Leyla Zana’ya mektup

Leyla Zana’ya mektup

Deniz Cenk Demir*

Sevgili Leyla Zana,

Yeminlerin çürüdüğü bir ülkenin talihsiz kuşağı mıyız biz? Yoksa bir ülkede yeminler tefessühün bizzat belirtisi midir anlamsızlıkları ortada dururken? Siz bir jenerasyona parlamenter mücadelenin önemini gösteren, Türkiye’de o zeminde bütün engellemelere, zorluklara ve kabalıklara rağmen neler yapılabileceğini hepimize kanıtlayan, bunun için de çok ağır bir bedel ödeyen ama bunlara rağmen, Kürtlerin Türkiye’de parlamenter demokrasiye bağlılıklarının bir sembolü oldunuz. Aslında bunu ne benim yeniden anlatmama ne de bir yerden bunun hatırlatılmasına ihtiyaç vardı. Leyla Zana ismi, Türkiye ve Kürdistan tarihinin kesiştiği noktada yerini almış bir isim hiç şüphesiz. Bu gerçeği ise güya HDP dostu köşelerden size yazılan o eğreti yazıların lekeleyebilmesi söz konusu bile değil. Bugün Türkiye şiddetli bir değer kaybı yaşıyor ve hiç şüphesiz bu kıyameti andıran fırtınada rolü olanlar bugün o fırtına için çokça ağlıyorlar. Bunlar sizin kulağınıza değecek rüzgarlar değiller; onun için onlardan bahsetmek bile size de bize de zül gelir.  

Bu mektubu size uzaklardan, başka bir zaman diliminden ama onurla mücadelenin sürdüğü bir sabaha uyanmış olarak yazıyorum. Hayatım boyunca parlamenter demokrasiye inandım; onun önemine, Türkiye tarihine ismini yazdırmış, hiç şüphesiz sizin ve HEP’li dostlarınızın da arasında bulunduğu, bir grup demokratın hayat hikâyeleri ile vakıf oldum. Bunlar bana sadece tarihten bir ilham kaynağı değil, aynı zamanda rehber oldular demokrasinin ışığının zayıfladığı günlerde. Siyasetin kalitesinde şiddetli bir irtifa kaybı ile birlikte aynı zamanda siyasete karşı sinik ve kötücül bir inançsızlık ve parlamenter demokrasiye düşmanlığın her yerden bizleri kuşattığı bir dönemde ateşten bir gömleği giyip HDP’yi yeniden 1 Kasım oyunbozanlığının ardından Meclis’e taşımayı başardınız. Tarihe Türkiyelileşme diye bir şey geçecekse eğer Kürtlerin onurlarını kaybetmeden bunun nasıl da yapılabileceğini HEP’ten HDP’ye bütün dirayetinizle Türkiye’ye anlattınız. Ve yine bir yemin günü gelip çattığında demokrasisi zayıf ama parlamenter geleneği öyle ya da böyle bir mirasa dayanan lakin onuru darbelerce ve medeniyet kaybı ile epeyce zedelenmiş Meclis’te bir farsı andırırcasına yapılan o törene yeniden iştirak etmek zorunda kaldınız. 12 Eylül mirası o yemini bundan 24 yıl önce tek bir cümlenizle yerle yeksan ettiğinizde Türkiye riya uykusundan ve inkar rüyasından uyandı. Bugün size onun getirdiği bedeli kötücül bir ima ile hatırlatanlar hayatlarında onurun ve liberal demokrasinin önemini bilmedikleri gibi size ve dostlarınızın çektiği o çileli yıllara da saygı göstermekten yoksunlar. Benim bunları yazmam da belki size bazı acı anıları ve bu ülkenin derine işlemiş kötücüllüğünü hatırlatmaktan başka bir işe yaramıyor, ama benim jenerasyonum hafıza kaybından mustarip. Bugünlere sizlerin buz kırıcılığı öncülüğünde geldiğini unutanlara 1990’lı yılların grilikle bulanmış solgun renkli tarihini hatırlatmak zorundaydım.

