Madımak katliamı davası avukatı Şenal Sarıhan: Firari 3 sanık aradan 25 yıl geçmesine rağmen neden hâlâ yakalanmıyor?

Madımak katliamı davası avukatı Şenal Sarıhan: Firari 3 sanık aradan 25 yıl geçmesine rağmen neden hâlâ yakalanmıyor?

Türkiye’nin siyasal ve toplumsal hafızasında önemli bir yer tutan Sivas katliamı davasının avukatı eski CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, kırmızı bültenle aranmalarına rağmen firari 3 sanığın 25 yıldır hâlâ neden yakalandıklarını sordu. 25 yıldır duruşmaları kararlı biçimde takip eden aileleri 23 yıldır Galatasaray Meydanı’nda gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini soran Cumartesi  Anneleri'ne benzetti. Sarıhan “ Sivas davası annelerinin Cumartesi Anneleri'nden tek farkı onlar sokakta değil  hemen her ay duruşma salonunda olmalarıdır” dedi. 

Sarıhan,  25 yıldır sürekli kırmızı bültenle aranan firari sanıklar Murat Karataş, Eren Ceylan ve Murat Sonkur'ın yakalanmaları noktasında hâlâ en ufak bir kıpırdama olamadığını belirtti.

Sivas davası avukatlığına üç yıl aradan sonra geri dönen Şenal Sarıhan, T24’e, 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı davasından dosyaları ayrılan 3 firari sanığın yargılandığı duruşmaya ilişkin son bilgileri paylaştı.

Zaman aşımına uğrayan ana dava dosyasından ayrılan üç firari sanık Murat Karataş, Eren Ceylan ve Murat Sonkur hakkında önceki gün Ankara 1’inci Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan duruşma çok kısa sürdü. Bir türlü bulunamayan firari sanıkların aranmasına devam etme kararı veren mahkeme heyeti tarafından duruşma 6 Mart tarihine ertelendi.

Duruşmada ısrarla yakalanmaları konusunda taleplerini ilettiklerini belirten avukat Şenal Sarıhan, “25 yıldır sürekli kırmızı bültenle aranmakta olan Sivas sanıklarının gelebilmeleri noktasında hala en ufak bir kıpırdama yok. Yurt dışındalar öyle olduğunu biliyoruz daha önce Almanya’da oldukları bilgisi de var.  Buna rağmen iadeleri de sağlanmıyor” dedi.

Duruşmaların daha kısa aralıkla olması konusunda talepte bulunduklarını anlatan Sarıhan’ın değerlendirmeleri şöyle:

“Yargılamalar sırasında yapılan tahliyeler nedeniyle tahliye olanaklarını kullanarak yurtdışına gittiler”

"Israrla yakalanmaları konusunda talebimizi ilettik.  Duruşmaların daha kısa sürelerle olması konusunda bir talebim oldu. 1993 yılında katliamdan hemen sonra dava açıldı.  İlk davada 180’e yakın kişi yargılandı. Yargılamalar sırasında yapılan tahliyeler nedeniyle tahliye olanaklarını kullanarak   yurtdışına gittiler.  Yurt dışına gidenlerin hemen hepsi hakkında Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 146. Maddesinin birinci fıkrasında cezalar çıktı.  O zaman ölüm cezası vardı sonra kaldırıldı bu ama gidenler bir daha gelmedi. Neden haklarında yurt dışına çıkış yasağı konulmadı veya hangi yollarla bu yurtdışına gitti ve aradan 25 yıl geçmesine rağmen neden yakalanmıyorlar?

“Yakalanmayanların  kimisi zamanaşımını  bekliyor”

Haklarında kesin hükümle hüküm olanlarda var aralarında savunmaları alınmadığı için yargılamaları devam eden de var. Yakalanmayanların kimisi zamanaşımı bekliyor. Biz Cafer Erçakmak ve arkadaşları hakkındaki yargılama sürecinde 7 kişiyle ilgili ısrarla yasada değişiklik olduğunu insanlık suçunun ceza yasasına girdiğini insanlık suçlarında zaman aşımı olmadığını ve bu suçun insanlığa karşı bir suç olduğunu çünkü insanların düşünceleri nedeniyle,  inançları nedeniyle yakılarak öldürüldüklerini ifade ettik. Ama bu talebimiz ne yazık ki kabul edilmedi bunda da ısrar etmeye devam ediyoruz.

Şimdi üç sanık ile ilgili yargılama devam ediyor. Aileler kararlı biçimde takip ediyorlar. Cumartesi annelerinden Sivas davası annelerinin tek farkı onlar sokakta değil hemen her ay  duruşma salonundalar."

2 Temmuz’da ne olmuştu?

Pir Sultan Abdal Derneği, Kültür Bakanlığı'nın da desteği ile Sivas'ta 1-2 Temmuz 1993 tarihlerinde Pir Sultan Abdal Şenlikleri düzenlemişti. Çok sayıda aydının ve derneğin tiyatro ve folklör ekiplerinde görev alan gençlerin katıldığı etkinlik için yasal izinler de alındı. Aziz Nesin'e yönelik karalamalarla etkinlik kışkırtılmaya çalışıldı. ”Müslüman Kamuoyu'na “ başlıklı ve “Müslümanlar” imzalı bildirilerle hava gerginleştirildi. Etkinliğin ilk günü kısmen sakin geçti. Cuma gününe rastlayan ikinci günü camilerde topladıkları gruplarla saldırılar başlattılar. Ana sloganları “Cumhuriyet burada kuruldu, burada yıkılacak/ Laiklik gidecek, şeriat gelecek/ Muhammed'in ordusu, laiklerin korkusu/ Hizbullah Geliyor/ Şeriat gelecek, yüzler gülecek” ti. Kültür Merkezi'ne yönelik ilk saldırılar, emniyet güçleri, jandarma, yerel ve idari yöneticilerin ciddi “ihmalleri “ ile katliama dönüştü. Ozanlar heykelini parçalayan güruh, konukların kaldığı Madımak Oteli'ni ateşe verdi.Otelin içinde bulunan 35 insan, yanarak ve dumandan boğularak yaşama veda ettiler. Yangın sürerken, 62 kişi otelden kendi çabaları ile kurtuldu. Bunlardan 12si ağır yaralı olarak çıkabildi. Aziz Nesin ve yazar Lütfü Kaleli itfaiye merdiveni uzatılarak kurtulabildi.