'Magazin antidepresanına ihtiyacımız var diye senin, benim hayatım harcanmış çok mu?'

'Magazin antidepresanına ihtiyacımız var diye  senin, benim hayatım harcanmış çok mu?'

Tuba Ünsal

Bağımsız Gazetecilik Platformu P24, Bahçeşehir Üniversitesi İletişim Fakültesi ile magazin gazeteciliği konulu bir atölye yaptı bu hafta. Ben de konuşmacılardan biriydim. P24 Eylül ayında bağımsız gazeteciliği desteklemek için kurulmuş. Başkanı da Hasan Cemal...

Atölyede “Yaşasın Meşhuriyet Çağı: Popüler Kültürden Kitle Kültürüne Türkiye İzlenimleri“ adlı kitabın yazarı Prof. Tayfun Atay, “Eyvah Paparazzi“ kitabının yazarı Yrd. Doç. Şebnem Soygüder ve magazin gazetecisi, Kanal D magazin programı yapımcısı Cebrail Mungan vardı. İlk konuşmacı Cebrail Mungan’dı. Sözlerine, “Yazılı basın ve görsel medyayı ayırmak lazım. Televizyonda görüntü, ses kaydı olmadan haber yapamayız ama yazılı basında duyum üzerinden haber yapılır. Bu da çarpıtılmaya müsaittir” diyerek başladı. TeleKritik programında muhabir olarak mesleğe başlamış. “Futbolcu Alpay’ın Müslüm Baba keyfi” şeklinde hazırlanan VTR’ler, haftasına ayarlanan “Ve Alpay Müslüm Baba ile buluştu. Az sonra!“ları, işte o dönemin icadı. Cebrail Bey’den meslek sırlarını almaya çalışıyoruz. “Başladığımızda Amerikan magazin programlarının montaj stilini bile kopyalamamız söylenirdi” diyor. Her muhabir kendi kültürüne yakın bir ünlü şahsiyetle eşleştirilirmiş. Cebrail Bey’in payına da memleketlisi Mahsun Kırmızıgül düşmüş.

Sadece o dönem albümlerin milyonlar satmasının sebeplerinden birinin, magazin programlarında hazırlanan VTR’ler olduğunu söylüyor.

 

Benim yaşadığım paralel evren

 

Cebrail Mungan, empati yetenekleri gelişsin diye muhabirlere birbirleriyle röportaj yaptırdıklarını anlatıyor. Bu türden empatik magazincilerin yaşadığı paralel evrene ışınlanmak istiyorum. Başımdan geçen “SÜT ÇİFTLİĞİ“ hadisemi anlatıyorum. Beni para çekerken görüp “Tuba Hanım bebek için süt parası mı çekiyorsunuz?” diye soran muhabir arkadaşa, verdiğim “Henüz süte para vermiyorum, kendim üretiyorum“ cevabı bana, “Süt üretim çiftliğiniz mi var?, Nerede inekler, Trakya’da mı?” diye soru olarak geri dönmüştü. Magazincilere asla şaka yapmama prensibini de böylece hatırlamıştım.

 

Eğlence üst ideoloji

 

Tayfun Atay ise söze Neil Postman’ın “Hayatta ne yapıyorsanız yapın ama eğlenceli yapın“ sözüyle başlıyor. 80 sonrası Özal dönemiyle başlayan “Bin doz eğlence” felsefemiz hız kesmeden devam ediyor.

Tayfun Atay süper bir tespitle devam ediyor, “Magazin antidepresan etkisi yaratıyor bizde, ama unutulmamalı ki her antidepresan sorunludur.” Bizim bu antidepresana toplumca ihtiyacımız var, ruh ağrılarımızı dindirmek için senin, benim hayatım harcanmış çok mu?

 

Magazin topluma ne verir?

 

Televolele magazinciliği anne ve babaları primetime’da buluşturdu, reytingleri salladı ve o süreçte her kanalda üçer beşer magazin programı görmeye başladık. Şebnem Soygüder en can alıcı tespiti yapıyor “Hayatımız magazin de, acaba bu işin eğitimi var mı?” Hiçbir iletişim fakültesinde magazin haberciliği bölümünün olmadığını söylüyor, ilk kez Ege Üniversitesi’nde kendisi açmış bu bölümü.

Toplumda bu kadar etkili bir iletişim tekniğinin eğitiminin olmamasına o da karşı. Tüm bunların arasında Şebnem Hanım’a soruyoruz “Peki hocam magazin bu topluma ne verir?” Yanıt çok tatlı: “Magazin topluma umut verir.”