T24 - Yasin Bozdemir Türkiye’nin çeşitli liselerinden çok sayıda öğrenci “Lise Gençlik Federasyonu” adı altında 28 Ocak 2011’de ‘Parasız, Bilimsel Demokratik Liseler İçin 15 Günlük Açlık Grevi’ sloganıyla Kartal Meydanı’nda çadır açtı. Liseli gençler, üniversiteli arkadaşlarının da desteğiyle daha önceki Milli Eğitim Bakanlığı önündeki eylemleri başta olmak üzere, Okmeydanı, Küçük Armutlu, Sarıgazi ve Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde de eylem yaptılar. Dört uzun tahta, tahtaları çevreleyen muşamba, birkaç oturak ve gece onları sıcak tutacak bir odun sobası... Henüz seslerini çok duyan olmadı; ama onlar meydanda gönüllüler tarafından parasız eğitime destek olarak atılan her imzayla, yanlarından geçen birilerinin ‘Yanınızdayız gençler’ sözüyle biraz daha umutla sarılıyor ve sahipleniyor eylemlerini… Liseli gençlerle yaptığımız söyleşiye başlamadan önce Anayasa’nın 42. maddesinde yer alan ‘küçük bir cümleyi’ hatırlayalım: “İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.” Çağla, Doğan, Uğur, Ekin ve Selahattin’le, -diğer arkadaşları bir yandan çadırın etrafında halka broşür dağıtıyor- konuşmaya başladık. Neden bu eyleme gerek duyduklarını anlatmaya başladıklarında, siyasetle ilgilenen liseli bir öğrencinin ne gibi baskılarla karşı karşıya kaldığına değindiler. Bir birey olarak çevrelerinde gelişen olaylara duyarsız kalamayacaklarını dile getirdiler. Harç paraları, YÖK, sınavı kazanamadığı için intihar eden öğrenci, çocuğunun kayıt parasını ödemek için cam silmeye giden bir annenin ölümü gibi olayların kendilerini rahatsız ettiğini söylediler.‘Asgari ücret 630 TL, üniversite kayıt ücretimiz 2 bin TL’ Bugün asgari ücretin 630 lira olduğunu söyleyen liseliler sadece üniversiteye gidebilmek için kayıt masrafının en az 2 bin TL tutacağını üzerine basarak belirtiyor. Üniversiteyi kazandıktan sonra alabilecekleri bursun da kendilerine çıkmasının şansa bağlı olduğunu sözlerine eklemeden geçmiyorlar. Liseli gençler edindikleri bir bilgiyi bizimle paylaşarak ‘şans’ diye bahsettikleri burslar hakkında bir dip not veriyorlar. 2009 yılında 468.389 öğrencinin burs için başvurduğunu; ancak sadece 117.000 öğrenciye burs verildiğinin altının çizilmesini isterken dağıttıkları broşürlerde de yer alan taleplerini şöyle dile getiriyorlar:
- Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz serbest bırakılsın
-Harçlar ve kayıt paraları kaldırılsın
-Her öğrenci için ücretsiz ulaşım sağlansın
-Yeterli sayı da burs yapılsın
-Kantin ve yemekhane fiyatları düşürülsün Küçük bir sessizliğin ardından Çağla, “Biz anayasada devletin bize sunduğu en temel haklardan birini talep ediyoruz; parasız ve bilimsel bir eğitimi. Bakın, bu taleplerini Başbakan’ın Roman Çalıştayı’nda ‘Parasız eğitim istiyoruz, alacağız’ şeklinde bir pankartla dile getiren Ferhat Tüzer ve Berna Yılmaz adındaki arkadaşlarımızın 15 yıl hapis cezasıyla yargılanıyor” dedi. Polis, kameralı telefonuyla çadırda! Sohbetimize devam ederken çadırın etrafında bir kalabalık oluştu. O sırada polislerin baskı yapıp yapmadığını konuşuyorduk ki, sol tarafa