(7 Mart 2012, Hürriyet)
CHP imam hatip okullarını toplumun din adamı ihtiyacına göre sınırlandırmayı savunuyor. AK Parti ise bu sınırlamayı kabul etmiyor, ailelerin tercihine bırakılmasını istiyor.
Hangisi doğru? Bu konuda “bilimsel doğru” yoktur, siyasi ve duygusal tercihlerimize bağlıdır. Laiklik anlayışlarımız çok benzeyen Fransa’dan ‘siyasi’ bir örnek vermek istiyorum...
Laiklik ve okul
Fransa’da Sosyalist lider Mitterand 1981 seçimlerinde, özel okullar ve bilhassa “özel kilise okulları” üzerindeki devlet denetimini sıkılaştırmayı ve devletin yaptığı finans desteğini kesmeyi taahhüt ediyor. Sloganı “tekil laik devlet eğitimi”dir. Seçimi kazanıyor ve cumhurbaşkanı oluyor. Fransa’da o zaman ortaöğretim öğrencilerinin altıda biri gibi büyük bir bölümü kilise okullarına gidiyordu. Cumhurbaşkanı seçilen Mitterand, bizim 28 Şubat gibi ama tabii demokratik olarak, bu okulları sınırlamak ve devletin finansman desteğini kesmek için harekete geçiyor. Sağ partiler, toplam iki milyon kişinin katıldığı büyük protesto mitingileri yapıyor. Avrupa Parlamentosu için yapılan seçimlerde sol koalisyon büyük yenilgiye uğruyor... Ve Mitterand yasayı geri çekiyor, Ian Derbyshire’ın deyimleriyle, “U dönüşü” yapıyor, “kilise ile uzlaşıyor.” (Ian Derbyshire, Politics in France, sf. 83-84)
“Meslek lisesi” mi?
Türkiye’de meseleyi çıkmaza sokan, imam hatip okullarının “meslek okulu” sayılmasıdır! Ruşen Çakır ve İrfan Bozan’ın araştırması göstermiştir ki, bu okullarda verilen bilgiler din adamı olmak için yetersizdir. Ailelerin yüzde 70’i de çocuklarını din adamı yapmak için değil, dinini öğrensin diye bu okullara gönderiyor. Kız çocuklarının bu okullara gönderilmesi de bundandır; üstelik bu, Danıştay’ın 1976 tarihli kararıyla olmuştur. Bu toplumsal gerçek elbette demokratik talep olarak da ortaya çıkıyor. Vehimlere gerek yok, imam hatiplerin öğrenci oranı, en yaygın olduğu 28 Şubat öncesinde bile yüzde 2.8’di. Meslek lisesi diye dar kalıba sokmaya çalışmak yerine, sisteme entegre etmek daha akıllıca olur. Hatta merhum Ali Fuat Başgil bu okullara “İlahiyat Lisesi” denilmesini önermişti, Fen Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi denildiği gibi... CHP Mitterand kadar geniş ufuklu olmalı, “meslek lisesi” kalıbının dışına çıkabilmelidir. Hükümet de açıkça ‘imam hatip okullarının eski orta bölümü’ diye bunun adını koymalıdır. Adını koymayınca, 4+4+4 teklifindeki ciddi sorunlar, adı anılmadan yapılan imam hatip tartışmasının gölgesinde kalıyor. Bu sorunları Sayın Bakan da ifade ediyor.
Sayın Bakan ne diyor?
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in seslendirdiği evrensel doğrular var: - Bakan Dinçer “Çağımızda okula başlama yaşı değil, okul öncesi eğitim yaşı aşağıya çekilmektedir” diyor. Kanun teklifinde ise aşağı çekilen okula başlama yaşıdır! Okula başlayan öğrenci sayısını bu yüzden ikiye katlayarak 2 milyon 600 bine çıkaracağız ama bunun için yeterli derslik ve öğretmen var mı? - Bakan haklı olarak “Öncelikli sorun, öğretmen kalitesini yükseltmektir” diyor. Peki, niye uygulamada buna değil de 4+4+4’e öncelik verildi? - Bakan “Dünyada meslek seçme yaşı ötelenmektedir” diyor. Kanun teklifinde ise, evet mesleğe “yönlendirme” yok ama on yaşındaki çocukların meslekler hakkında “bilgilendirilmesi”nden bahsediliyor! Bunu doğru bulacak tek eğitimci var mı? Düşünüyorum; madem üç kademe, neden 6+3+3 değil mesela? İlk kademenin böyle 6 yıl olmasının gerekçesi, ikinci kademeyi “ötelemek”tir... Peki ilk kademeyi 4 yıl yapmanın gerekçesi nedir? Sayfalarca yazmak mümkün... Yeterince tartışmadan aceleyle yasalaştırmak yanlıştır.