LZ: Trump'ı ikna edememek Erdoğan'ı küplere bindirmiş olmalı

LZ: Trump'ı ikna edememek Erdoğan'ı küplere bindirmiş olmalı

Landeszeitung gazetesi Washington’daki Trump-Erdoğan buluşmasında YPG konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump'ı ikna edememiş olmasının onu küplere bindirmeye yetmiş olacağına işaret ediyor. Yorumda şu satırlar dikkat çekiyor:

"Kendisini Sultan olarak hisseden Erdoğan'ın, kendisini dünyanın kaderini tayin eden lider olarak gören Trump'a, Pentagon'un en modern silahlarla donatmakta olduğu YPG'nin sadece cihatçılara karşı etkili bir güç değil, gelecekte bir Kürt devletini Türkiye'ye karşı savunacak bir Kürt ordusunun temelini oluşturacak bir oluşum olduğunu izah edememiş olması O'nu küplere bindiriyor. Ufku küçük palavrası bol adam, hayalleri büyük palavrası nispeten az olan adamın sözlerine inanmak istemediği için de Erdoğan’ın korumaları Beyaz Saray’ın hemen yanı başında gösteri özgürlüğünden ne anladıklarını gözler önüne serdiler."

Türkiye'nin Alman vekillere İncirlik üssünü ziyaret izni vermemesi üzerine muhalefet partileri, Alman askerlerinin İncirlik'ten çekilmesini talep ediyor. Südwest-Presse adlı gazete İncirlik'ten artık asker çekme zamanının geldiği görüşünde:

“Türkiye topraklarında Almanya’nın ilk askeri operasyonu olan ve askeri açıdan zihinlerde soru oluşturan Patriot savunma füzelerinin Türkiye-Suriye sınırına yerleştirildiği dönemde de bazı şikâyetler yükselmişti. Müttefik bir ülkenin askerleri olan Alman askerleri itibar görmüyor, kendilerini sadece hoşgörü gösterilen yardımcı kuvvetler gibi hissediyorlardı. İncirlik’te ise bu askerler ve onları ziyaret etmek isteyen milletvekilleri, sadece bu yakışıksız didişmenin aktörleri konumundalar. Savunma Bakanı Ursula von der Leyen bu konuyu noktalama fırsatını birkaç kez eline geçirmişti. Şimdi artık asker çekme zamanı geldi.”

İncirlik tartışmasından yola çıkarak Almanya-Türkiye arasındaki gerilime değinen Der neue Tag adlı gazetenin yorumunda ise şu görüşlere yer veriliyor:

“Eğer Erdoğan (ilan ettiği üzere) idam cezasının geri getirilmesi konusunda referanduma gider, Almanya da kendi topraklarında böyle bir oylamaya izin vermezse, o zaman yeni bir kavga daha ortaya çıkacaktır. Şu soruyu yöneltmemize izin verilsin: Erdoğan’ın uzun kolunun devlet içinde devlet niteliğindeki Türk topluluğunun içine uzanmasına Alman siyaseti daha ne kadar süre sabrederek bakacaktır?”

İran, sandık başına gidiyor. 4 yıl önce cumhurbaşkanlığına reformcu siyasetçi olarak tanınan Hasan Ruhani seçilmişti. Ancak muhafazakarların güç kazandığına, Ruhani'nin bu seçimde işinin zor olduğuna dikkat çekiliyor. Volksstimme adlı gazete ise konuya farklı bir açıdan, İran'da yapılacak genel seçimde ABD'nin oynadığı rolü irdeleyerek bakıyor:

"Hem Batı hem de Ortadoğu bölgesi açısından radikal köktenci kanadın adayının iktidara gelmesi bir şanssızlık olurdu. Bu durum göz önüne alındığında, örneğin ABD'nin önceden nasıl sonuçlar vereceği kestirilemeyen yaptırım politikaları uygulayarak şu an iktidarda olan reformcu Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin ekonomik kalkınma programını engellemesi insana hiç anlaşılır gelmiyor. Avrupa bankaları 2003 yılından bu yana Amerikalıların İran'a uyguladığı yaptırımları deldikleri gerekçesiyle 10 milyar eurodan fazla para cezasına çarptırıldılar. Ve bu keyfî uygulama devam ediyor. Bu nedenle İran ABD ile imzaladığı nükleer anlaşmaya rağmen Avrupa merkezli para transferlerinin dışında kalıyor. İran, federal hükümetin Alman firmaları için teminat altına almış olduğu kredi açıklarından doğan zararı ödemeyi de taahhüt etti. İran ham petrolden kazandığı dolarları da makine ve donanıma yatırmak istiyor. Ne var ki büyük ticarî işler yolunda gitmiyor; zira ABD mevcut duruma açıklık getirmiyor. Bu da mollalara seçim kampanyası yardımı anlamına geliyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

ÇA,ÖA