Mahfi Eğilmez*
Seçimin normal zamanı 3 Kasım 2019. Buna karşılık piyasalarda erken seçim olasılığı dile getiriliyor ve konuşulan tarih de 15 Temmuz 2018. Bu gibi durumlarda hangisinin geçerli olacağını anlamak için eldeki verileri değerlendirmemiz yani bir anlamda olay yeri incelemesi yapmamız gerekiyor.
Eldeki verileri sayalım: (1) 2017 yılında enflasyonla mücadele neredeyse tümüyle terk edildi ve genişleyici maliye politikası devreye sokuldu (kredi garanti fonu çerçevesinde kredilerin artırılması, vergi indirimleri, sosyal güvenlik primi ertelemeleri.) (2) Bütçe açığının iki katına yakın borçlanmaya gidildi ve elde edilen paranın bir bölümüyle emanetlerde bekleyen ödemeler yapıldı. Böylece piyasa canlandırıldı. Kalan para da muhtemelen 2018 yılının ilk aylarında aynı amaçla kullanılacak. (3) Taşeron kuruluş kadrolarında yer alan yüzbinlerce insan devletin asli kadrolarına alındı. (4) Muhtemelen baz etkisiyle yılın ilk yarısında enflasyonda bir gerileme görülecek. (5) Oy oranları üzerinde en fazla etkisi olan büyüme oranında 2017 yılında yüzde 7’nin üzerinde bir artış sağlanması bekleniyor. (6) Afrin harekâtı, iktidara önemli bir duygusal destek sağlıyor.
2017 yılında hükümetin bütün ağırlığı büyüme oranını yükseltmeye verdiğini biliyoruz. Yukarıda değindiğim önlemlerin çoğu da zaten (enflasyon aleyhine) büyümeyi desteklemeye yönelik önlemler. Bunun sonucu olarak 2017 yılının ilk 9 ayında büyüme yüzde 7,3 gibi oldukça yüksek düzeyde gerçekleşti.
Öteden beri üzerinde durduğum bir tespit var: Büyüme oranı ile iktidar partisinin oy oranı arasında aynı yönde giden bir ilişki söz konusu.
Bunun doğru olup olmadığını test etmek için büyüme oranlarıyla iktidar partisinin oy oranları arasındaki ilişkiye bakalım. Aşağıdaki grafik 2002 yılından bu yana yapılan yerel ve genel seçimlerde iktidar partisinin aldığı oy oranlarını ve bu seçimlerden önceki 4 çeyrek içinde gerçekleşen büyüme oranlarının ortalamasını birlikte gösteriyor.
2002 genel seçimlerinde iktidarda DSP, ANAP ve MHP koalisyon hükümeti iktidardaydı. Dolayısıyla yukarıdaki grafikte 2002 oy oranı olarak bu üç partinin aldığı oyların toplamı iktidar partisinin aldığı oylar olarak kabul edilmiştir.
Büyüme oranıyla iktidar partisinin oy oranı arasındaki korelasyon katsayısının 0,82 gibi yüksek bir orana işaret ettiğini de vurgulayalım.
Böyle bir ortamda iktidar partisinin erken seçime gitmesi sürpriz olmamalı. Öte yandan 2018 yılının ilk ayında tüketici güven endeksi de sürpriz bir biçimde yüzde 11,1 oranında hızlı bir yükseliş sergilemiş bulunuyor. 11 Aralık günü yüzde 11,1 olarak açıklanan 3. çeyrek büyümesinden 10 gün sonra açıklanan tüketici güven endeksinde böyle bir sıçrama olmadığına göre bu artışın arkasında hızlı büyümenin yattığını söylememiz pek mümkün görünmüyor. Öte yandan eldeki diğer veriler (enflasyon, işsizlik, bütçe açığı, cari açık, döviz kurları v.b) böyle bir yükselişi haklı çıkaracak bir gelişmeye işaret etmiyor. Bu durumda bu artışın Afrin operasyonuna bağlı bir duygusal tepkinin sonucu olduğunu kabul etmekten daha mantıklı bir açıklaması yok.
Bütün bu gelişmeler bize bir erken seçimin altyapısının hazırlandığını gösteriyor. Bu durumda öteden beri konuşulan 15 Temmuz dolayındaki bir tarihte erken seçim olması olasılığı, seçimin normal zamanında olmasından çok daha yüksek görünüyor.