Mahçupyan: Siyasetçiler işlerini hakkıyla yapıyor, trollükten sıyrılmamızın vakti gelmedi mi?

Mahçupyan: Siyasetçiler işlerini hakkıyla yapıyor, trollükten sıyrılmamızın vakti gelmedi mi?

Karar yazarı Etyen Mahçupyan, TSK'daki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimiyle ilgili olarak "Gülen örgütü ile PKK arasında gerçek bir bağlantı olduğunu önerebilmek için söz konusu ilişkinin her iki aktörün zihin dünyasında ‘anlamlı’ olması gerekiyor" dedi. "Niyet okumaların ve istek beyanlarının nedenselliğin yerine geçemeyeceğini bilmek için de ‘kahin’ olmaya gerek yok" ifadesini kullanan Mahçupyan, "Siyasetçiler işlerini hakkıyla yapıyor. Bizim de artık trolcülük duygusallığından sıyrılıp kendi işimizi hakkıyla yapma vaktimiz gelmedi mi?" diye yazdı.

Etyen Mahçupyan'ın "Gerçekten de kahinliğe gerek yok" başlığıyla yayımlanan (21 Ağustos 2016) yazısı şöyle:

Cumhurbaşkanı Erdoğan iki gün önce PKK’nın eylemlerinin “arkasında FETÖ’nün bulunduğunu anlamak için kahin olmaya gerek yok” diyordu. Diğer bir deyişle Erdoğan için iki örgüt arasında işbirliği olduğu apaçık bir olgu. Eğer dışımızdaki aktörlerin esas hedefinin Türkiye’yi yıkmak olduğunu ve bu amaçla yan yana geldiklerini düşünüyorsak bu sonuca ulaşabiliriz. Ekleyelim ki bu tahminin doğru olma ihtimali de yüksek. Ancak sırf ‘bizim’ mantığımıza oturması bir olguyu gerçek kılmaz…

Gülen örgütü ile PKK arasında gerçek bir bağlantı olduğunu önerebilmek için söz konusu ilişkinin her iki aktörün zihin dünyasında ‘anlamlı’ olması gerekiyor. Bunu bugün ortak Türkiye düşmanlığı ile kendimizce açıklayabiliyoruz, ama acaba önermemizin bu aktörler nezdindeki önceliği ve gerçekliği ne? Belki Gülenciler bir süre Türkiye siyasetinden uzak durup diğer ülkelerdeki varlıklarını konsolide etmenin peşine düşmüştür… Belki PKK Suriye’de masa kurulması öncesi Türkiye’yi iç savaşta bir ülke olarak göstermeyi amaçlamaktadır… Belki de PKK Suriye’deki siyaset boşluğundan yararlanarak pazarlık gücünü ayakta tutmaya çalışmaktadır… Ya da belki gerçekten de iki örgüt arasında böyle bir işbirliği vardır…

***

Gülen ile PKK’nın geçmişte can düşmanlar olduğunu da hesaba katarsak, dışımızdaki aktörler hakkında gerçekliğe tekabül eden önermeler yapmanın daha karmaşık düşünme süreçleri gerektirdiğini anlarız. Genel bir ‘doğru’, tüm siyasi aktörlerin farklı konjonktürlerde hem dış koşullar ve iç yapılanmalarındaki değişiklikler, hem de siyasi denklemlerdeki güçlerine bağlı olarak farklı işbirliklerine girdikleridir. Bu ilişkilerin hangisinin geçerli olduğunu anlamak delillere ulaşmayı gerektiriyor. Bu ise bağlantıyı en azından dört alanda aramamızı ima ediyor: İnsan, bilgi, para ve ürün. İki aktörün temsilcileri bir araya gelip plan ve organizasyon yapmışlar, karar almışlar mı? Aralarında bilgi ve istihbarat akışı olduğuna dair inandırıcı bulgular var mı? Para akışı, bazı eylemlerin ortak finansmanı söz konusu mu? İki örgüt arasında silah veya teknolojik aksam aktarımı yaşanmış mı? Buna benzer birçok soru gerçekte ne yaşandığını anlamamızı sağlar ve unutmayalım ki verilen cevapların ‘bizim’ mantığımıza uygun olması yeterli olmaz. Cevapların bizzat iki aktörün mantığına oturması, yaptığımız önermelerin bu aktörlerin zihin dünyasını tutarlı bir biçimde ‘kurması’ da gerekir.

***

Aynı durum Gülen örgütü ile ABD ilişkisi için de geçerli. Daha önce yazdığım üzere darbenin ABD’de bazı grupların bilgisi dışında olma ihtimali son derece az. Ancak buradan hareketle ‘ABD darbeyi destekledi’ demek mümkün değil. En azından henüz… Çünkü yeterli gayreti henüz göstermedik, delil bulamadık, daha açıkça söyleyelim ‘gazetecilik’ yapmadık.

Erdoğan’ın (ve diğer ülke siyasetçilerinin) yukarıda alıntılanan türü cümleler kurmaları işin doğası gereğidir. Erdoğan Türkiye üzerindeki muhtemel oyunlara karşı tedbir alıyor ve algıyı yönetiyor. Bu sayede dayanışmayı artırmaya, toplumsal desteğini tahkim etmeye çalışıyor. Bunu sonuna kadar da hak ediyor…

***

Ama siyasetin dışındaki bizler, hele akademisyenler ve gazetecilerin kendilerini siyasetçi sanmamasında yarar var. Çünkü onların asıl katkısı kendi mesleklerini ciddiyetle yapmaktan, bize yönelen saldırıların ardındaki gerçek bağlantılar hakkında gerçek bilgiler üretmekten geçiyor. Niyet okumaların ve istek beyanlarının nedenselliğin yerine geçemeyeceğini bilmek için de ‘kahin’ olmaya gerek yok.

Siyasetçiler işlerini hakkıyla yapıyor. Bizim de artık trolcülük duygusallığından sıyrılıp kendi işimizi hakkıyla yapma vaktimiz gelmedi mi?