Karar yazarı Etyen Mahçupyan, olağanüstü hâl (OHAL) uygulaması kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnameler (KHK) ile yüzlerce akademisyenin görevine son verilmesiyle ilgili olarak "Her KHK ile bir sürü insan sorumsuzca işinden ediliyor; Bu çılgınlığa baktığımda hâlâ ‘AK Partili’ biri olarak tek bir duygum var. Utanç" dedi.
Etyen Mahçupyan'ın "Batı Türkiye'yi niye bölmek istesin" başlığıyla yayımlanan (12 Şubat 2017) yazısı şöyle:
Ne zaman ve nerede millilik söylemi duysanız bilin ki o ülke yönetilme sorunları yaşıyor ve yönetim ideolojik bir çıkış arıyor. Buna karşılık millilik söyleminin azaldığı dönemler yönetimlerin özgüvenli olduğu, siyasetin dizginlerine hakim olduğu zamanlardır. Türkiye için de durum bu… Aslında dış dünyanın yarattığı tehditler hemen her zaman az veya çok mevcut olduğu için milli hassasiyetlerin yok olması beklenemez. Ama bunların abartılması genelde özel gayretle olur ve siyasi bir hedef kollanarak sahneye konan kampanyaları andırır.
***
Batı’nın Türkiye’yi bölmek, parçalamak istediği türünden söylemler, bugün doğrudan toplumsal mobilizasyon ihtiyacının uzantısı olarak ortaya çıkıyor. Akıl dışı iddiaların sosyal alanda bir tür hezeyana dönüşmesi ise, çoğu zaman sağduyunun elden kaçtığı, yetersizliklerin örtülme ihtiyacı hissedildiği anlara denk geliyor.
Homojen bir Batı’dan söz edilemese de kolaylık açısından önce şu tespiti yapalım: Batı dünyasının temel derdi dış politikasında onun yanında olmamızdır. Ayrıca Batı Türkiye’nin bir demokrasi olmasını da ister, çünkü bunu uzun vadeli ve sağlam bir uyum sağlamanın önkoşulu olarak görür. Ne de olsa hiçbir siyasetçinin ömrü tarihsel perspektifte yeterince uzun olamaz… Dolayısıyla Batı için bir ülkenin hem dış politikada Batı yandaşı hem de demokrasi olması ideal durumdur. Ama eğer bunlardan biri olamıyorsa demokrasiden fedakarlık edilir… Ancak bazen demokrasiden vazgeçilerek de Batı yanlısı bir hükümeti garanti edemezsiniz. O durumda Batı olana razı gelir, durumu zorlar ama pazarlıklara da açık davranır ve belirsizlikleri asgariye indirmeye çalışır. Ama siz uzun vadeli bir düşmanlık çizgisine kayar, ya da istikrarlı bir siyasi ve toplumsal yapı kuramazsanız, ancak o zaman belki o ülkenin bölünmesini hayırlı bulabilir.
***
Osmanlı bu dinamik sayesinde bir yüzyıl fazladan yaşadı. Çünkü Batı’yı tanıyordu ve onu dikkate alan bir esneklik siyaseti yürüttü. Bugün dış politikamız eskiye oranla hem daha kişilikli hem de Batı’yı karşısına değil, yanına alma ilkesi üzerine oturmakta. Öte yandan Batılı anlamda bir kurumsallaşmaya sahip olmasa da, kendince bir demokrasimiz de mevcut. Bu ilişkinin değişmesi Batı için bir avantaj olmadığı gibi, yerine gelecek sistemin kaos yaratmayacağının ve Batı üzerindeki yükü artırmayacağının garantisi de yok. Ayrıca Türkiye Batı için bir tehdit değil, çünkü öyle bir gücü yok… Öte yandan Batı’nın ortak bir duygu içinde Türkiye’den nefret ettiğini öne sürmek de abes. Ancak asıl önemlisi Türkiye bölünmesi akılcı olmayan bir ülke…
***
Sosyal yapısı fazla hareketli ve sürekli karmaşa üretmeye eğilimli, iç göçün önlenmesi veya yönetilmesi çok zor, kentlere akış yeni sosyal sorunlar yaratmaya gebe, eğitim seviyesi niteliksel olarak çok düşük, çeşitli kimliklerin hak ve özgürlük talepleri halen karşılanabilmiş değil, toplum kendi anayasasını bile hiç yazamamış, cemaatçi gruplaşmaların hizip siyaseti halen aşılamamış, bürokrasisi yozlaşarak mafyatik özellikler kazanmış, yargısı ideolojik vesayet ve siyasi güç peşinde, kamusal alana devlet tarafından el konmuş, vatandaşlık bilinci gelişmemiş, ekonomisi kırılgan, büyüme için dışa bağımlı, devlet üzerinden rant sağlama ve döviz lobiciliği güçlü, medyası sorumsuz ve niteliksiz, üniversiteleri kişiliksiz ve toplumsal gerçeklikten kopuk, her konuda öğrenilmiş cehaletin epeyce yaygın olduğu bir ülke…
Batı Türkiye’yi bölmek için niçin uğraşsın? Aksine belki de ‘toparlamak’ çok daha işlerine gelecektir…
Not: Her KHK ile bir sürü insan sorumsuzca işinden ediliyor… Bu çılgınlığa baktığımda hala ‘AK Partili’ biri olarak tek bir duygum var… Utanç.