Türkiye'de parlamenter sistemi bitiren "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 48.6 "hayır" oyuna karşılık yüzde 51.4 "evet" oyu ile kabul edildiğinin açıklanmasıyla sona eren halk oylamasına giden süreçte, "Evet" ve "Hayır" kampanyalarına iktidara yakın medyanın ileri sürdüğü "AKP içinde 'gizli hayırcı'lar var" iddiası da damga vurdu. "Gizli hayırcılar" tartışmasında; kuruluş aşamasında eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’na yakın bir yayın politikası izleyeceği öne sürülen Karar gazetesi ile Hürriyet'in muhazakâr mahalleden transfer edilen yazarları Abdulkadir Selvi ile Akif Beki'nin yanı sıra 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den Star yazarı Ahmet Taşgetiren'e kadar bir dizi isim gündeme geldi.
'Mahalle'de "Kim Erdoğancı, kim değil" tartışması
"Gizli hayırcı" tanımlamasını ilk olarak kullanan isim Star yazarı Ahmet Kekeç oldu. Kekeç, 20 Şubat 2017'de yayımlanan “Mahallenin gizli ‘hayır’cısı, senin derdin nedir birader!” başlıklı yazısında, CHP İstanbul Milletvekili Akif Hamzaçebi'nin "başkanlık sistemi" eleştirisine AKP'ye yakın bazı yazarların sahip çıktığını iddia etti. Kekeç, sözlerine şöyle devam etti:
"Bu adamın mensup olduğu parti sadece “yalanlar” üzerinden bir kampanya yürütüyor ve “bizim mahalle”den de paydaşlar buluyor. Mahalle sakinleri Hamzaçebi’nin sözlerinin üzerine atlamakta gecikmediler. Hemen 'paylaşım kanalları' devreye sokuldu. Hemen yoğun bir 'iktibas faaliyeti' başladı. Burada sözlerim Akif Hamzaçebi isimli hem yalancı, hem pişkin adama yönelik olacak. 'Mahalledekiler' isterlerse 'hisse' çıkarabilirler."
Karar yazarı ve eski AKP milletvekili Mehmet Ocaktan ise, aynı gün yayımlanan yazısında "Evet" kampanyasını eleştirdi. “Ne yazık ki AK Parti’nin en büyük talihsizliği, partinin etrafında konuşlanmış bulunan ‘itibarsızlaştırma timleri’dir" görüşünü dile getiren Ocaktan, şunları söyledi:
"Çünkü kimlerin hain olduğuna, kimlerin vatansever, yerli ve milli olduğuna onlar karar veriyor. Farklı fikir beyanında bulunan dava arkadaşlarını, dostlarını bile rahatlıkla hain olarak yaftalamaktan çekinmiyorlar. Referanduma sayılı günler kala eğer AK Parti, parti ile hiçbir gönül bağı bulunmayan bu itibarsızlaştırma timlerine karşı ciddi bir adım atamazsa, korkarım bu negatif algıdan AK Parti de, Türkiye de zarar görür."
Ocaktan'ın bu sözleri, daha sonra "gizli hayırcılık" ile suçlanan köşe yazarları arasında gösterilmesine neden oldu.
19 Şubat 2017'de yayımlanan yazısında 12 Mart 2010 referandumunda "evet" oyu kullandığı için pişman olduğunu ifade eden eski Başbakanlık Danışmanı ve Hürriyet yazarı Akif Beki de bazı çevrelerce "gizli hayırcı" olmakla itham edildi.
22 Şubat 2017'de bu iddiaya tepki gösteren Beki, "Hızlı evetçiler, ne kadar hızlı olduklarını göstermek için gizli hayırcı avında" ifadesini kullandı. Beki, yazısına "Yoklama kaçağı hayırcı var ama yoklama kaçağı evetçiyi mumla arayın bulamazsınız. Amigo içtimasında boy göstermeyen taraftar, hain hayırcı muamelesi göreceğini biliyor" sözleriyle devam etti.
Türkiye yazarı Fuat Uğur, 23 Şubat 2017'de yayımlanan yazısında "gizli hayırcı" diye adlandırdıkları kesimin yalnızca gazeteci ve yazarlardan oluşmadığını belirterek “Anadolu illerinde, özellikle Ak Parti’nin güçlü olduğu illerde Akşener’ciler kahve kahve dolaşıp anayasa taslağını tahrif ederek anlatıyorlar. Özellikle Hoca ekibinin etkili olduğu iller tam kış uykusunda" görüşünü dile getirdi.
