Lice davası başladı: Kızım bana 'duruşmaya gelsem gözlerimi geri mi verecekler?' dedi

Zerife Cantürk (sağda)

Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, 22 yıl önce dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında olduğu 16 kişinin hayatını kaybettiği olayla ilgili İzmir'de görülen dava, mağdur ifadeleri alındıktan sonra ertelendi. Sanıklar emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve Kurmay Albay Tünay Yanardağ sağlık mazereti medeniyle duruşmaya katılmazken, mağdur Zerife Cantürk’ün anlatımları duruşmaya katılanları ağlattı: Üç çocuğumu kaybettim. Bir kızım kör oldu. Eşim yaralandı, vücudumda 6 şarapnel parçası var. Kızıma gel davaya gidelim dedim. O, ‘gelirsem bana gözümü geri mi verecekler’ dedi.”

İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuksuz sanıklar emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve Kurmay Albay Tünay Yanardağ, sağlık sorunlarını gerekçe göstererek katılmazken, avukatları Hikmet İşler ve Mehmet Eren Turan ile müştekiler ve avukatları hazır bulundu. Olaylarda hayatını kaybedenlerin yakınları da duruşmayı izledi.

 

Baba Tursun da müdahil oldu

 

İzmir'de 2007 yılında polisin açtığı ateş sonucu hayatını kaybeden Baran Tursun'un babası Mehmet Tursun, olaylar sırasında Lice'deki evi yakıldığı için davaya müşteki olarak katılma talebinde bulunundu. Mahkeme Başkanı Nurettin Küdür talebi kabul etti. Duruşmaya, katılma taleplerinin alınmasıyla devam edildi. Müdahil avukatları yaklaşık bin 500 kişinin katılma talebinde bulunacağını, bunu dilekçeyle mahkemeye sunacaklarını söyledi.

 

‘Sanıklar davadan kaçıyor’

 

Mahkeme Başkanı Küdür'ün iddianameyi okumaya başlayacağını bildirmesi üzerine söz alan avukat Zeynep Sedef Özdoğan, sanıkların hazır bulunmadığı bir yargılamanın söz konusu olamayacağını, iddianamenin sanıkların yüzüne okunması gerektiğini belirterek, duruşmalara gelmeyen sanıklar hakkında "yakalama" talebinde bulundu. Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi ise, davanın olayların meydana geldiği kent olan Diyarbakır'da görülmesi gerektiğini, kentte bugüne kadar çok sayıda önemli davanın görüldüğünü, güvenlik gerekçesinin yersiz olduğunu, mahkemenin mağdurların durumunu gözetmesi gerekirken delillerin bulunduğu kentten bin 500 kilometre uzağa, bir numaralı sanığın yaşadığı İzmir'e gönderilmesinin hukuksuzluk olduğunu söyledi. Avukat Yunus Muratakan ise sanıkların yargılamadan kaçmak için hastalık gerekçesi gösterdiklerini ileri süren Elçi, sanıkların duruşmalarda hazır bulundurulması talebini iletti.

 

Olay yerinde keşif talebi

 

Mağdur avukatlarından Metin İriz ise, öldürülen Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın komanda birliğinde bulunduğu sırada kurşunla öldürüldüğünü, olay mahallinde keşif yapılmasını istediklerini, böylece dışarıdan gelecek kurşunla böyle bir ölümün olup olamayacağının ortaya çıkarılacağını belirtti. Diyarbakır Barosu eski Başkanı Fethi Gümüş ise, olaylar sırasında görev yapan ve birçok köy yakma, infaz olayında Türkiye’nin AİHM’de mahkum olmasına neden olan Bolu Tugay Komutanı emekli Tümgeneral Yavuz Ertürk hakkında suç duyurusunda bulundu.

 

Mağdur anlatımları ağlattı

 

Mağdur Mizgin Cantürk, olaylarda üç kardeşini kaybettiğini, o dönemde ilkokul ikinci sınıfa devam ettiğini, olayların görgü tanığı olduğunu, okuldan eve 5 dakikalık mesafeyi açılan ateşler nedeniyle evlere sığınarak yarım saatte gidebildiğini, eve gittiğinde üç kardeşinin ölmüş, anne ve babasının ağır yaralı olduğunu gördüğünü, ertesi gün maskeli askerlerin eve gelerek ağır yaralı olmasına rağmen babasına dipçikle vurarak, "Sen daha ölmedin mi" dediklerini söyledi. Cantürk, "Sanıklar çocuklarının önünde tavuk bile kesmezken, bizim gibi çocuklara o acıları yaşattılar. Annem vücudunda şarapnel parçaları olduğu halde, acılar içinde Diyarbakır'dan geldi. Sanıklar İzmir'de olmasına rağmen duruşmaya teşrif etmiyorlar. Hem sanıklardan, hem de emir aldıkları üst komutanlarından şikayetçiyim" dedi.