1 Kasım’ın ardından toplumun özellikle AKP dışındaki kesimlerine hakim olmuş olan karamsarlık ve atalet belki de birkaç gün önce sizin ettiğiniz yeminle sarsılmış oldu. Bir yenilmişlik ve karamsarlık duygusu, barajı geçmiş olma zaferini de gölgede bırakırcasına Silvan, Nusaybin ve Lice’den gelen korkunç haberlerle HDP üzerinde kümelenmişken, yemin günü ettiğiniz bir cümle hepimizi karamsarlık uykusundan uyandırdı. Bir işaret fişeği gibi nereden nereye gelindiğini bizlere tekrar hatırlattı. Ve dediğiniz gibi artık bir şeyler değişmek zorundaydı. Maalesef bizlere barışın teminatı olması gerekenler, savaşın bizzat kıvılcımını ateşledikleri ve devlet içinde kutsal olmayan bir ittifakın arayışı içinde olanlar haline geldiklerinden, 24 yıl önce başladığımız yere dönebileceğimizi o gün, o yemin gecesini vakurla bize yeniden hatırlattığınız için partiniz ve benim gibi düşünen HDP’liler size ne kadar teşekkür etse azdır.

HDP’ye ve bu demokrasi projesine bütün eksiklikleri ve hatalarına rağmen yürekten inanmış birileri olarak partinin zor bir yolda yürüdüğü ortada. Türkiye’nin birçok kesimi, liberal demokrasinin değerini ve önemini çok geç ve maalesef çok da acı bir biçimde anlamış durumda. Ama anayasası ile hayatımızda duran 12 Eylül groteski Meclis’teki yemini kadar acınası bir halde değil ne yazık ki... Ve bütün şiddeti ile Türkiye’nin bir başka fırtınanın içine doğru gittiği ise aşikar. 24 yıl önce Türkiye’nin inkar rüyasına son veren o yemin töreninin Leyla Zana’sına ise her şeyden çok bugün o Meclis’te ihtiyacımız var. Sizsiz o Meclis sadece bir eksik olmayacak, bugünün Türkiye’sinde anlam kaybı daha da artacak eski bir yapıya dönüşecektir. Buna da bugün yaşanan kıyametin kargalar korosu değil, tarihin akışına tanıklık eden deruni yürekler ve size gönülden inananlar karar verecektir.

Meclis’te ise bir farsa dönmüş ve bizzat siz tarafından yerle bir edilmiş o riya tekerlemesi Cumhuriyet tarihine zavallı bir prosedür olarak geçecek hiç şüphesiz. HEP’ten başlamış HDP’de devam eden bir geleneğin mücadelesini vakurla sırtınızda taşımış biri olarak Meclis’e yeniden dönmeniz yeminlerin artık anlamsızlaştığı bir ülkede, o riya tekerlemesi ile sekteye uğramasın. Onurlu bir barışı talep edip yemine başladığınız o anı izlerken dostunuz rahmetli Orhan Doğan’ı düşündüm. Sizi izlerken ki halini hayal etmeye çalıştım. Orhan Doğan size yine hayranlıkla bakardı eminim; ama şu soruyu da sormadan edemedim: “Peki tekrar Meclis’e dönmenizi de istemez miydi?” Bu sorunun cevabı da aslında sizde saklı. 

Tabi en nihayetinde karar yine sizindir ve parlamentoya dönmeyişinizin de bir anlamı olacaktır ve buna da saygı duyulacaktır. Ama Kürtlerin, partiniz HDP’nin ve Türkiye’deki tüm demokratların size orada ihtiyacı var. Bizler seçmenleriniz olarak sizlerden, HDP’li temsilcilerimizden eminiz. 1991 yılında o kürsünün merdivenlerine çıkarken Türkiye değiştiğinde bunu o gün anlamayanlar şimdi de 1 Kasım oyunbozanlığı sonrası yaptığınızı yine anlayamayacaklardır. Bu tefessühün ortasında açan siyah bir sümbülün anlattığı tarihtir sizin tarihiniz. Partinin Eş Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yemin edeceği o gün size inanan bu seçmenleriniz için siz de lütfen tekrar Meclis’e dönün ve hep birlikte o 12 Eylül geleneğinin tüm Türkiye’de bu kadar anlamsızlaşacağı bir mücadelenin umudu için desteğinizi parlamento zemininden esirgemeyin. Tabi her şey bir yana gönlümüzden geçen ve de olması gereken sizin geri dönüp yemin etmeniz değil; yasa koyucuların o saçma ant içme sürecini değiştirip yemininizi geçerli kılmalarıdır.

*Institute of Islamic Studies McGill University