Uğur, yazısının devamında şu iddiayı ileri sürdü:
"Son yıllarda yaptığı 'hata'lar için Erdoğan’dan affedilmeyi bekleyen bir başkasının yönettiği gazetede yazan hanımefendi ise 'Düşünmeden oy verirsem 'Evet' derim ama düşünürsem hayır' diyerek bu kampanyaya destek veriyor. Ekibin diğer yazarı bir 'Abi' de Ak Parti’de 'Evet' için gönüllerin rahat olmadığını işlemekte ve çarpıtmalara takla attırmakta alttan alta."
Sabah yazarı Fahrettin Altun da, 25 Şubat 2017 tarihli yazısında "Tayyip Erdoğan'dan sonra ne olacak" sorusunu sürekli gündemde tutanların, "gizli gizli cumhurbaşkanlığı sistemini kötülediğini, sureti haktan görünüp alttan alta 'hayır' cephesini desteklediğini" ileri sürdü.
"Sizi tanıyoruz. Geldiğiniz noktaya neden geldiğinizi de çok iyi biliyoruz" diye yazan Altun, "Kişisel kayıplarınız var ve yeni sistemde elitler arası ittifaklarla iktidar elde etme imkânınız kalmıyor. Siz de CHP'li dostlarınız gibi imtiyazlarınızı yitirmenin sancısını çekiyorsunuz" görüşünü dile getirdi.
Gülerce ve Kekeç'in ardından Star yazarı Lütfü Oflaz da "muhafazakâr mahallede 16 Nisan'da oylanacak anayasa değişikliği referandumu için gizli Hayır'cılık yapan bazı kişilerin olduğunu" savundu.
2 Mart 2017'de yayımlanan yazısında "FETÖ’cüler gizli kapaklı işlerin, sinsiliğin, olduğu gibi görünüp göründüğü gibi olmamanın başta gelen örneğidir" ifadesini kullanan Oflaz, "Benim nazarımda gizli Hayır’cılar da FETÖ’cülere benzemektedir. Benim için gizli Hayır’cılık FETÖ’cülük demektir" diye yazdı.
Habertürk'ten ayrıldıktan sonra kendi adıyla yayına başlayan blogda ve kurduğu Ocakmedya adlı sitede yazan gazeteci Fehmi Koru, "gizli hayırcı" suçlamalarına tepki gösterdiği yazısında (3 Mart 2017) "Sorun AK Parti yöneticileri ve referandumun yanlış sonuç vermesiyle zarara uğrayacak partililerde değil; sorun partizanlarda. ‘Hayır’ diyebileceklere müsamahasız yürüttükleri ‘Evet’ kampanyasıyla ‘Hayır’ cephesine harç sağlıyor" ifadesini kullandı.
"Aslında ‘Evet’ diyebilecek birilerini ‘Hayır’ oyu kullanmaya itecek yeterli bir sebep bence" görüşü dile getiren Koru, "Gizleyecek bir şeyim yok benim" diyerek sistem değişikliği konusuna olumlu bakmadığını açıkladı.
Koru da daha sonra "gizli hayırcılık" ile suçlanan isimler arasındaki yerini aldı.
"Gizli hayırcılık" ile suçlanan Karar yazarı Mehmet Ocaktan, 29 Mart 2017 yazısında "Evet" kampanyası yürütenlerin "Kim bu gizli 'hayır'cılar" diye hain aramak yerine, anayasa değişikliğiyle getirilmek istenenlerin anlatılması gerektiğini söyledi. "Anket şirketlerinin ortaya koyduğu sonuçlar, insanların kafalarının hala karışık olduğunu gösteriyor" diyen Ocaktan, "Açıkçası insanlar nasıl bir sistem getirilmek istendiğini ve de neye 'evet' ya da neye 'hayır' diyeceklerini bilmiyorlar" ifadesini kullandı.
AKP Ankara Milletvekili ve Star yazarı Yalçın Akdoğan da 29 Mart 2017'de yayımlanan yazısında "gizli hayırcı" tanımlamasını kullanmadan "Erdoğan’dan sonra ne olacağını dert edenler 2030 Türkiyesi’ni dert ediyorlar. Suret-i haktan görünerek bu soruyu soranların Erdoğan’ı veya sistemin işleyişini düşünmediği çok açık. Amaçları AK Partili seçmenin kafasını karıştırmak" dedi.
