Kurtuluş Tayiz (Taraf, 6 Temmuz 2012)
Başbakan Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından Leyla Zana’nın nasıl hareket edeceği merak konusu. Zana’nın sadece vicdani bir çıkış yaptığını düşünenler kadar, Mesud Barzani etkisinde gelişen PKK karşıtı yeni bir politikaya soyunduğunu savunanlar da var. Bence bu görüşler daha çok kafa karışıklığını yansıtıyor. Zana’nın kamuoyu önünde pek görünmemesinin ve çok konuşan biri olmamasının kendisinin doğru anlaşılamamasına neden olduğunu düşünüyorum.
Leyla Zana’nın sıradan bir Kürt siyasetçi olmadığının altını çizmek gerekiyor. Zana, Öcalan’dan sonra Kürt hareketi içinde tartışmasız olarak kabul görecek lider adaylarından biri. Bugüne kadar siyasetüstü bir pozisyonda durmayı tercih etse de, bir köşeye çekilerek akan kanı seyretmeyeceğini, gerektiğinde müdahaleci olacağını ve bunu kimseden çekinmeyerek yapacağını son çıkışıyla kanıtladı.
Erdoğan ile yaptığı görüşmenin ardından da Zana’nın köşesine çekileceğini hiç sanmıyorum. Bundan sonra barış için daha aktif bir çaba içinde olacağa benziyor. Başbakan ile yaptığı toplantının ardından Leyla Zana’nın yakın çevresinde İmralı’ya gitmek istediği ve bunun için daha önce yaptığı girişimlere cevap beklediği konuşuluyor. Aslında Zana geçen sene temmuz ayında, Silvan hadisesinden sonra Adalet Bakanlığı’na başvurarak İmralı’da Abdullah Öcalan ile görüşme istediğini iletmiş. Ancak Adalet Bakanlığı şu ana kadar Zana’ya yanıt vermiş değil. Altı ay kadar önce de yine BDP’li kadınlardan oluşan bir heyetle birlikte İmralı’ya gitmek için tekrar bakanlığa başvuruda bulunmuş. Bu girişime de bakanlıktan cevap verilmemiş.
Adalet Bakanlığı’nın, neredeyse bir yıldır avukatları ve ailesiyle görüştürülmeyen, sağlığı ve durumu hakkında kamuoyunda şüphe uyanan ve tartışmalar yaşanan Öcalan’la görüşme için Zana’ya yeşil ışık yakması, silahların susması için olumlu bir başlangıç adımı olabilir. Öcalan-Zana görüşmesi barış için yeni bir sürecin kapısını da aralayabilir. Eğer hükümetin amacı samimi olarak annelerin gözyaşını dindirmek ve ölümlerin önüne geçmekse, bunun için her yöntemi denemek zorunda. Kuşkusuz sonuç verip vermeyeceğini ancak tecrübe ederek öğrenebiliriz. Denemenin bir zararı yok. Zana’nın estirdiği barış umudunun devam etmesi isteniyorsa İmralı’ya gidişine de izin verilmeli.
Leyla Zana’nın çıkışına şu ana kadar hükümet cephesinden iyi niyetli açıklamaların ötesinden pek de somut bir adımla karşılık verilmiş değil. Zana, açıklamalarıyla ciddi bir siyasi risk aldı. Çok kolay siyasetçi öğüten Kürt hareketi içinde Başbakan Erdoğan’a olan umudunu, inancını dile getirme cesareti gösterdi. Yıllarca birlikte siyaset yaptığı arkadaşlarının öfkesini çekti, kendi mahallesinden gelen tepkileri göğüsledi.
Peki buna karşılık hükümet ve Başbakan Erdoğan hangi karşılığı verdi ya da hangi adımı attı? Sadece Başbakanlık’ta yapılan karşılıklı görüşme akıllarda kaldı. Hepsi bundan ibaret mi olacak? Başbakan Erdoğan’ın Zana ile yaptığı görüşmeden sonra havayı yumuşatan tek bir sözünü hatırlayan var mı? Ya da toplumda uyanan barış beklentisini daha ileri götürecek herhangi bir açıklaması veya talimatı? Alttan alta, gizliden gizliye bir sürecin işleyip işlemediğinden haberdar değiliz. Görünen resim Leyla Zana’nın yaptığını Başbakan Erdoğan’ın maalesef yapamadığı yönünde. Ankara’nın bu tutuculuğu ve Erdoğan’ın uzlaşmaz tavrı, Kürt hareketinin daha fazla silaha sarılmasına neden oluyor.
Tabii, Zana’nın çıkışına gerekli karşılığı veremeyen sadece Başbakan Erdoğan ve hükümet cephesi değil, PKK da barış için devreye giren Zana’ya destek sunacağına köstek oldu. Örgüt yöneticileri “Askerî çözüm kararı aldık” türünden açıklamalarla, Erdoğan-Zana görüşmesini anlamsız kılmaya çalıştı. Dağlıca baskınıyla hız verdikleri saldırılara da devam ediyorlar. Bazı köşe yazarlarının iddia ettiğinin aksine Murat Karayılan, Zana’nın kendilerinin dışında ve tek başına Erdoğan’a gittiğini vurgulayarak eleştirdi. Aslında PKK’nın Zana’yı boşa çıkarmak için çok bir şey yapmasına da gerek yok; onlar bu durumlarda –sivil siyaseti boğmakta– gayet tecrübeliler; hükümetin hiçbir adım atmayarak Zana’nın çabalarını zaten anlamsız kılacağını umuyorlar. Ne de olsa sonunda yine tek adres kendileri olacak, seçtikleri silahlı yolun “meşruluğu” bir kez daha tescillenecek!
Ancak Zana’nın çabalarının şimdiden sonuçsuz kaldığını ilan etmek doğru değil. Süreç devam ediyor. Hükümet, Zana’nın çabalarına doğru anlam biçerse Ramazan ayında bir ateşkes kararı çıkabilir, ardından da silahların tümden susacağı bir döneme girilebilir. Bence bu, çok uzak bir ihtimal değil.