Öz yönetim ilan edilmesinin ardından sokağa çıkma yasağı ve çatışmalarla gündeme gelen Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yaşayan Azmi Kumral, “Barış, barış, barış. Kimse savaş istemiyor. Bir tek Erdoğan savaş istiyor” diye konuştu.
Cumhuriyet gazetesinden Ayşe Yıldırım'a konuşan Azmi Kumral, 23 yaşındaki oğlunun eczanedeki işinden dönerken yaralandığını ve taburcu edilmesinin ardından tutuklandığını belirterek, "Benim oğlumu herkes tanır, o sadece eczanede çalışıyordu. Örgütle bağı falan yoktu. Hemşireler de doktorlar da bilir bunu” dedi.
Lice'ye giden Ayşe Yıldırım'ın bölgeden aktardığı izlenimleri şöyle:
TGS, DİSK Basın-İş, ÇGD, Özgür Gazeteciler Cemiyeti’nin de aralarında yer aldığı gazeteciler platformunun Silvan’dan sonraki ikinci durağıydı Lice. Bölgeye uygulanan karartmayı biraz olsun aydınlatmak, yaşananları yerinde gözlemlemek istediğimizi söylüyoruz. Tedirginler, “Buralar tehlikelidir” diyorlar. Eğer bizimle konuşurlarsa gece evlerinin basılacağını söylüyorlar. Zaten sık sık basılıyormuş. İçlerinden biri “Ben konuşurum” diyor, Almanya’da yaşıyormuş 3 ay önce memleketine gelmiş. Herkesin söylemekten çekindiği cümleler onun ağzından dökülüyor, diğerleri başlarıyla onaylıyor: “Buralarda OHAL yasaları uygulanıyor. Katliam yaşanıyor. Fis ovası yakılıp yıkılmış. Keşke Türk halkı bu vahşeti görebilse ama görülmüyor, gösterilmiyor.”
Biz konuşurken iki kişinin koluna girdiği yaşlı bir amcayı yanımıza getiriyorlar. Azmi Kumral, gözleri görmüyor. 10 gün önce çıkan çatışmada oğlu yaralanmış. “Eczanede çalışıyordu oğlum. Çatışma çıkınca eczaneyi kapatıp eve gelmek istemiş. Dışarı çıkmış. Amcasının evi yakın diye oraya gitmek istemiş. Eve vardığında vurulduğunu anlamış” diyor. Hastaneye kaldırmışlar 23 yaşındaki Mehmet Emin Kumral’ı. Bir hafta tedavi görmüş sonra gözaltına alınmış ve tutuklanmış. “Benim oğlumu herkes tanır, o sadece eczanede çalışıyordu. Örgütle bağı falan yoktu. Hemşireler de doktorlar da bilir bunu” diye bizi oğlunun suçsuz olduğuna inandırmak istiyor Azmi Kumral. Biz inanınca bırakılacakmış gibi.
“Artık gidin” diyorlar ve gün boyu sık sık duyacağımız cümleyi tekrarlıyorlar: “Buralar tehlikelidir.” Kalkarken Azmi Kumral’ın sesi yükseliyor: “Barış, barış, barış. Kimse savaş istemiyor. Bir tek Erdoğan savaş istiyor.”
Sokağa çıkma yasağı olmamasına rağmen sokakların boş olduğu Lice’den canlı kalkanların eylem yaptığı Fis ovasına yol alıyoruz. Söyledikleri gibi tepelerde düzlüklerde yakılmış alanların yanından geçiyoruz. İstanbul’dan Diyarbakır’dan Lice’den gelen canlı kalkanların bir haftadır eylem yaptığı tepeye vardığımızda hava kararmak üzere.
Bir ağacın altına serilmiş kilimlerin üzerinde anneler oturmuş. Önlerindeki tepede Türk askerleri konuşlanmış. Arkalarındaki tepelerde PKK. İki taraftan da sızma olmasın, çatışma çıkmasın artık kimse ölmesin diye bekliyorlar. İlk üç gün askerlerin taciz ateşine rağmen terk etmemişler tepeyi. Bu saatten sonra da terk etmeye niyetleri yok. Yangınları devletin helikopterleriyle çıkardığını söylüyor herkes: “Amaçları buralardaki köyleri boşaltmak.”
Sohbeti açmak için sorulan “Neden buradasınız” sorusuna Sakine ana tokat gibi bir yanıtla karşılık veriyor: “Sizler bilmiyorsunuz niye buradayız değil mi? Çünkü 40 senedir bizim çektiğimizi Türk kanalları, gazeteleri yazmaz, söylemez. Nasıl yaşadığımızı kimse bilmez. Onun için siz bizim niye burada olduğumuzu bilmezsiniz.”
80 yaşında Sakine Arat. Bu kirli savaşta 5 çocuğunu kaybetmiş. Üç oğlu dağda, bir oğlu cezaevinde işkencede ölmüş. Ağabeyinin acısına dayanamayan bir kızı canına kıymış. İsyanı büyük, kelimeleri can yakıcı. Soru bile sorulmasına izin vermeden anlatıyor: “Bizim suçumuz ne? Dili bile ağzından çekilip alınmış insanlarız. Kürtüm diyen ya ölür ya cezaevine girer. Ya da alıp başını gider. Ama nereye gidecek? Yüzyıllardır bu topraklarda yaşıyoruz biz. Yazabilirseniz bunları yazın. Neden bizim yaşama hakkımız elimizden alınıyor. Bu hakkı size kim verdi? Bizim Kürt olmaktan başka kusurumuz yok. 40 yıldır boynumuzu büktük, bıktık usandık barış demekten. Ya artık barış gelecek ya da haklarımızı almak için sonuna kadar savaşacağız. Ya bizi kökten imha etsinler. Kürt yok diyorlar ama biz varız. Bu derdi çekmeye gücümüz kalmadı.”
2012’de Erdoğan’a “katil” dediği için yargılanmış Arat, bir yıl ev hapsi cezası almış. “Bunları söylediğim için yine ceza verirler. Versinler” diyor. Sadece siyasetçiler değil sivil halkın da söylediği gibi bölgede olaylar her an kontrolden çıkabilir. Asker de YDG-H de geri adım atmamaya kararlı. Durumu en iyi Silvan sokaklarındaki bir duvar yazısı özetliyor: “Şimdi burada ölürsek en fazla kahvede çaylar soğur.”