2 Temmuz 1993'te Sivas'taki Pir Sultan Abdal Kültür Etkinlikleri'ne gelenlerin konakladığı Madımak Oteli yakıldı, 2'si otel çalışanı olmakla beraber aralarında, Ozan Muhlis Akarsu, yazar Asım Bezinci, halk ozanı Nesimi Çimen, ozan Hasret Gültekin, şair Metin Altıok, karikatürist Asaf Koçak, şair Behçet Sefa Aysan, gazeteci Mehmet Kaynak, şairUğur Kaynar, sanatçı Edibe Sulari’nin de bulunduğu 37 kişi öldü. Sivas Katliamı’nın 25. yılında sanatçılar, "Failler yargılanmadıkça içimizdeki ateş sönmez!" dedi.
Birgün'den Burak Abatay'ın haberi aynen şöyle:
"Tıpkı Uğur Mumcu cinayetinde ve bütün öteki cinayetlerde olduğu gibi Sivas Katliamı’nın da asıl sorumluların kimler olduğu açıklığa kavuşmuş değil. Bunun nedeni aradan geçen yıllara rağmen cinayetlerin planlayıcı ve sorumlularının hâlâ siyasal iktidarı ellerinde tutuyor olmasıdır."
"O uğursuz günün yıldönümü geldi çattı gene. Siyasi İslam’ın, bağnazlığın uygarlaşamamış kitleler üzerinde baskısı, etkisi hiç azalmadı. 16 yıldır bir türlü kurtulamadığımız iktidar, Sivas Katliamı sanıklarının avukatlarını Meclis’e taşıdı. Zamanaşımı kararını dönemin Başbakanı Erdoğan, “Milletimize hayırlı olsun” diye selamladı. Dinsel bağnazlığın gölgesini bu ülkenin üstünden silmedikçe bize huzur yok. Sivas’ta yitirdiğimiz gençler, aydınları saygıyla anıyorum."
"25’inci yılında 25 gram acımız eksilmedi. 25’inci yılın anmasını bir gün önce yapmanın bir anlamını çözemedim. 10 Kasım’ı 9 Kasım’da kutluyor musunuz? Ya da 1 Mayıs’ı bir gün önce ya da sonra… Madımak’ı neden 1 Temmuz’da andık?"
"Çeyrek asır sonra gördüğüm, bu ülkede payımıza düşenin taziyeler içinde geçen bir ömür ve adalet arayışı olduğu. Bir cinayetin kafalarda eskimesine yetecek kadar uzun bir zaman geçti aradan. Bir ailenin yaşamını, eşini, kardeşini, babasını öldürenlerin ortaya çıkmasını istemekle mi geçer? Ummakla, bir parça ümit etmekle mi geçer? Geçermiş. Fazlası da varmış üstelik! Bu memlekette siyasilerin kimi zaman şaka yaptığını düşünerek akıl sağlığımı koruyabilirim. Ya haysiyetimi? Onu ne yapayım?"
"1993 bizim için simgesel bir tarih. Alevi hareketinin başlaması, bir araya gelmesi ve örgütlü olarak harekete geçmesi için itici gücü oldu. Ama Türkiye’de aydınlatılamayan o kadar çok şey var ki. Sadece Sivas’la ilintili değil sıkıntılarımız. Toplumu ilgilendiren birçok katliam ve belirsizlik aydınlatılamadı. ‘Utanç Müzesi’ olarak açtıkları yerde insanları katletmiş insanların adları yazıyor. Bu saatten sonra da Türkiye’de çok fazla şeyin düzelmesi lazım ki Sivas’a da sıra gelsin."
"Katliamdan sonra geçen 25 yıl göstermiştir ki başta Alevi toplumu olmak üzere demokratik çevrelerin tamamı, “Yezid’e boyun eğmeyeceğiz” şiarını artık değiştirmek durumundalar. Boyun eğmediğimizi herkes biliyor ve görüyor. Ancak bu slogan yetersizdir. Artık yeni şiar ve soru şu olmalıdır, “Yezid’i nasıl alt edeceğiz?”
"Günümüzün cehennemini, neden bu noktaya geldiğimiz anlamak için Sivas’ı çok iyi anlamak lazım. Bu ülkede hiçbir zaman Alevi-Sünni çatışması olmadı. Bu ülkede Aleviler her zaman katledildi. 2 Temmuz 1993 de bunun en acı anılarından biridir."
"Korkunç bir olay. Herkesin, bütün toplumun vicdanını kanatan bir olay. Bir kez daha gerçekleşmemeli."
"25 yıl süren acımız, 25 yıldır devam eden yasımız… Yaşatılanlar ise daha dün gibi. Ne devletin katliamdaki rolü sorgulandı, ne de soruşturma komisyonları sahici raporlarla yüzleştirildi. 35 canımızın yakıldığı ve devlet tarafından katledenlerin korunduğu bir tarihe tanıklık ettik hep birlikte. Unutmadık, unutmayacağız."
