Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Etyen Mahçupyan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın işin başından beri kendisini tarih nezdinde Türkiye’ye imza atacak bir büyük lider olarak düşündüğünü belirterek “Belki kendisini ikinci bir Atatürk gibi hayal ediyor" dedi. Şu ana kadar belki de bu devlet sistematiğinin daha yozlaşmış halinin hiç görülmediğini ifade eden Mahçupyan "Bu hükümet Gülen cemaatinin ürettiği mekanizmaları ve yöntemleri çok rahatlıkla, aynen kullanabiliyor" dedi.
Mahçupyan, Kısa Dalga Podcast’ten Beril Eski’yle yaptığı podcast dizisinin ikincisinde hükümetin, Gülen cemaatinin ürettiği mekanizmaları ve yöntemleri çok rahatlıkla aynen kullanabildiğini savundu. Mahçupyan, şunları söyledi: “O mekanizmalar, siz içini nasıl doldurursanız ona hizmet eden mekanizmalar. Davalardan biliyoruz, iddianamelerin nasıl yazıldığı. Mesela Gülen zamanda kurgulanmış olan yarı doğru yarı yanlış dosyalar kaç sene sonra çıkıp şu andaki davalarda kullanılıyor. Çünkü işine geliyor ve esas problem bu.”
Dönemin başbakanı Erdoğan’ın Mısır’daki Sisi darbesinin ardından “Batı’nın desteğini kaybettiğini düşündüğünü” belirten Mahçupyan, “Gezi olayı sırasında Sisi olayı olmasaydı, belki Tayyip Erdoğan da farklı davranabilirdi” dedi ve şöyle devam etti:
“Batı dünyası Mısır’da yaptığı gibi Türkiye’de de bir darbeyi teşvik edebilir dedi. Bu, sadece Tayyip Erdoğan'da olan bir korku değildi, onu da söyleyeyim. Bir sürü dindar insan ya da muhafazakâr insan Mısır'daki olayı inceleyip gördüğü zaman ve Batı dünyasının nasıl mesafeli ve dokunmadan durduğunu gördüğü zaman, zaten o sırada bir sürü raporlar yayımlanıyordu. Hatta tam Nisan ayında böyle bir rapor yayımlanmıştı, darbe nasıl yapılır diye. O raporu da çevirttiler Türkçe’ye ve okudular insanlar. Ve o raporda söylendiği gibi bir prosedür içinde geliştiğini düşündüler Gezi olayının.”
Mahçupyan, AKP’nin bir lütuf olarak ortaya çıktığını ancak ne Müslümanların ne de laiklerin bu şansı iyi kullanamadığı değerlendirmesinde bulundu:
“AK Parti bir lütuf olarak ortaya çıktı, bir şanstı. Ama ne Müslümanlar onu iyi kullanabildi ne laik kesim kullanabildi o şansı. İkisi de harcadı bence. AK Parti’nin Kasım 2015 seçimlerindeki başarısından sonra bu bizim için ikinci bir fırsattır, yeniden 2002’deki gibi bir yeni programla ortaya çıkalım da diyebilirdi. İhtimal var teorik olarak. O da çok iyi olabilirdi. Ama burada Tayyip Erdoğan uzun süredir kendisi için hayal ettiği programı hayata geçirecek bir şans yakaladı. Benim gördüğüm kadarıyla Tayyip Erdoğan işin başından beri kendisinin tarih nezdinde Türkiye’ye imza atacak bir büyük lider olduğunu düşünüyor, belki kendisini ikinci bir Atatürk gibi hayal ediyor. Ve de bunun şansının o anda kendisine geldiğini düşündü ve kendisine usta demeye başladı. Çıraklık dönemi bitti falan. Tabii ki çıraklıktan ustalığa geçerken gerçek bir bilgiye dayanmazsanız ustalıkta en büyük yanlışları yaparsınız. O da en büyük yanlışları yaptı. Hala yapıyor. Çünkü şunu unutmamak lazım. Ben Tayyip Erdoğan’ın bilerek ülke için kötü şeyler yaptığını sanmıyorum. O bildiği kadarını yapıyor.”