'Madımak Oteli utanç müzesi olmalı'

'Madımak Oteli utanç müzesi olmalı'

T24- Toplumsal Bellek Platformu 33 yazar, ozan, düşünür ile 2 otel çalışanının hayatını kaybettiği Sıvas olaylarının 17. yılında olayların yaşandığı Madımak Oteli'nin "Utanç Müzesi"ne dönüştürülmesini istedi.

Toplumsal Bellek Platformu bugün olayın 17. yılında bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, aradan geçen yıllara rağmen yaşananların adalete kavuşamadığı belirtilerek,  ölenlerin anılacağı otelin bir 'utanç müzesi' haline getirilmesi gerektiği tekrarlandı. 

Toplumsal Bellek Platformu'nun yayımlanan basın açıklaması şöyle:

Tarih: 2 Temmuz 1993 Gün: Cuma. Yer: Sivas. Şair Ahmet Kudsi’ye soyadını veren Tecer dağlarının bulunduğu, “ozanlar diyarı” olarak adlandırılan, “Orda bir köy var uzakta”, “Sivas yollarında geceleri” dizeleriyle başlayan şiirlerin yazıldığı şehirde bir otel kuşatılmıştı. Otelin adı, yaylalarda açan çiçekti, Madımak’tı. Otelin içindekilerse ülkenin yazarları, şairleri, araştırmacıları, ozanları, karikatürcüleri, tiyatrocuları, semahçılarıydı. Tuhaftır ki, otelin etrafını saran güruhun protesto ettiği, dört yüz yıl önce halkın ezilmesine karşı direndiği için asılan şair “Pir Sultan Abdal” adına yapılan etkinliklerdi. O gün, ”Yaz günü Temmuz’da sen terle ben sileyim” türküsü gibi hava sıcak mı sıcaktı. Pusu bir kere kurulmuştu, dönüşü yoktu. Hem ölenler, hem de kurtulanlar için bilanço ağırdı. Sekiz saat boyunca otelde savunmasız ve yardım geliyor diye bekletilen şair, yazar, ozanlar ve gençleri göz ardı eden, ertesi gün böyle bir katliam yaşanmamış gibi Kırkpınar yağlı güreşlerini izlemeye giden dönemin Cumhurbaşkanı “halkımızla güvenlik güçleri karşı karşıya gelmemiştir” dedi. Dönemin başbakanıysa, katliamın sonunda “halkımıza zarar gelmemiştir” yorumunu yaptı. Dışarıdakiler “insandı?” Peki ya “içerdekiler?” Katliamda yaşamını yitirenler her şeyden önce “insan”dı. Sivas’a şiir okumak, şiir söylemek, öykü ve romanlarını okurlarla buluşturmak, sergi açmak, türkülerini hep birlikte söylemek için gelmişlerdi.  Bir kısmı şair, yazar, ozan ve karikatürcüydü. Bir kısmı ise gencecik gülümseyişleriyle semah dönen delikanlılar, kızlardı. Polis tutanağına göre, 15.000 kişilik köktendinci güruh, “Cumhuriyet Sivas’ta kuruldu, Sivas’ta yıkılacak”, “Laiklere Ölüm”, “Yaşasın Şeriat” sloganlarıyla, insanoğlunun kendi eliyle bulduğu tarihin yazgısını değiştiren ateşi, büyük bir toplu katliamda kullandılar. Sivas dışından gelen ve örgütlü bir biçimde eylem için orada bulunan kişi ve grupların kaçmalarına izin verildiği için bugüne kadar yalnızca 160 sanık yargı önüne çıkartılabildi. Tutuklanan sanıklar dışında eylemcilerin yakalanması yolunda hiçbir çaba harcanmadı. Bununla birlikte katliamı engellemeyen ve araştırmayan güvenlik güçleri, jandarma, vali, diğer idari birimler hakkında bir ihmal soruşturması bile açılmadı. Tutuklanan sanıkların yargılanmaları sürecinde yaşananlar, sanıkların fütursuzca adeta mahkeme heyetini yok sayan tutumu, müdahillere saldırısı yüreklerimizdeki yangını her duruşmada yeniden alevlendirdi. Süreç içinde sanıkların pek çoğu tahliye edildi. Davanın en önemli sanıkları yakalanamadı. Yurt dışına kaçmış sanıkların, Avrupa’nın hiçbir yerinde suç sayılmayan “gösteri ve yürüyüş yasası”na muhalefetten yargılanacaklarına dair yanlış bilgi verildi. Yurt içinde yakalanamayan sanıkların ise zaman içinde resmi nikâhlandığı, askerlik yaptığı, ehliyet aldıkları ortaya çıktı. Sıvas davası avukatlarının esas hakkında mütalaasında tek tek sayılmış olan ve eylemi gerçekleştirdikleri bilinen örgütlerse hiç araştırılmadı.  Aradan geçen on yedi yıl boyunca Sıvas’taki Madımak Oteli’nin akıbeti tartışıldı. İnsanların diri diri yakıldığı yer yıllarca bir kebapçı dükkânı olarak hizmet verdi. Bu durum Sivas’ta öldürülen ailelerin yakınları, onları destekleyen Sivil Toplum Örgütleri, toplumun ortak akıl ve yüreğiyle engellendi. En sonunda Madımak Oteli’nin kamulaştırılması sağlandı. Ancak bizler kamulaştırmanın yalnızca ilk adım olduğu inancını taşıyor,  Madımak Oteli bir “Utanç Müzesi”ne dönüşmeden yüreğimizde 1993’de yakılan ve hala sürmekte olan yangının sönmeyeceğini bilmenizi istiyoruz. Sivas kentinin Cumhuriyete giden en önemli merkezlerden biri olduğundan hareketle, yapılacak müzenin aynı zamanda, demokrasinin temel taşları olan “Cumhuriyet”, “Laiklik” ve “Hukuk Devleti” kavramlarını pekiştireceğine inanıyor, böylece cehaletin ulaşabileceği yeni hareketlere bir daha geçit verilemeyeceğini ümit ediyoruz. Hem orada yaşamını yitiren insanlarımızın değerli anısına sahip çıkmak, hem de bir daha böylesi bir katliamın yaşanmasına izin vermemek adına, yapılacak müze düşüncesine kamuoyunun destek olması gerektiğini savunuyoruz. Ayrıca yaşamlarını yitiren aydınların yapıtlarının sergilenmesinin gelecek kuşakların bilinçlenmesi için önemli olduğunu düşünüyor, “Utanç Müzesi”nin kimilerinin iddia ettiği gibi ayrıştırıcı değil bütünleştirici olacağı fikrinde birleşiyoruz. Onları katledenlerin devlet ve hukuk sistemi tarafından “korunmayacağı” bir ülkede yaşamak istiyor, yakınlarını siyasi cinayetlerde kaybedenler olarak Sivas Katliamı’nda da yaşamını yitiren canlarımız için adalet arayışımızın takipçisi olacağımızı söylüyoruz. Dinlerin, bayrağın, ülkenin her karış toprağında yaşayanların, bize insan hayatının kutsallığını hatırlatması gereken bir günde, hak arayışımızın arkasında olduğumuzu bir kere daha vurguluyoruz.