Mahfi Eğilmez*
Yaklaşık 27,6 milyar dolar olarak açıklanan 2018 yılı cari açığı son yılların en düşük açıklarından birisi oldu. Eğer GSYH, YEP’de öngörüldüğü gibi 763 milyar dolar olursa cari denge / GSYH oranı da yüzde 3,6 ile yine son yılların en düşük cari açığı olacak.
27,6 milyar dolarlık cari açığı nasıl finanse ettiğimiz sorusuna gelince karşımıza çok ilginç bir tablo çıkıyor.
(1) İhracat rekor kırmış olması TL’nin bu kadar değer kaybettiği, başlıca ihracat alanlarımız olan Avrupa Birliği ve ABD’nin ithalatı artırdığı, Irak’ın da önemli ölçüde ithalat yaptığı bir ortamda bu son derecede normal bir gelişme. (2) İthalatın gerilemiş olması da TL’nin ciddi değer kaybı yaşadığı, büyümenin düştüğü bir ortamda normal bir gelişme. Hatta ithalatın daha da hızlı gerilemesi gerekirdi. Hizmet giderleri değişmediği halde hizmet gelirleri (ki bunun içindeki en önemli kalem turizm gelirleri) artış göstermiş ve dolayısıyla bu olumlu gelişme ticaret açığını (mal dengesi) törpüleyerek düşürmüş. (3) Birincil yatırım kaynaklı giderlerin (yurtdışında yatırımlar, yurtdışı portföy yatırımları gibi) yüksekliği cari açığın yükselmesine yol açmış. (4) Bütün bu gelişmelerin sonucunda cari açık 27,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiş.
Tabloya göre cari açık normal kanallarla finanse edilememiş. Çünkü finans hesabı yaklaşık 4 milyar dolarlık fazlayla sonuçlanmış. Finans hesabının artı kapanması demek Türkiye’den yurtdışına o kadar döviz çıkmış demektir. 2018 yılı boyunca Türkiye’ye doğrudan sermaye yatırımı, portföy yatırımı, diğer yatırımlar adı altında finansman amaçlı döviz girişleri olmuş ama döviz çıkışları daha yüksek olduğu için Türkiye’de dışarı yaklaşık 4 milyar dolarlık döviz çıkmış.
Bu durumda finansman ihtiyacını şöyle hesaplayacağız demektir:
Cari Açık + Finansman Hesabı Açığı = Finanse Edilmesi Gereken Miktar
27.633 + 3.975 = 31.550
Demek ki 2018 yılında finanse edilmesi gereken dış açığımız yaklaşık olarak 31,6 milyar dolar olmuş.
İşte burada yıllardır olduğu gibi Net Hata ve Noksan Kalemi[i] Türkiye’nin imdadına yetişiyor. 2018 yılında oluşan 31,6 milyar dolarlık açığın yaklaşık 21,2 milyar dolarlık bölümü net hata ve noksan kalemiyle kalan yaklaşık 10,4 milyar dolarlık bölümü ise Merkez Bankası’nın rezervleri kullanılarak karşılanmış.
Özetle söylemek gerekirse dış açığın yaklaşık üçte ikisini nasıl karşıladığımızı bilmiyoruz, üçte birini ise Merkez Bankası’nda zor günler için biriktirdiğimiz dövizlerden harcamışız.
Net hata ve noksanın nasıl doğduğunu yazının altındaki notta bir kez daha açıkladım. Bunların hepsi her ülkede olabilecek şeyler o nedenle de her ülkenin ödemeler dengesinde net hata ve noksan kalemi bulunuyor. Ne var ki bir ülkenin dış açığının üçte ikisi net hata ve noksan ile bir başka ifadeyle kayıt dışı kalemlerle karşılanmışsa bunun açıklaması yazının altındaki notta yer alan hususlarla yapılamaz. O halde bu kalemin asıl büyük bölümü nereden geliyor?
Ben kendi tahminimi yazayım. Türklerin yurt dışında paraları var. Bu paralar yurt dışı bankalarda tutuluyor ve Türkiye’de kayıtlı değil. İşler bozulup da borçlar içeride kayıtlı paralardan ödenemeyince yurtdışından bu kayıt dışı veya henüz kayda girmemiş paralarla ödeniyor ve dolayısıyla kayıt dışı oldukları için de ödemeler net hata ve noksan olarak yazılıyor. Tahminimce son dönemde içeriden ödeme sıkıntısı artınca kayıt dışı ödemeler arttı ve net hata ve noksan kalemi yükseldi.
*Bu yazı Mahfi Eğilmez'in kişisel sitesinden alınmıştır