Kanuni Sultan Süleyman'ın 1566'da Macaristan'ın Zigetvar kalesi önlerinde, Osmanlı ordusunun kazanacağı zafere birkaç gün kala hayatını yitirmesinin ardından, Sultan'ın kalbi ve iç organları orada gömülmüş ve cenazesi defnedilmek üzere İstanbul'a götürülmüştü.
Kanuni'nin Zigetvar'daki mezarı ise daha sonra Müslümanların ziyaret ettikleri bir türbeye dönüşmüştü.
Osmanlının 150 yıl hüküm sürdüğü Macar topraklarını terk etmesinin adından da türbe yıkılmış ve hatta aradan geçen yüzyıllarda izi bile tamamen kaybolmuştu.
Geçtiğimiz yıllarda uzun ve kapsamlı bir araştırma süreci sonunda Kanuni Sultan Süleyman'ın Zigetvar'daki türbesinin yerini bulan, hatta bu türbe etrafında o yıllarda küçük bir Osmanlı kasabası oluştuğunu da kanıtlayan profesör Norbert Pap ve ekibi şimdi de Mohaç'ta araştırmalara başladılar.
Osmanlı tarihinin en büyük zaferlerinden biri olan Mohaç Meydan Savaşı 1526 yılında büyük bir ovada gerçekleşti.
29 Ağustos 1526'da bu büyük ovada tarihçilerin kayıtlarına göre yaklaşık 60 bin kişilik Osmanlı ordusu, 25-27 bin kişiden oluşan Macar Krallığı ordusunu büyük bir yenilgiye uğrattı.
Ancak Macar tarihi açısından bu sıradan bir yenilgi değildi.
O yüzyılda büyüme potansiyeli gösteren ve Orta Avrupa'daki en büyük güç merkezi haline gelen Macar Krallığı bu savaşın ardından bir daha belini doğrultamadı.
Savaş meydanında sadece kral değil, neredeyse tüm devlet yönetimi de hayatını yitirmişti.
Çünkü kıran kırana süren büyük çarpışmada, Macar ordusu ilk başlarda başarı kazansa da, ardından Osmanlı ordusunun kıskaca aldığı muharebede neredeye son neferine kadar savaş meydanında düşmüş, tüm subaylarını, asillerini, yani ülkeyi yöneten bütün bir eliti da savaşta kaybetmişti.
Bu büyük darbenin ardından Macaristan parçalandı, 3 bölgeye ayrıldı ve XX. Yüzyılın başlarına kadar da tam olarak bağımsızlığını bir daha kazanamadı.
Bu nedenle Mohaç Macarlar açısından trajik ve sembolik bir öneme sahiptir.
Ancak, farklı noktalardan yola çıksalar da Türkler açısından da Mohaç çok önemlidir. Büyük bir zafer kazanmış olsa da Osmanlı ordusu da belki de on binlerle ifade edilebilecek kayıplar vermiş ve savaşın ardından ülkeyi ele geçiren Osmanlı, bölge eyaletinin başındaki Paşalarına verdiği talimatlarla Osmanlı askerleri için mezarlar hazırlatmıştır.
Müslümanların yüzyıllar boyunca Mohaç'ı ziyaret edip dua etmelerinin bir nedeni de budur.
Ancak Macar araştırma ekibi, burada önemli bir nedenin daha olduğunu söylüyor. Bu da tüm balkanlarda da izi olan bir başka önemli sembol: "Hünkar Tepesi".
Tarihçiler Osmanlı ordusunun Avrupa topraklarını fethetmek için çıktıkları seferlerde, ordunun konakladığı yerlerde ve özellikle de savaş meydanı ya da kale kuşatmaları gibi alanlarda Padişahın otağının kurulduğu mekânların daha sonra "Hünkar Tepesi" adıyla anıldığını kayıtlara alıyorlar.