"Üzerinden geçen çeyrek asra rağmen hâlâ etkin bir soruşturma ve ciddi bir yargılama yapılmamış olması, Türkiye siyasi hayatının son yıllarına damgasını vuran bütün karanlık olaylara da zemin oluşturmuştur. Eğer yakın tarihle ilgili toplumsal barışı tesis edecek güçlü bir yüzleşme adımı atılacaksa Madımak onun en kritik dönüm noktasıdır. Toplumsal çatışma yerine kamu otoritesinin bu tip olaylardaki payına odaklanma, Madımak’ın ihtiyaç duyduğu en önemli boyuttur. 33 aydının hayatını kaybetmesi elbette ki sadece basit bir kriminal vaka değil bir yok sayma, bir dışlama sürecinin göstergesidir."
"Katliamın yaşandığı tarihten bugüne, geride kalan bu çeyrek asır boyunca, özellikle 21 Ekim 1993’te başlayan Sivas Ana Davası sürecinde yaşanan ve neredeyse katliamın kendisi kadar sarsıcı olan birçok gelişme, hukukun egemenliği yerine egemenlerin hukukunun gözetildiğini ve hâkim statükonun farklı açılardan “makbul” görmediği, yurttaşları “öteki” olarak kabul ettiğini tüm çıplaklığıyla gözler önüne serdi. Ancak Sivas Katliamı’nı ortaya çıkaran toplumsal çelişkilerin, soruşturma açısından her adımı ihmallerle dolu olan ve katliamın bir insanlık suçu olduğu gerçeği göz ardı edilerek sanıkların zaman aşımıyla ödüllendirildiği bir yargılamayla sona ermeyecek kadar büyük ve tarihsel bir mücadelenin parçası olduğunu görmek gerekir."
2 Temmuz bizim tarihimizde, insanlık tarihimizde yaşanan en kara günlerden birisidir. Yalnızca şiir söyleyen, türkü söyleyen, ufku açık, aydınlık güzel insanlar karanlık insanlar tarafından katledildi. Madımak karanlık ve aydınlığın savaşıdır. Madımak’ta yanan ateş hala yüreğimizde yanıyor. Onu unutmayacağız, unutturmamak için de her şeyi yapacağız.
"2 Temmuz, iki zihniyet karşılaşmasının özlü adıdır. Alevler, bu iki zihniyeti ayıran sınırdır. Alevlere can atmak, orada can almak için uğraşanlarla, alevleri yaşam için kullanmaktan sakınanların mücadelesi devam edip gidiyor hâlâ. Aydınları yakmak, alevlerin aydınlığında ülkenin aydınlığını söndürmektir oysa. Sivas’ta yananlar, tüm toplumun yanan yüreği, ortak sembolü̈ olmalıdır. Ancak o vakit insanlaşır, o vakit toplum olmaya hak kazanırız."
"Türkiye Madımak Katliamı’nın utancını yıllardır yaşıyor. Bu katliamı yapanların hâlâ adalet önünde yargılanmamaları vicdanları rahatsız ediyor. Onların anısını yaşatmak için Madımak Oteli’nin ve Sivas’ın, 'Hoşgörü şehri' olarak anılmasını istiyorum. Hatta tarih önünde kendimizi, Sivas şehrinin adını, 'Hoşgörü Sivas' diye değiştirerek affettirebiliriz."
"O sıra depderin devletimiz soykırımdan, mübadeleden, Koçgiri’den, Dersim’den başlatıyordu kinini ve yok etmeye ahdetmiş güç gösterisi merakını. Bugün aynı kin ve ahdin miladı Tanzimat Fermanı’na kadar geri ilerledi. Kin ve yok etme ahdi ise baki. Bir de o gün bugün yaşlanmayan arkadaşlarımızın hatıraları..."
"Dile gelen sözler var elbette. Madımak Katliamı, Türkiye’nin geleceğine uzanmış karanlık bir bulut… Bu bulutu dağıtacak demokrasi mücadelesini de demokratik güçlerin bir araya gelememesi bu karanlığı daha uzun süre götüreceğe benzer. Madımak bitmedi, hâlâ sürüyor."
“Sivas’ta insanları gözümüzün önünde yaktılar ve biz buna ses çıkarmadık” diye utanan bir toplum oluşana kadar sesimizi çıkarmaya devam edeceğiz."
"Maraş’ın hesabını soramadığımız için Madımak oldu. Madımak’ın hesabını soramadığımız için Suruç, Ankara Garı Katliamları oldu. Yitirdiklerimiz de bizden umudu kesmiş olmalılar. 25 yıl oldu hesap sormadan geçen. Böyle 25 yıl daha geçer!"