Star yazarı Ahmet Taşgetiren ile Sabah yazarı Haşmet Babaoğlu'nun daha önce birbirlerinin isimlerini anmadan başlattıkları tartışma 29 Mart'ta da devam etti.
Adını anmadan kendisini "gizli hayırcılık" ile suçlayan Babaoğlu'na Taşgetiren'in tepkisi "Sen önce çamurluktan çık, adam ol. Sana senin kelimelerinle hitap etmeyeceğim" oldu. Babaoğlu, 28 Mart'ta yayımlanan yazısında "Hiç utanmadan köşesinden kendi milletini krizle, darbeyle, savaşla korkutmak için bin dereden 'taş' getiren mahcup 'hayır'cılara baktıkça 'Pes' diyorum" ifadesini kullanmıştı.
Star yazarı Ahmet Kekeç, 5 Nisan 2017'de yayımlanan yazısında adını anmadan eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bir süre danışmanlığını yürüten Etyen Mahçupyan'ı eleştirdi. Mahçupyan'ın "gizli hayırcılardan biri" olduğunu ima eden Kekeç, "Yiğitçe çık ve 'Hayır' de, daha saygın olursun" dedi.
Yakın döneme kadar Yeni Şafak'ta yazan Ali Bayramoğlu, 7 Nisan 2017'de Gazeteduvar'dan İrfan Aktan'a yaptığı açıklamada, halk oylamasında kesin olarak 'hayır' oyu kullanacağını ifade etti. 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında "Bence gizli bir hayırcı" diyen Bayramoğlu, "Erdoğan demokrat değildi. İlk günden itibaren bunu görüyorduk. Ama demokrat olmayan bir adamın İslami kesimi sırtına alıp 'Ben Avrupa Birliği’ne gireceğim, Kopenhag Kriterlerini uygulayacağım' demesi herhalde hafife alınacak bir şey değildi" diye konuştu.
Kekeç'in "Yiğitçe çık ve 'Hayır' de" çağrısı yaptığı Etyen Mahçupyan, 13 Nisan 2017'de halk oylamasında "hayır" oyu kullanacağını açıkladı. Geçmiş tüm seçimlerde AKP'ye oy verdiğini belirten Mahçupyan, partili cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği teklifinin, suistimal edilmeye açık bir tek adam düzeni getirdiğini ifade etti.
"Evet rüzgarı tersine döndü" başlıklı yazısı nedeniyle "gizli hayırcı" olduğu iddia edilen isimlerden biri olan Abdulkadir Selvi, 12 Nisan 2017'de köşe komşusu Ahmet Hakan'ın "evet oyları da hayır oyları da bıçak sırtında" ifadesini tiye aldı. ANAR'ın anketinde "evet" oylarının önde olduğunu hatırlatan Selvi, "Çıkan bu sonuçtan sonra Ahmet Hakan’ın 'Evet mi, hayır mı?' diye soranlara, 'Bıçak sırtı' diyerek kendini kurtarma imkânı ortadan kalktı" dedi.
Hakan ise bir sonraki gün (13 Nisan 2017) Selvi'ye verdiği yanıtta "Abdulkadir Selvi, ta en başta 'Hayırlar birazcık önde mi ne?' konulu bir tanecik makale yazdı ya. İşte bunun acısını çok fena çıkarıyor. 'İbre döndü' diye yazmalara doyamıyor. Dün yetmiş sekizinci kez 'ibre döndü' diye yazdı. Tamam Abdulkadir Selvi tamam" ifadesini kullandı.
Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi"nin yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edildiği halk oylaması sonrası kaleme aldığı (19 Nisan 2017) yazısında şu ifadeleri kullandı:
"Halka yukardan bakan, ekabir, burnundan kıl aldırmayan, 'halka hizmet hakka hizmet' şiarını unutup cebini dolduran belediye başkanları, genel sekreterler, sureti haktan görünüp sinsi sinsi 'hayır'a çalışan kriptolar, gırtlağına kadar FETÖ'ye batmış gevşek ve 'endişeli' AKP'liler, mirasyediler gibi ense yapıp yatan parti teşkilatları, ve tuzu kurular, ve fırıldaklar, ve bilumum Asumanlar için artık hesap verme zamanı gelmiştir"
Sabah yazarı Hilal Kaplan, "Davutoğlu döneminde 'gık' dense "Fitne var" diye bastıran bazı köşe yazarlarının bugün 'En küçük eleştiri susturuluyor' dediğini savunarak "Açık konuşalım: 'En küçük eleştiriniz' falan susturulmadı; gizli 'hayır'cılığınız ifşa oldu", "Hayır' çıksa, 'Erdoğan kendi etti, kendi buldu' yazılarınız hazırdı. 'Evet' çıkınca, araya kaynak yapma umuduyla 'O zaman kucaklaşalım' sakızını çiğnemeye başladınız" ifadelerini kullandı.