döndüğümüzde üç sivil polisin çadırda olduğunu ve içlerinden birinin kayıt yaptığını fark ettik. Kısa bir süre sonra polis baskısından bahsetmeye başlıyor, Doğan: “Daha önceden çadırlar açtık. Okmeydanı’nda genellikle yoksul mahalleleri seçiyorduk, çünkü en çok zorlukları yaşayan onlar. Sarıgazi’de ilk çadırımızı açtığımızda polis şiddetine maruz kaldık. Yaralanan arkadaşlarımız oldu, raporları var. Hatta daha önce şiddet gördüklerine dair basında yer almışlardı. Diğer illerimizde arkadaşlarımız zorluklar yaşıyor, parasız eğitim istedikleri için bunu insanlara duyurdukları için. Mesela Adana’da bildiri dağıtan liseli genç arkadaşımız okuldan atılmakla tehdit edildi. Okul yönetimi, arkadaşımızın ailesine tehdit de bulunmuş.‘Bu çocuğun sonu kötü, okuldan atacağız, disipline göndereceğiz’ diye...” ‘Okuldan atıldım’ Tam bu sırada biraz dinlenmek için oturan Uğur başından geçen bir olayı anlatmaya başlıyor: “Bu kampanya Malatya’da geçen sene başladı. Ben okulda bildiri dağıtırken uzaklaştırılma cezası aldım. Daha da kötüsü okuldan atıldım, başka okula geçirildim. Gazi Lisesi’ndeydim, TOKİ Lisesi’ne geçtim. Şu anda öğrenimimi devam ettiriyorum.” ‘Kartal esnafı bizi sahipleniyor ve kolluyor’ Sorunun Türkiye’de yaşayan her ebeveyni ilgilendirdiğini, çadırı yaparken çevredekilerin, mahallelilerin yardım ettiklerini söyleyen Doğan, “Kartal esnafı bizi sahipleniyor ve kolluyor, herhangi bir ihtiyacımızın olup olmadığını soruyor, bisküvi vermek istiyorlar, ama almıyoruz. Onun yerine çay ve şekerle değiş tokuş ediyoruz” diyor. ‘Üzülen, korkan aileler de var, burada bizimle gece kalmakta isteyen de’ Doğan anlatmaya devam ediyor: “Tabii telaşlanan korkan ailelerimiz var, bu yüzden yanımızda olmak istiyorlar. Ortak sıkıntıları bizlerin burada, sobamız olsa da, üşüdüğümüzü düşünmeleri, malum açlık grevinde oluşumuz... Onlar da bu rahatsızlığı geceyi bizimle geçirerek hafifletmek istiyor. Bizlerle oturup burada sohbet ediyorlar. Sadece dayak yediğimizde haber oluyoruz! İstanbul Üniversitesi Arkeoloji bölümünde okuyan Ekin, medyanın ilgisizliğinden yakındı. Basın açıklaması yapacakları günü neredeyse bütün kanallara haber verdiklerini; ama hiçbir basın kuruluşunun ilgi göstermediğini anlattı: “Liseli değilim aslında, İstanbul Üniversitesi’nde okuyorum, destek için geldim arkadaşlara. Şimdi şöyle ki, bizim burada bu çadırı açmadan önce bir basın açıklamamız oldu, her basın açıklamasından önce olduğu gibi bütün basını dolaştık. Özellikle Gençlik Federasyonu ismi olduğu zaman bu haberler çıkmıyor ya da işte en küçük bu muhalif ses terör örgütü, teröristler diye yansıtılıyor. Basın sadece şiddet gördüğümüzde, dayak yediğimizde kamera kaydına geçiyor.” ‘Her gün 500’e yakın imza topluyoruz’ Ayrılmadan önce, bildiriye imza atarak destek veren Ezgi ve Selma geliyor. Doğan, topladıkları destek konusunda, “Kartal Meydanı’nda günde 450 imza topluyoruz, diyebilirim. Bugün eylemin 9. günü ve sanırım şu an 4 bin imzadayız” diyor. Lilesiler, 11 Şubat’ta saat beşte eylemlerini bitirirken kapanış programına herkesi beklediklerini ekliyorlar.