Hürriyet gazetesi yazarı Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, mitonondrilerin vücudun enerji merkezi olduğunu belirterek, "Lütfen mitokondrilerinize kıymayın" uyarısında bulundu.
Mitokondrilerin korunması için en başta sigaradan uzak durulması gerektiğine dikkat çeken Müftoğlu, "Ağır metallerin de tamamı birer mitokondri zehri. Cıva, arsenik, kurşun mitokondrilerin amansız düşmanları. İçtiğiniz ve soluduğunuz sigara dumanındaki toksinler, keyif almak için yudumladığınız alkoller, kirli şehir havasıyla ciğerlerinize dolan çevresel toksik kimyasallar da birer mitokondri zararlısı" diye yazdı.
Prof. Müftüoğlu'nun Hürriyet'teki yazısı ( 4 Ekim 2017) şöyle:
Mitokondriler enerji üretim merkezlerimiz. Ama çoğumuz farkında olmadan mitokondrilerimizi zehirliyoruz. Daha da önemlisi onlara işkence ediyoruz.
Yaşayabilmek için enerjiye ihtiyacımız var. Bedenimiz de zaten kendi enerjisini kendisi üretebilen mükemmel bir sistem. Bu sistemin ana unsurları ise mitokondriler.
Enerji üretim merkezlerimiz olan bu minik cihazlar, hücrelerimize konuşlanmış küçük fırıncıklar. Onlara enerji üretim fabrikaları da diyebiliriz.
Özellikle çok çalışan organ ve dokularımız, mesela kalbimiz, beynimiz ve iskelet kaslarımızda bol miktarda mitokondri var. Eğer yeteri kadar mitokondrimiz var ve onlar işlerini adam gibi yapabiliyorlarsa enerji üretiminde pek bir sorun çıkmıyor. Kalbimizin, beynimizin, böbreğimizin, ciğerimizin ya da iskelet kası sistemimizin ihtiyaç duyduğu enerji rahatça ve tıkır tıkır üretilebiliyor. Yeter ki biz kâfi miktarda doğru besin alabilelim ve bedenimize kâfi miktarda oksijeni kazandırabilelim.
Ama bu işin de küçük bazı istisnaları var ve maalesef bu istisnalar giderek büyüyen bir problem olma yolunda. Sorunumuz şu: Çoğumuz farkında olmadan mitokondrilerimizi zehirliyoruz. Daha da önemlisi onlara adeta işkence ediyoruz. Nedenine gelince, buyurun...
Mitokondri zararlıları hangileri
Kullandığımız ilaçların çoğu birer mitokondri zararlısı. Mesela kolesterol düşüren statinler, mikrop öldüren kinolonlar, ağrı kesen parasetamoller...
Ağır metallerin de tamamı birer mitokondri zehri. Cıva, arsenik, kurşun mitokondrilerin amansız düşmanları. İçtiğiniz ve soluduğunuz sigara dumanındaki toksinler, keyif almak için yudumladığınız alkoller, kirli şehir havasıyla ciğerlerinize dolan çevresel toksik kimyasallar da birer mitokondri zararlısı. Peki ne yapacağız? Yanıtı aşağıdaki kutuda...
Nasıl korunacak?
Her şeyden önce gereksiz yere ilaç yutmayacağız. Bitkisel destekleri, vitamin, mineral haplarını bile rastgele kullanmayacağız. Ağır metallerden uzak durmaya gayret edeceğiz. Bol bol temiz hava soluyacak, sağlıklı ve doğal şeyler yemeye gayret edeceğiz. Bu arada biraz daha özenli davranıp bedenimizi daha fazla “mitokondri dostu maddelerle” doldurmaya özen göstereceğiz. Magnezyum, alfa lipoik asit, koenzim Q10, glutation, resveratrol, B vitamini, demir, çinko, selenyum zengini besinlere öncelik tanımaya çalışacağız. Üzüm çekirdeğindeki resveratrol, elmadaki kuvarsetin, deve dikenindeki silimarin ve zerdeçaldaki kurkuminlerin yani bitkisel antioksidanların da birer mitokondri dostu olduğunu unutmayacağız. Ve son bir not: Lütfen oksijenle temas eden her şey gibi mitokondrilerinizin de zamanla paslanabileceğini, bedeninizdeki her canlı unsur gibi onların da zaman içinde yaşlanabileceğini unutmayın. Yaşlanan mitokondrilerinizi temizlemek ve daha çok ve genç mitokondri kazanabilmek için kardiyo egzersizlerinden, yani fitness çalışmalarından (aerobik çalışmalar) daha sık ve bol yararlanmaya gayret edin.
Mitokondriler hastalanınca ne oluyor?
Mitokondrilerimiz hastalanıp yorgun düştüğünde biz de yorgun, bitkin, halsiz, isteksiz biri haline geliyoruz. Kaslarımızın gücü, kuvveti azalıyor, kas kaybı gündeme geliyor. Kilo almamız kolaylaşıyor, vücudumuzda ödem dahil pek çok sorun ortaya çıkıyor. Bağışıklığımız zayıflıyor, aerobik kapasitemiz düşüyor. Ayrıca bellek fonksiyonlarımızda da ilerleyici bir zayıflama ortaya çıkıyor.
Kilonun mekanik sonuçları metabolik sonuçları kadar mühimdir
Kilo fazlalığının yaratabileceği sorunlar “metabolik ve mekanik problemler” şeklinde iki ana başlıkta toplanabilir. Metabolik sorunların en başında ise kanda şeker, yağ dengesinin bozulması ile iltihabi süreçlerin devreye girmesi gelir. Ama şunu da ihmal etmeyin: Obezitenin metabolik sorunları ne kadar önemli olursa olsun mekanik sonuçları da mühimdir. Bedene fazladan eklenen her kilo bel, kalça, diz ve ayaklara eklenen ilave yük demektir. Diğer yandan karında biriken fazla yağlar da diafragmayı yukarıya itmekte, göğüs kafesini çevreleyen yağlarsa akciğerlerin genişlemesini engelleyerek oksijen azlığı problemine davetiye çıkarmaktadır. Kısacası “yaşlandıkça hafiflemek” sadece metabolizmanızı değil, mekanik yükünüzü de azaltır.
Her miras tükenir
Genetik miras da diğer miraslar gibi dikkat, bilgi, özen ve doğru yönetim ister. Genetik mirası da akıllıca yönetmeniz lazım. Ne kadar güçlü olursa olsun hiçbir genetik miras yoğun toksin yüküne, şeker, un ve yağ hücumuna, hipertansiyonun baskısı ve hareketsizliğin pasına direnemez. Bu nedenle lütfen “benim genetik mirasım sağlam, bana bir şey olmaz” demeyin. En güçlü genetik mirasın bile sizi bir gün yolda bırakacağını bir kenara not edin, doğru beslenin ve yeteri kadar hareket edin.
Sigara savaşındaki kazanımlarımız kayboluyor
Sigara bağımlılığı ile savaşta dünyaya örnek olabilecek bir çalışma yapıldı. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile başlayan bu mücadele Sağlık Bakanlığımızın mükemmel organizasyonu ve Yeşilay Derneği’nin samimi çabaları sayesinde mükemmel sonuçlara ulaştı. Ne var ki son yıllarda bu çalışmalar biraz ihmal edildi. En çok da nargile kullanımındaki yaygınlaşma bu savaşın sabotajcısı olarak kullanıldı.
Eğer nargile kullanımı konusunda işleyiş böyle devam ederse sigara bağımlılığıyla ilgili mücadeleyi kaybedeceğimize emin olabilirsiniz.