Yeni Şafak yazarı ve AKP Ankara Milletvekili Aydın Ünal, 20 Nisan 2017 tarihinde yayımlanan yazısında değişen anayasa ile birlikte Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın AKP'nin başına geçmesinin önünün açıldığını hatırlattı. Daha önce gazeteciler Cemil Barlas ve Fuat Uğur için "haşerat" benzetmesi yapan Ünal, "Hiç merak etmeyin, göreceksiniz, aramıza sızdılarsa eğer, kibir abideleri, asalaklar, haşereler, çıkar sevdalıları, lejyonerler, dönekler, tembeller, varsa Fetullahçılar tek tek ayıklanacaklar" dedi.
Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, 18 Nisan 2017'de yayımlanan yazısında "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini"nin yüzde 51.4 "evet" oyuyla kabul edildiğini hatırlatarak "İçimizdeki gizli hayırcı, ikiyüzlü sinsi AKP’liler mutlu oldular mı bilmem. O sizin dost zannettikleriniz yarın sizi de satarlar" dedi. Dilipak, sözlerine şöyle devam etti:
"Erdoğan’ın yanındaki adamlarınıza söyleyin, onların ipliği de yakında pazara çıkar. Külliye’de gülücük dağıtanların, sırtlarını döndüklerindeki yüzlerini de görür gibi oluyorum"
Dilipak, bir sonraki gün yayımlanan (19 Nisan 2017) yazısında ise "Batılı siyasetçilerin ve medyanın ortamı kışkırttığını" savundu; "Bir takım arkadaşlar Mursi’yi devirme planına gönderme yapıyorlar. Bizim 'suskun AKP’liler”in de bu sonuçta büyük payları var ve yarın işler kontrolden çıkarsa onların pişmanlıkları fayda sağlamayacağı gibi, onları da affetmeyecekler" iddiasını ileri sürdü.
“Radikal İslamcılarla ve Mavi Marmara’daki manyak tipler” ifadesiyle tepkilere neden olan gazeteci Cem Küçük'ün "gizli hayırcı" diye suçladığı Habertürk yazarı Nihal Bengisu Karaca ise 20 Mart 2017 tarihli yazısında şunları söyledi:
"Evet' cephesinin bazı taraftarları az gelen oranın hıncını AK Partili siyasetçilerden, AK Parti’ye yakın, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı pek çok zaman desteklemiş, hatta son 3 yıl boyunca boynunu giyotinin önüne ilk uzatan kişilerden olmuş kimselerden çıkarma peşine düştüler"
"Mazeret üretip günah keçisi imal edeceklerine ve kendi sorunlarını başkalarına ihraç edeceklerine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a zarar verme pahasına ürettikleri çamuru sorgulasalar ve tövbe etseler daha hayırlı olur"
Gazeteci Cem Küçük'ün Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AKP başına döndükten sonra “Radikal İslamcılarla ve Mavi Marmara’daki manyak tiplerle” yollarının ayrılması gerektiğini söylemesi büyük tepki gördü.
İsrail komandoları, 31 Mayıs 2010’da ambargo uygulanan Gazze’ye insani yardım götüren ‘Özgürlük Filosu’nun Türkiye bandıralı Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda helikopter ve botlarla baskın yapmış, baskında 9 Türkiye vatandaşı hayatını kaybetmiş, 50’den fazla kişi de yaralanmıştı.
Mavi Marmara gemisini organize eden İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı’nın (İHH) genel başkan yardımcısı Serkan Nergis, Cem Küçük’e çok sert tepki gösterdi. Nergis, sosyal medya hesabından şu mesajları paylaştı:
"Sen kimsin de Mavi Marmara gibi bir kutlu davaya laf ediyorsun Cem Küçük efendi... FETÖ'den ne farkın var senin…
"Furkan Doğan 17 yaşında o gemiye binip yola çıktığında terk derdi haksızlığa karşı durmaktı. Davası uğruna şehit oldu. O mu manyak Cem Küçük.