"İnsanlar birbirlerini neden öldürür? Madımak’ta gencecik insanlarımızı, çok değerli yazarlarımızı, şairlerimizi kaybettik. Bu iyi bir şey değil. Öç duygusu iyi bir şey değil. Biraz insanların yontulmaya mı ihtiyacı var? 21. Yüzyıl’da birbirlerini öldürmek ne demektir. Kendimi de suçluyorum. Hiçbir şey yapmadan izledik, seyrettik. Hayatım boyunca bundan dolayı utanacağım ve üzüleceğim."
"Sivas’ın failleri yargılanmadıkça içimizdeki ateş sönmez. Benim için bir şehir değil hiç dinmeyecek bir acısın."
"Katliamın başladığı tarihlerden 20 gün sonra açılmış olan soruşturmaya rağmen dava henüz sürüncemede ve sonuçlandırılamadı. Polis kayıtlarına rağmen sadece 190 kişi yargı önüne çıktı oysa sayı çok daha fazlaydı. Diğerlerinin yargı önüne gelmesi bile söz konusu olmadı. Açılan davalar yavaş yavaş zaman aşımından düşürülüyor. Hâlâ yakalanmamış sanıklar olmasına rağmen. El birliği ile bu katliam planlandı ancak arkasındaki örgütleri bile sakladılar. Madımak’ın unutturulması yeni katliamlara yol verir. Unutturmamanın yolu da hesaplaşmadan geçer."
O gece Aziz Abi’yi aradım ben. Aziz Abi’yi bulamadım. Beş saat sonra Ankara’daki evde yakaladım, 'Hınkırıyorum ve burnumdan siyah siyah şeyler geliyor' dedi. 'İlk defa korktum' dedi. 'Yanarak ölmeyi kendime yakıştıramadım' dedi. Arkadaşını aramış ve üstümüze su serpelim insanlar korktuğumuzu anlamasın demiş. Korkunç bir olaydı. Asım Bezirci’yi, Nesimi’yi kaybettik. Erdal Bey’in (Erdal İnönü) temasları, yetmedi, engelleyemediler. Çok yardımcı olmayı istediğini bilirim.
"Katliamdan bir yıl sonra Dario Fo, Franca Rame ile tiyatro workshopu için Cesenatico’da birlikteydik. Sohbet sırasında geçen yıl bugün Türkiye’de bir otelde çoğunluğu alevi olan 33 aydın ve sanatçının yakıldığını anlattım. Dehşete düşmüşlerdi. Ertesi akşam oyunları vardı ve salon hınca hınç doluydu. Oyun başlamadan önce Franca Rame sahneye çıktı, “Geçen yıl Türkiye’de böyle bir olay olmuş” diye anlattı. Herkesi yakılarak katledilen canlar için bir dakikalık saygı duruşunda davet etti. Tüm salon ayaktaydı. Ben sahnede, Franca’nın yanında gözümden yaşlar akarak durup o koca salondaki insanlara baktım. Keşke devletimiz de bu saygıyı gösterseydi diye geçirdim içimden. Dario Fo birkaç yıl sonra Nobel ödülünü aldı. Beni aradı, “Nobel konuşmamı hazırlıyorum Füsun. Sivas’ta yakılan aydınlarınızla ilgili doküman yollar mısın?” diye sordu. Hemen çıkan kitapları yolladım. Dario Fo, teşekkür konuşmasında Madımak yangınını anlattı ve yangını resmetti. Nobel kitabında hem yaptığı resim, hem de anma konuşması bulunuyor. Bu anıyı paylaştım çünkü bunca yıl geçmesine rağmen hâlâ özür dilememiş ve özeleştiri yapmamış devletimiz için bu ayıp ve yangındaki dumanların oluşturduğu kara lekeler hala durmaktadır."
"Sorumlular hâlâ cezalandırılmadı. 24 Haziran seçimlerinin ardından hükümetin politikaları benzer siyasi katliamlara zemin hazırlayacak doğrultuda. Demokrasi mücadelesinin temel konularından birisi siyasi cinayetlerin aydınlatılmasıdır."
"O temmuz yangınında, bu coğrafyada korkunç olaylara tanık olmuş insanlar olarak biz, şiddetin bu boyutu karşısında dehşete düşmüştük. Sonra, çaresizlikle ve hiç bulunmayan suçlularla başka katliamları, mesela 10 Ekim’i, Roboski’yi yaşadık. Buralarda da katledilenler yuhalandı. Kötülüğün linççi örgütlenmesi büyüdü, büyüyor. Zor günlerden geçtik ve bizi çok zor günler bekliyor. Bunu bilmekle başlayabilirsiniz yeniden. Daha güzel bir dünyanın olabilirliğine inanan kaybettiğimiz ve hayatta olan herkese sevgiyle, saygıyla."