Mahçupyan: AK Parti seçmeni yolsuzlukları bilmesine ve bütün yanlışlarına rağmen partiyi destekliyor

Mahçupyan: AK Parti seçmeni yolsuzlukları bilmesine ve bütün yanlışlarına rağmen partiyi destekliyor

Karar yazarı Etyen Mahçupyan, AKP içindeki yeni parti arayışlarına yönelik iddialara ilişkin olarak, "Erdoğan çok sayıda hata yaptı. Davutoğlu’nun ‘azli’ ise birçok kişiyi manevi kopuşun eşiğine getirdi. Şimdi AK Partililerin yarısı 'Eğer bu da olamayacaksa son çare olarak acaba yeni bir partileşme ile iktidara ulaşılabilir mi?' diye soruyor" dedi. "Seçmen iktidarın elden kaçmasından o denli korkuyor ki bütün yanlışlarına rağmen partiyi desteklemeye devam ediyor" diyen Mahçupyan, "Yolsuzlukların varlığını, antidemokratik uygulamaları, giderek ‘kanserleşen’ kariyerizm ve oportünizmi herkes görüyor. Ancak seçmenler son kertede ve daha geniş perspektif içinden baktıklarında AK Parti’nin zayıflamasının kendi aleyhlerine olduğunu düşünüyorlar. Açıkçası son derece haklılar da" görüşünü dile getirdi.

"Muhafazakâr seçmenin blok olarak parti ve lider ile biat ilişkisi içinde olduğunu sananlar yanılıyor" diyen Mahçupyan, "Biat ilişkisi tabanın muhtemelen yarısında mevcut… Liderin çevresinde de ‘gönüllü kişiliksizliği’ benimsemiş çok kişi olabilir. Ama parti seçmeninin kabaca diğer yarısı böyle değil. Onları son on küsur yıl kategorik AK Parti seçmeni yapan unsur ‘rasyonel’ olmaları" ifadelerini kullandı.

Mahçupyan'ın Karar'da "AK Parti'ye alternatif" başlığıyla yayımlanan (14 Temmuz 2016) yazısı şöyle:

Yeni parti arayışları açısından ilk bakışta en yadırgatıcı olan AK Parti cenahında böyle bir gelişmenin olmasıdır. Devasa bir teşkilata ve üye sayısına ulaşmış, halkın yarısının oyunu alan ve geçmiş performansı açısından büyük ölçüde başarılı bir parti niye bölünsün? Ya da seçmen alternatif bir harekete niçin ihtiyaç duysun? Üstelik kültürel muhafazakar dünyadan yeni bir partinin çıkmaması için daha ‘köklü’ bir neden de var. Yıllar önce Refah Partisi’nin iktidar ortağı olmasının ardından da bu partinin bölünmesi spekülasyonları yapılmıştı. O dönemde bir gazetecinin bu minvaldeki sorusuna her partinin bölünebileceğini ama Refah Partisi gibi bir parti bölünse bile bunun ortadan ikiye ayrılmak şeklinde olmayacağını, ana kitlenin yine tek bir parti tarafından taşınacağını söylemiştim.

***

Bu cevabın temel mantığı bugün de büyük ölçüde geçerli… AK Parti çeperin, yani devletçi bürokratik elitin çizdiği ‘merkezin’ dışında kalanların taleplerini ve hayallerini taşıyor. Çeperden gelme sadece siyasi değil sosyolojik bir dışlanmışlığı, yıllara yayılan bir ideolojik mahkumiyeti ve kültürel aşağılanmayı ifade ediyor. AK Parti seçmeninin derdi bugün kimin iktidar olacağıyla sınırlı değil. Bir daha geçmişe dönülmeyeceğini garanti eden bir sistemin kurulmasıyla bağlantılı… Ne var ki bir daha geçmişe dönmemeyi garanti edebilmeniz için henüz gerekli dönüşümü gerçekleştirmiş değilsiniz. Dolayısıyla sürekli seçim kazanmak ve iktidar olmak zorundasınız. Aksi halde, tek bir kez iktidardan uzaklaşmak bile kazanılmış hakların yitirilmesine neden olabilir, bir daha iktidar yüzü göremeyebilir ve sistemi dönüştürme hayalinize de veda edersiniz. 

***

AK Parti’nin tabanı konsolide etme yeteneği buradan geliyor. Seçmen iktidarın elden kaçmasından o denli korkuyor ki bütün yanlışlarına rağmen partiyi desteklemeye devam ediyor. Yolsuzlukların varlığını, antidemokratik uygulamaları, giderek ‘kanserleşen’ kariyerizm ve oportünizmi herkes görüyor. Ancak seçmenler son kertede ve daha geniş perspektif içinden baktıklarında AK Parti’nin zayıflamasının kendi aleyhlerine olduğunu düşünüyorlar. Açıkçası son derece haklılar da… Muhafazakar seçmenin blok olarak parti ve lider ile biat ilişkisi içinde olduğunu sananlar yanılıyor. Biat ilişkisi tabanın muhtemelen yarısında mevcut… Liderin çevresinde de ‘gönüllü kişiliksizliği’ benimsemiş çok kişi olabilir. Ama parti seçmeninin kabaca diğer yarısı böyle değil. Onları son on küsur yıl kategorik AK Parti seçmeni yapan unsur ‘rasyonel’ olmaları.

***

Ne var ki son iki yıl söz konusu rasyonel AK Partililerin rahatsızlıklarının çok daha fazlalaşmasına tanık oldu. Erdoğan çok sayıda hata yaptı. Haziran seçimlerindeki oy düşüşüne neden oldu. Kasım seçimleri onun geride durması sayesinde kazanılmış olsa da tutumunu değiştirmedi… Davutoğlu’nun ‘azli’ ise birçok kişiyi manevi kopuşun eşiğine getirdi. Şimdi AK Partililerin yarısı için soru şu: Acaba partiyi yeniden ortak aklın egemen olduğu bir noktaya getirmek mümkün mü? Eğer bu mümkün değilse, acaba parti içi bir dönüşüm ya da yenilenmenin önü açık mı? Eğer bu da olamayacaksa son çare olarak acaba yeni bir partileşme ile iktidara ulaşılabilir mi?

İhtimaliyetler fazla değil… Bu durumda AK Parti tabanının yarısı bir süre daha ‘izleyici’ olarak kalacak demektir. Eğer hamasete bulanmış lider kültü siyaseti sürdürülür, gerilim ve kavga stratejisinden medet umulmaya devam edilirse, başarı ihtimali pek yok. Elinizde günü kurtaracak U dönüşleri de kalmayabilir… O zaman seçmenin ‘izleyen’ kanadıyla karşı karşıya gelirsiniz ve siyaset hükmünü icra eder.