“Senin İslamcılarla İHH ile bir derdin varsa delikanlı ol bunun savaşını ver bizimle ama Mavi Marmara'yı ağzına alma.
“Kavgaysa kavga yerimiz belli yurdumuz belli biz İsrail’e diz çökmedik sen kimsin ya... O değil bu adamlar daha manyaklık görmedi...
“Görmemeleri de onlar için en hayırlısı... Mavi Marmara davasından geri durursak analarımız bizi yitirsin…"
Mavi Marmara Davası avukatlarından Gülden Sönmez de Twitter hesabından Cem Küçük'ü hedef alarak, "Seni dava manyağı yapacağız içimizdeki İsrailli Cem Küçük" diye yazdı.
Küçük, kendisine tepki gösteren Mavi Marmara yolcusu Ümit Sönmez'e "üslubuna dikkat etmesini" söylerek cevap verdi.
Sönmez Twitter'da, Küçük'ün sözler için "Mavi Marmara'da idim, 15 Temmuz'da sokakta idim, referandumda evet dedim, sonuna kadar Erdoğan'ın yanındayım. Senin haddin mi?" diye sordu. Küçük de "Üslubuna dikkat et, efendi duruyorum. Başını sonunu anlamadan yorum yapma" ifadesini kullanarak cevap verdi.
Küçük’ün sözlerini Akit gazetesi de "İçimizdeki Siyonist deşifre oldu! Mavi Marmara için skandal sözler" ifadeleriyle haberleştirdi. Akit, haberinde “Televizyonlarda fevri çıkışları ile tanınan ve pek çok sefer ipin ucunu kaçıran Cem Küçük isimli gazeteci gerçek yüzünü deşifre etti. 17-25 Aralık girişimi, 15 Temmuz hain kalkışması ile içimize giremeyen Siyonistler ve yaltakları Cem Küçük üzerinden yeni bir operasyona mı kalkıştı sorusunu akıllara getirdi” ifadelerini kullandı.
Başbakanlık Özel Kalem Müdürü: Hadsiz, amacın ne?
Başbakanlık Özel Kalem Müdürü Abdulkerim Taş, Cem Küçük'e Twitter hesabından çok sert sözlerle yüklendi. Taş, Twitter hesabından, "Mavi Marmara'daki manyaklar" ifadesini kullanan hadsiz, amacın ne? Kime hizmet ediyorsun?” mesajı paylaştı. Taş ayrıca, Erdoğan’ın 2012’de attığı "Herkes sırtını dönse de biz Filistin'e sırtımızı dönmeyeceğiz” mesajını 'Rtweet' etti.
Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen ve 15 Temmuz darbe girişimi sonrası hakkında yakalama kararı çıkartılan Tuncay Opçin, Cem Küçük’ün söylediği sözlerin ardından başlayan tartışmaya Twitter’dan “Cem Küçük yalnız değildir”, “Cem Küçük onurumuzdur” mesajları atarak katıldı. Opçin’in konu hakkında paylaştığı mesajlar şöyle:
“Cem Küçük evlerde kaldı mı bilmem, ama Timaş'ta çalışırken büyük hizmetleri oldu" “Politika kitapları editörüydü. Çok kıymetli kitapların basılmasına vesile oldu" “Hakan Fidan'la tanışıklığı o günlerden.”
Opçin gibi hakkında ‘FETÖ’ davalarından dolayı yakalama kararı bulunan ve Gülen cemaatine yakınlığıyla bilinen Emre Uslu da Cem Küçük’ün Mavi Marmara hakkında söylediği sözleri “doğru buldu.” Uslu, Twitter hesabından paylaştığı mesajda “Cem Küçük doğru söylemiş. Mavi Marmara manyaklıktı gidenler de manyak. Ölenler şehit sayılır mı sayılmaz mı Allah'ın bileceği iş” ifadelerini kullandı.
