Milliyet yazarı Melih Aşık, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Biz 22 milyon kilometrekarelik toprağı görmüş bir devletin vârisleriyiz. Maalesef bir yerler tırmıklandı 780 bin kilometrekareye kaldık. Burnumuzun dibindeki yerler bile alındı. Anlaşmalarla başarılı çıktık diyenler oldu. Nasıl ya, elindekini veriyorsun, nasıl başarılı çıkıyorsun?" açıklamasıyla ilgili olarak "Lozan’ı başaramasaydık bugün Osmanlı’nın imzaladığı Sevr’e yani 480 bin kilometrekareye sıkışmıştık" dedi.
Melih Aşık'ın "Lozan ve Sevr!" başlığıyla yayımlanan (23 Kasım 2016)
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Türkiye’nin Yeni Güvenlik Konsepti Konferansı’nda konuşurken sözü Lozan Antlaşması’na getirdi, dedi ki: “..Biz 22 milyon kilometrekarelik toprağı görmüş bir devletin vârisleriyiz. Maalesef bir yerler tırmıklandı 780 bin kilometrekareye kaldık. Burnumuzun dibindeki yerler bile alındı. Anlaşmalarla başarılı çıktık diyenler oldu. Nasıl ya, elindekini veriyorsun, nasıl başarılı çıkıyorsun? “Lozan, tartışılmaz bir metin değildir, kutsal bir metin asla değildir. Elbette tartışacağız. Daha iyisine sahip olmak için çalışacağız. Bizi hâlâ Lozan’a hapsetmeye çalışıyorlar. Kimse kusura bakmasın. Bizim sözümüz var. 2023 hedeflerine ulaşmak için tüm şartları zorlayacağız...” ? ? ? Cumhurbaşkanı kamuoyunun hoşuna gidecek sözler sarf ediyor ama.. Osmanlı İmparatorluğu’nun 22 milyon kilometrekarelik toprağını adım adım kaybeden yine Osmanlı imparatorlarıdır. Son padişah Vahdettin zamanında imzalanan Sevr Antlaşması’yla Osmanlı toprağı 480 bin kilometrekareye düştü. Cumhuriyeti kuranların, yani Atatürk ve arkadaşlarının öncülüğündeki Kurtuluş Savaşı’yla Anadolu geri alındı ve Lozan’da bugünkü sınırlarımıza kavuştuk. Hatay’ın da anavatana dahil olmasıyla sınırlarımız 780 bin kilometrekareye ulaştı. Lozan’ı başaramasaydık bugün Osmanlı’nın imzaladığı Sevr’e yani 480 bin kilometrekareye sıkışmıştık. Ahlak kazandı! “Ülkemizin kanayan bir yarasını görmezden gelmek bize yakışmaz. Bize yakışan böyle bir sorun varsa çözmektir. Bunun üzerine atlayıp bundan ucuz siyaset yapmak eski Türkiye alışkanlığı. O alışkanlık artık para etmiyor. Cinsel istismar değil, bunların yaptığı tamamen siyasi istismar.” ? ? ? “Tecavüzcü ile evlenerek cezadan kurtulma imkânı getirilmemektedir. Aksini iddia edenler konuyu bilerek ve isteyerek çarpıtmaktadır. Düzenlemenin amacı dışarıda kadının, içeride kocanın, bu evlilikten doğmuş çocukların ve ailelerin mağduriyetini gidermeye yöneliktir.” ? ? ? “Bu bir kanayan yaradır. Bunu çözmemiz gerekiyor. Önergemizi kesinlikle geri çekmeyeceğiz.” ? ? ? Yukarıdaki alıntılardan ilki Başbakan Binali Yıldırım’a, ikincisi Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a, üçüncüsü de teklifin imzacılarından AKP milletvekili Ramazan Can’a ait. Onlar, aylar, haftalar, günler önce değil... Saatler önce bunları dediler, kendilerini bu sözlerle bağladılar. Ama “üst akıl” toplumdaki infiali görüp “tak” diye “Teklifi geri çekin” talimatını verince... Emir kulları ne yapsın, “şak” diye talimatın gereğini yerine getirdiler. Umarız o tecavüzcü teklifi bir daha getirmezler. Bu arada kadınlar ve duyarlı insanlar ayağa kalktıkları zaman ne kadar güçlü olacaklarını gösterdiler... Son birkaç günün bir kazancı da bu oldu... Kamuoyu gücünü ispat etti...
Moda Deniz Kulübü muhteşem bir sohbet ve lezzet gecesi düzenlemişti... Reha Arar’ın konuşmacı olduğu gecede eski ve yeni Moda lezzetleri tadıldı... Topik, pilaki, çiroz, lakerda, midye dolma, tarama, ançuez, kabak tava, arnavutciğeri, midye tava, otlu palamut, hamsi kuşu vs..vs... Reha Arar dostumuz eski Moda’yı hem anlattı hem yaşattı... Konuşmasının sonunda sözü Moda iskelesine getirdi... Moda iskelesi bir süre önce kafe olarak kullanılmak üzere bir şirkete kiralanmıştı. Şirket iskelede keyfine göre imar değişiklikleri yaptı. Mimarlar Odası ve Moda gönüllülerinin bir yılı aşkın çabasıyla kafe kapandı, şimdi aslına uygun hale getiriliyor. Reha Arar dostumuz şunu önerdi: - Moda iskelesi Moda Kulübü’ne verilsin orası bir deniz tarihi müzesi haline getirilsin... Öneri yerinde.. Moda’da her yer kafe oldu... Bir deniz müzesi harika olur... İskelesinde yine çay kahve içilebilir. “Bu kadar sığır nasıl bir araya nasıl geldi?” diye soruyorlardı... Meğer Türkiye sığır ithalatında Avrupa’da birinci, dünyada ikinci olmuş! ? ? ? Tecavüzcülere af yasasını Erdoğan da karşı çıktı! Adalet Bakanı’nın “küçüğün rızası varsa” dediği yasağa büyüklerin bile rızası yok! Akif Kökçe
Ordu’da Tabya Başı’ndaki ‘Üç Kız Heykeli’ birilerinin saldırısına uğramış. Heykeldeki üç kızdan birini parçalamış saldırganlar.
Ceza görmeyeceklerini bildikleri için rahat çalışıyor bunlar. O heykel; Belediye Başkanı Seyit Torun zamanında ‘Tabya Başı’nda Üç Kız Yan Yana’ türküsünü anımsatmak amacıyla yapılmıştı. Ordulu şair Ali Öztürk, durumu bir Trakya türküsüyle yorumluyor: Bir heykel yaptırdım Ramizem mermerden taştan O da çıkarttı ya Ramizem sapıkları baştan…