Eski kroniklerde de izi olan bu Hünkar Tepeleri, Ordunun başkomutanı Sultanların konakladığı, iz bıraktığı sembolik ve mistik mekanlar olarak daha sonra ziyaret edilen kutsal alanlar haline geliyor.
Balkanlarda pek çok yerde de var olan bu "Hünkar Tepesi"nin izini süren Macar araştırma ekibi, bunlardan ilkinin 1521 yılında o yıllarda Macarların elinde olan Belgrad'ın fethinden sonra ortaya çıktığını saptıyor.
Belgrad kalesi muhasarasında Sultan Süleyman'ın otağının kurulduğu tepe bugün hala "Hünkar Tepesi" olarak anılıyor.
Bu izlerden yola çıkan Macar bilim insanları şimdi de Mohaç meydan muharebesinin gerçekleştiği alanda Kanuni'nin otağının yerini tespit etmeye çalışıyor.
Yapılan araştırmalar Mohaç'ta yüzyıllardır "Türk Tepesi" olarak anılan küçük bir tepenin Padişah Otağının kurulduğu tepe olabileceğini ortaya koyuyor.
Tarihi kayıtlarda, 1555'de Alman seyyah Hans Dernschwam, 1473'de Stephan Gerlach, 1926'da Athanasio Geırgiceo, 1640'da Osmanlı tarihçisi, Macar topraklarında doğup yaşayan İbrahim Peçevi ve 1663'de Evliya Çelebi Mohaç'daki Kanuni Sultan Süleyman'ın otağının kurulduğu bir tepeden bahsediyorlar.
Tarihçiler Mohaç savaşı esnasında bu otağın bulunduğu tepede daha sonra oluşturulan bir anıtın insanların ziyaret ettiği, dua ettiği ve zaferi simgeleyen bir mekân haline geldiğini kayıtlara alıyorlar.
Ancak pek çok tarihçi tarafından bahsedilen bu anıt, Macarların Avusturya yardımıyla Osmanlıyı topraklarından çıkarmasının ardından yıkılıyor, ve 1688 yılından bu yana geçen üç yüz elli yıla yakın sürede Mohaç'daki bu anıtın hiçbir izi kalmıyor.
Porfesör Norbert Pap, tarih kayıtlarındaki tüm izlerin, bugün çevre halkı tarafından da "Türk Tepesi" olarak anılan tepeyi işaret ettiğini söylüyor.
Mohaç meydanında insan eliyle kurulduğu belli olan, ancak Osmanlı'dan çok daha önce Romalılar döneminde üzerinde bir gözetleme kulesi inşa edilmek için oluşturulan bu tepe araştırma ekibinin yöneticisine üzerinde bir Otağ kurulamayacak kadar küçük bir alan.
Profesör, tepenin Kanuni tarafından savaşı izlemek ve belki de namaz kılmak için kullanıldığı kanısında. Sonraları bu tepenin kutsal bir alan haline gelmesinin nedeninin de bu olduğunu düşünüyor.
Sorularımızı yanıtlayan genç profesör "henüz işin çok başındayız" diyor. Araştırmalarımız öncelikle "Hünkar Tepesinin" tam olarak nerede olduğunu ortaya çıkarmaya yönelik. Ancak iş bununla bitmiyor. Savaşta hayatını kaybeden Osmanlı askerlerinin artık kaybolan mezarlarını da bulacağız."
Ulusların kaderinde, büyük zaferler gibi, büyük yenilgiler de var elbet! Ve bunlar bir ulusun kimliğinin, kültürünün, yaşadığı ve nesilden nesle de aktardığı coşku ve acıların kaynağı aynı zamanda.
Aradan geçen yaklaşık 500 yılın ardından Mohaç savaş meydanında hayatını kaybeden, hangi taraftan olursa olsun, on binlerce insanın anısının gerektiği gibi yaşatılabilmesi, herhalde ulusal bilincin huzur bulabilmesinin de birinci koşulu.
Mohaç'tan çıkarılabilecek belki de en önemli ders bu.