Mahfi Eğilmez*
Son yıllarda şehir efsanelerinin sayısında artış var. Giderek bilimden uzaklaşan insanlar, kulaktan duyma dedikodulara inanarak ve bu duyduklarını sanki araştırmış da bulmuş gibi birbirlerine anlatarak sürekli şehir efsaneleri üretilmesine alet oluyor. Son zamanların yaygın şehir efsanelerinden birisi de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) hisselerinin çoğunun yabancılarda olduğu ve dolayısıyla Merkez Bankası’nın onların etkisinde karar aldığı safsatası. Bu şehir efsanesini çökertmek için incelemeye Osmanlı’dan başlamamız gerekiyor. 1856 yılında İngiltere Kraliçesi Victoria’nın fermanıyla merkezi Londra’da bulunan İngiliz sermayeli Ottoman Bank (Osmanlı Bankası) kuruldu. Bir süre sonra Osmanlı devlet bankası işlevlerini görmeye başlayan Banka 1863 yılında ilk Osmanlı banknotlarını çıkarmaya başladı. Aynı yıl İngiliz-Fransız ortaklığı şeklinde yeniden örgütlendirildi ve Bank-ı Osmani-i Şahane (Osmanlı Bankası) adıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun merkez bankası konumuna geldi. Böylece Osmanlı İmparatorluğu’nun parasını adı Osmanlı olan ama aslında İngiliz ve Fransız ortak sermayesine dayanan bir banka basar ve tedavüle sokar oldu. Cumhuriyetin kurulması sonrasında milli bir merkez bankası kurulması çalışmalarına başlandı. Bu çalışmaların sonucunda 1715 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu 30 Haziran 1930 tarihinde yürürlüğe girdi. Böylece Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası, sermayesi yabancılara ait olan Osmanlı Bankası’nın yerine devletin merkez bankası olarak faaliyete başladı. Osmanlı Bankası ise Türkiye’de faaliyette bulunan bir ticari banka statüsüne geçmiş oldu. Bir anonim şirket statüsü taşıyan Merkez Bankası’nın sermayesi kuruluşunda 150.000 hisseden oluşuyordu. Bu hisselerin en çok 15.000 adedi yani yüzde 10’u milli bankalar dışında kalan diğer bankalarla imtiyazlı şirketlerin elinde bulunabiliyordu. Halen yürürlükte bulunan Merkez Bankası kuruluş kanunu 14 Ocak 1970 tarihli ve 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanunu’dur. Bu kanunun 5 ila 11. maddeleri Banka’nın sermaye yapısını ve hisse senetlerini düzenliyor. Bir anonim şirket olarak kurulmuş olan TCMB, 250.000 adet hisseye bölünmüş olan 25.000 TL'lik bir sermayeye sahip bulunuyor. Bu 250.000 adet hisse senedi (A), (B), (C) ve (D) olmak üzere dört sınıfa ayrılıyor. 2016 yılsonu itibariyle TCMB sermayesinin yüzde 55,12’sini temsil eden (A) sınıfı hisse senetleri Hazine’nin elindedir (yasa gereği Hazine’nin elinde bulunacak hisse senetlerinin oranı toplam sermayenin yüzde 51’inden aşağıya düşemez.) Sermayenin yüzde 25,74’ünü temsil eden (B) sınıfı hisse senetleri Türkiye'de faaliyette bulunan milli bankaların elindedir. Sermayenin yüzde 0,02’sini temsil eden (C) sınıfı hisse senetleri milli bankalar dışında kalan diğer bankalarla imtiyazlı şirketlerin elindedir (yasa gereği bu gruba ait olacak hisse senetlerinin toplamı, 15.000 hisseyi geçemez.) Sermayenin yüzde 19,12’sini temsil eden (D) sınıfı hisse senetleri ise Türk ticaret kuruluşları ile ve Türk vatandaşı olan gerçek ve tüzel kişilerin elindedir. TCMB yasasında hiç kimseye, hiçbir hisse sahibine veya hisse grubuna yönetimde, karar mekanizmalarında, oy hakkında ya da başka herhangi bir konuda ayrıcalık tanıyan bir hüküm yer almıyor. Yasadaki düzenlemeye göre Merkez Bankası’nın yüzde 49’dan fazla hissesi hiçbir zaman Hazine dışında birisinin eline geçemiyor. Yabancıların 2016 yılsonu itibariyle sahip olduğu (C) grubu hisselerinin toplamdaki payı yüzde 0,02 oranında bulunuyor. Yabancıların