünü düşündüğümüzde gerilimin bununla sınırlı kalacağını söyleyebiliriz. Ancak düşürdüğü uçak ile Esad hükümeti İsrail’e sabrının taştığı mesajını verdi.