Karar gazetesi Etyen Mahcupyan, MAZLUMDER için "Özgürlükçü ve demokratik değerleri benimseyen, sahiplenen ve savunan bir dindar kimliği ortaya çıktı. MAZLUMDER bu değişimin en parlak ve gurur verici örneklerinden biriydi" ifadelerini kullanarak, "Bu iradeyi gördükçe insan gerçekten kendini iyi hissediyor" dedi.
Mahcupyan'ın Karar'daki yazısı (13 Nisan 2018) şöyle:
Doksanlardan bu yana Türkiye’de muhafazakâr camiada ‘köprünün altından’ çok sular aktı… Hatırı sayılır bir zihniyet açılımı yaşanırken, özgürlükçü ve demokratik değerleri benimseyen, sahiplenen ve savunan bir dindar kimliği ortaya çıktı. MAZLUMDER bu değişimin en parlak ve gurur verici örneklerinden biriydi ve hâlâ da öyle…
İstanbul şube tarafından iki hafta önce yayınlanan ‘OHAL Dönemi Hak İhlalleri Raporu’, bu ülkede iyimser olmaya devam etmenin sanıldığından daha gerçekçi bir yaklaşım olduğunu ima ediyor. Raporun birkaç köşe yazısı dışında kendisine hemen hiçbir yayın organında anlamlı bir yer bulamamış olması ise, siyasetten duyulan korku ile ona yaranma arasında gidip gelen medyanın hazin durumunu yansıtıyor. Üç bölümlük çalışmanın ilk kısmı OHAL ile Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ilişkisi üzerine kavramsal ve mukayeseli bir giriş hüviyetinde. Ardından ‘OHAL döneminde yargısal sorunlar’ başlığı altında KHK ile ihraçlar, gözaltı ve tutukluluk süreleri, geciken iddianameler, örgüt üyeliğinde kullanılan şüpheli kriterler ve bu sürede yaşanan intihar ve kayıplar gibi meseleler ele alınıyor. ‘OHAL döneminde yoğunlaşan hak ihlalleri’ bölümü ise yaşam, düşünce ve ifade özgürlüğü, adil yargılanma gibi temel alanlardaki ihlalleri konu ediyor. Raporun ekinde ayrıca KHK düzenlemelerini ayrıntılı olarak görmek mümkün…
***
Basın sunuşunu yaparken, Şube Başkan Yardımcısı Semih Biten konuya şöyle girmişti: “Darbe girişimi sonrasında… İlan edilen OHAL gün itibariyle tam 6 kere uzatıldı ve 20’nci ayını doldurdu. Bu süre zarfında toplamda 30 adet Olağanüstü Hâl KHK’sı yayınlandı… Başarılmış darbelerin ardından yaşanan hukuksuzluk ve kaosun nedeni, toplumsal desteği olmayan cuntanın, olası muhalefeti sindirerek kendisini kabul ettirmeye çalışmasıdır. Ama halk tarafından engellenen bir darbe teşebbüsü sonrasında işletilecek bir hesap sorma sürecinde, toplumsal destek sorunu bulunmaz. Toplumun çoğunluğu, zaten meşru yönetimi desteklemektedir. Darbe teşebbüsüyle ortaya çıkan tehdit, bu desteğin gücüyle belki biraz geç ama mutlaka bertaraf edilebilir. Bu nedenle halk tarafından engellenen bir darbenin ardından yaşananların ‘başarılı’ olmuş bir darbe sonrasında yaşananlardan farklı olması gerekir.”
Söz konusu objektif, adil ve ahlaki bakışın eleğinden geçtiğinde OHAL döneminin hiç de iyi bir karnesi olmadığı açık… Sözü Biten’e bırakalım…
“Bu süreçte, haklarında somut delil dahi olmaksızın, sırf ihbarlara dayanılarak birçok kimse hakkında yasal işlem yapılmıştır… Özellikle KHK’lar vasıtasıyla keyfi uygulamaların önü açılmış, olağanüstü dönemlerde dahi dokunulmaz kabul edilen bazı temel hakların özüne dokunacak düzenlemeler yapılmıştır.”
“KHK’larla on binlerce insan bir daha dönmemek üzere kamu görevinden ihraç edilmiştir. Başvuruların yüzbinlerle ifade ediliyor oluşu karşısında Komisyon, etkili bir denetim mekanizması olmaktan uzaktır.”
“696 sayılı KHK’yla hükme bağlanan ‘tutuklulara tek tip kıyafet uygulaması’, masumiyet karinesinin açık bir şekilde ihlali anlamına gelmektedir. KHK’larla, darbe teşebbüsü, terör eylemleri ve bunların devamı niteliğindeki eylemlerin bastırılması süreçlerinde yer alan sivillere, belirsiz ifadelerle tanınan hukuki ve cezai sorumsuzluk… yeni hak ihlallerine kapı aralayacak düzenlemelerdir.”
“Hukukun askıya alındığı… temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği ‘darbeler’ insan hakları açısından ne kadar kabul edilemezse, birçok temel hak ve hürriyetin askıya alındığı bir sürece evrilen OHAL dönemleri de kabul edilemezdir… Unutulmamalıdır ki; mücadele hukuk içinde kalındığında anlam ifade eder… İstisnai bir uygulama olan ve bugüne kadar ciddi hak ihlallerine yol açmış ve yeni hak ihlallerini üretme potansiyeline sahip OHAL’in bir an önce sona erdirilmesi gerekmektedir”
***
Konuşmasını Biten şöyle tamamlamış: “Bundan sonraki süreçleri de yakından takip edeceğimizi ve adil şahitler olarak sözümüzü söylemekten çekinmeyeceğimizi, bir kez daha ilan ediyoruz.”
Bu iradeyi gördükçe insan gerçekten kendini iyi hissediyor…