sahip olabilecekleri en çok hisse de yine yasa maddesine göre 15.000 hisseyi yani toplam içinde yüzde 6'yı geçemiyor. Demek ki yabancıların Merkez Bankası hisselerine sahip olması ya da ileride ele geçirmesi gibi bir mesele söz konusu olmadığı gibi bu yasa maddeleri değiştirilmediği sürece de söz konusu olmayacaktır. Özetle söylemek gerekirse hisseleri yabancılara ait olan banka, Osmanlı İmparatorluğu’nun merkez bankası görevini gören ve Cumhuriyetin ilk yıllarında da var olan Bank-ı Osmani-i Şahane idi. Bank-ı Osmani-i Şahane, Osmanlı İmparatorluğu’nun merkez bankası gibi görünse de yabancı sahipliği altında ve onların talimatları doğrultusunda çalışıyordu. 1930 yılında kurulup faaliyete geçmiş olan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası milli sermayeli bir bankadır, sermayesinde söz sahibi olan da Türklerdir.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Unvanındaki Cumhuriyet Kelimesinde Niçin i Harfi Yoktur?
Çokça sorulan ve tam olarak yanıtlanmadığı sürece hakkında şehir efsaneleri üretilen konulardan birisi de Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası unvanında yer alan Cumhuriyet ifadesinin niçin Cumhuriyeti biçiminde olmadığı sorusudur.
Kuruluş yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderildiğinde Merkez Bankası’nın unvanı tasarıda Cumhuriyet Merkez Bankası olarak yer almıştı. Cumhuriyetin kurucu kadroları, önceki dönemden ayrı bir yapı olduğunu vurgulamak için birçok kurumun veya unvanın başına Cumhuriyet ibaresini koymuşlardır. Mesela Cumhuriyet Savcısı böyle bir unvandır. Yasa tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi İktisat Encümeninde görüşülmesi sırasında Banka’nın uluslararası görüşmeler ve yazışmalar sırasında hangi ülkenin merkez bankası olduğunun bir bakışta anlaşılamaması olasılığı gündeme gelmiş ve uzun tartışmalardan sonra başına Türkiye ibaresi eklenmesine karar verilmiştir. Bu ekleme sonucunda bankanın Türkiye Cumhuriyetine ait olduğu bir bakışta görülebilecek duruma gelmekle birlikte bankanın merkezi yönetimden bağımsız bir kurum olduğunu da vurgulamak amacıyla Türkiye Cumhuriyeti ibaresinin konulması yerine Cumhuriyet ibaresinin olduğu gibi bırakılarak başına Türkiye ibaresinin konulması kararlaştırılmıştır. Bunun sonucu olarak da bankanın unvanının Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası olması kararlaştırılmıştır.
İki türlü para vardır: Kâğıt para ve madeni para. Madeni para günümüzde önemini büyük ölçüde kaybetmiş bulunuyor. Merkez bankalarının henüz var olmadığı dönemlerden beri var olan ve hükümdara ait olan madeni para basma yetkisi birçok ülkede olduğu gibi sembolik olarak Hazine’de veya ona bağlı Darphanede kalmıştır. Buna karşılık kâğıt para basma ve dolaşıma çıkarma yetkisi yasal düzenlemelerle merkez bankalarına verilmiştir. Bizde madeni para Hazine Müsteşarlığı’na bağlı Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü tarafından basılır ve dolaşıma sürülür. Kâğıt paralar ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından kendisine bağlı Banknot Matbaasında bastırılır ve Merkez Bankası tarafından dolaşıma sürülür.
Hazine Müsteşarlığı ve bağlı kuruluşu olan Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürlüğü merkezi yönetimin birer parçası oldukları için merkezi yönetimden bağımsız değildirler. O nedenle madeni paralarda Türkiye Cumhuriyeti ibaresi yer alır. Buna karşılık Merkez Bankası bağımsız bir kurum olduğu için onun tarafından bastırılan kâğıt paralarda Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ibaresi yer alır.
Bu yazı ilk kez mahfiegilmez.com'da yayımlanmıştır.