15 Temmuz darbe girişimi için hazırlanan iddianamelerde baş şüpheli olan Fethullah Gülen, dokuz Türkiye vatandaşının öldürülmesiyle sonuçlanan saldırıdan sonra (3 Haziran 2010) ABD’nin önde gelen gazetelerinden Wall Street Journal’a verdiği röportajda, “Organizatörlerin İsrail'in onayı olmadan hareket etmesi otoriteye baş kaldırıdır, izin alınmalıydı” demişti. Gülen, "İsrail'le uzlaşma yolunu seçmemenin faydalı sonuçlar doğurmayacağını" söylemiş ve cemaatle ilişkili bir derneğin Gazze'ye yardım götürmek istediğini, ancak onlara "İsrail'den izin almaları gerektiğini" söylediğini anlatmıştı..
Cem Küçük, daha sonra yanlış anlaşıldığını öne sürerek "Mavi Marmara’daki kişilerden özür dilediğini" söyledi. Küçük, İsrail’i sürekli eleştirdiğini söylerken, “Mavi Marmara’da şehit düşenlere manyak diyeceğimi düşünmek ancak kötü niyettir” ifadelerini kullandı. Küçük’ün Twitter adresinden paylaştığı mesajlar şöyle:
"Gittiğim her yerde İHH'yı ve 2013'te Somali'ye ziyaretimi hep anlatmışımdır. Dolaşıma sokulan videoyu tamamen amacından saptırılıyor. "Mavi Marmara'da şehit düşenlere manyak demem mümkün müdür? O insanları her yerde savunan insan benim. "İsrail'i benim kadar eleştiren ikinci bir yazar asla olmamıştır. Bir Müslüman olarak Mavi Marmara'yı savunmayacak kimse yoktur. "Başını sonunu anlamadan benim Mavi Marmara'da şehit düşenlere manyak diyeceğimi düşünmek ancak kötü niyettir "Devlet nezdinde ve o şehitlerimizin hakkını savunmamak deliliktir. Ki Devlet bilir ki, bunu en çok savunan benim "Bir Müslüman olarak gittiğim her yerde Müslümanların özgüvenli olması gerektiğini ve cesur olmaları gerektiğini anlatan benim. "Ha, Türk devleti yeri geldiğinde İsrail'le arası iyi olması gerekiyorsa buna hükümet ve Erdoğan karar verir. "Dolaşıma sokulan videonun son derece kötü niyetlidir Buna rağmen yanlış anlaşılmadan ötürü Mavi Marmara'daki kardeşlerimizin hepsinden ama demeden özür dilerim."
İslami hassasiyetlerle 1991 yılında kurulan insan hakları örgütü MAZLUMDER'in (İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği) eski başkanlarından Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, gazeteci Cem Küçük'ün “Radikal İslamcılarla ve Mavi Marmara’daki manyak tipler” ifadesine tepki gösterdi.
Gergerlioğlu, 20 Nisan'da sosyal medya hesabında yaptığı açıklamada "AK Parti’de çürüme var, yozlaşma var' dediğimde bana kızanlar, Cem Küçük denen AK Partili militanın Mavi Marmara şehitlerine ‘Manyaklar’ demesinden sonra nasıl savunma yapacak, merak ediyorum" diye yazdı.
Dokuz Türk vatandaşının öldürüldüğü Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisinde yer alan yolculardan Karar yazarı Hakan Albayrak da Cem Küçük'e tepki gösteren isimler arasında yer aldı. Küçük için "Kurnaz" benzetmesi yapan Albayrak, "Bu İslami midir, ahlaki midir, meşru mudur, doğru mudur?' diye sorup duran 'İslamcılar'dan kurtulup rahatça at koşturabilmek ve ilke namına ne varsa rahatça çiğneyip geçmek" ifadesini kullandı.
Yeni Akit yazarı Kenan Alpay, 21 Nisan'da yayımlanan "Geciken mıntıka temizliği bunalıma dönüşmeden" başlıklı yazısında Cem Küçük, Hilal Kaplan ve Cemil Barlas gibi isimlerin tetikçilikten öte yol alamadığını ifade ederek "Siyaset ve toplum mıntıka temizliğine açıkça ve cesaretle girişmelidir. İmalarla, işaretlerle, sürece bırakarak filan da değil" dedi.
Eski Anadolu Ajansı Genel Müdürü ve Yeni Şafak yazarı Kemal Öztürk, Cem Küçük'ün "dindarların parasıyla dindarları düşmanlaştırdığını" savunarak "Bu insanların taktikleri ve tutumları, FETÖ'cülerle neredeyse aynı" ifadesini kullandı.