 

Üç çocuğum öldü, kızım kör oldu…

 

Halen vücudunda 6 şarapnel parçası bulunduğunu ifade eden mağdur Zarife Cantürk, zaman zaman ağlayarak verdiği ifadesinde, olayda evlerinin tanktanm atılan bombayla vurulduğunu, 2, 4 ve 13 yaşlarında üç çocuğunu kaybettiğini, bir kızının kör olduğunu kendisinin ve eşinin ağır yaralandığını anlatarak, şunları söyledi: "İki tankın Kelvan Camisi'nin köşesinden evi hedef alıp ateş açtığını gördüm. Sonrasını hatırlamıyorum. Çocuklarımın öldüğünü bile 4 ay sonra bana söylediler. 20 gün komada kalmışım. Ben de katliamın delili olan parçalarla 22 yıldır yaşıyorum. Şikayetçiyim. Buraya gelirken bir gözünü kaybeden kızıma ‘sen de gel. Bunlarla hesaplaşalım’ dedim. O ise ‘Anne duruşmaya gelsem ne olacak ki. Bana gözümü geri mi getirecekler’ dedi.” Zerife Cantürk’ün bu anlatımları, salonda duygusal anların yaşamasına neden oldu. Zerife Cantürk ile birlikte bazı mağdur ve avukatların da gözyaşlarını tutamadığı görüldü.

 

‘Babamı helikopterden vurdular’

 

Mağdur Cahit Şanlı, olaylarda babasının vurulduğunu, taburdan ve helikopterlerden ateş açıldığını, evlerin yandığını gördüğünü söylerken, Sıtkı Ergün de olaylarda kızının öldürüldüğünü, devletin AİHM kararıyla kendisine 14 bin 400 lira tazminat ödediğini belirtti.

 

Yeni tanık asker isimleri mahkemede

 

Olaylarda ölen Jandarma Uzman Çavuş Yüksel Bayar'ın ağabeyi İlhami Bayar, kardeşinin, Bahtiyar Aydın bölgeye geldiğinde korumalığını yaptığını, olaya tanıklık eden askerlerin isimlerini vererek mahkeme tarafından dinlenilmelerini istedi.

 

Tuğgeneralin ailesinden sitem

 

Bahtiyar Aydın'ın ailesinin avukatı Necdet Solmazgül, “İzmir'de görülen davanın Türkiye Cumhuriyeti'nin en yüksek rütbeli şehidinin davası olduğunu, şehidine saygısından dolayı Genelkurmay Başkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığı'nın da davaya müdahil olmasını umduklarını ancak bunun gerçekleşmediğini” ifade ederek, "En azından şehidine saygısından dolayı isterdik. Aile artık kısır çekişmelerin bitmesini ve ivedi şekilde bütün devlet kurumlarının hassasiyet göstererek davanın neticelenmesi, gerçek suçluların ortaya çıkarılmasını ve cezalandırılmasını istiyor. Türkiye'nin en yüksek rütbeli şehidinin mezarda rahat uyuması ve kemiklerinin sızlamaması için, PKK tarafından mı, silah arkadaşları tarafından mı öldürüldü bunun ortaya çıkmasını istiyor" dedi.

 

Dava iki ayrı dosya olarak görülsün talebi

 

Sanık Tünay Yanardağ’ın avukatı Hikmet İşler, müvekkilinin duruşmadan kaçmadığını, zatürre olduğu için duruşmaya gelemediğini, olayların meydana geldiği günlerde ise müvekkilinin izinli olduğunu, 10 gündür Ankara’da bulunduğunu, Bahtiyar Aydın cinayeti ile Lice olaylarının ayrılarak iki ayrı dosya olarak görülmesini talep ettiklerini söyledi. Sanık Eşref Hatipoğlu’nun avukatı Mehmet Eren Turan ise, müvekkilinin ifade vermekten kaçmadığını, sağlık raporunu mahkemeye sunduklarını, tutuklama taleplerinin reddedilmesini istediklerini bildirdi.

Mahkeme heyeti, sanıkların sağlık raporlarının kabulüyle sonraki duruşmaya davet edilmesine, keşifte dahil diğer taleplerin sonraki celsede değerlendirilmesine karar vererek duruşmayı 1 Haziran tarihine erteledi.

 

İddianame ve davanın geçmişi

 

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan 39 sayfalık iddianamede, 22 Ekim 1993 tarihinde dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin öldürülmesiyle ilgili sanıklar Eşref Hatipoğlu ve Tünay Yanardağ hakkında, "Taammüden öldürme", "Halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "Cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet ve 24 yıla kadar hapis cezası isteniyor. Güvenlik gerekçesiyle daha önce Eskişehir'e nakledilen dosya bu kentte TMK ile görevli mahkeme olmaması nedeniyle Yargıtay 5. Ceza Dairesi'ne geri gönderilmiş, Yargıtay davanın İzmir'de görülmesine karar vermişti. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanılan davanın ilk duruşmasında, sanık avukatının talebi üzerine "soruşturma izni alınması" için yargılama durdurulmuş dosyası Adalet Bakanlığı'na gönderilmiş, HSYK "soruşturma izni verilmesi"ne gerek olmadan yargılamanın yapılabileceği yanıtını vermişti.