* Mahfi Eğilmez
Kapitülasyonlar ve Lozan Antlaşması
Osmanlı İmparatorluğu’nun yedi düvele verdiği çeşitli siyasal, ekonomik, ticari ve mali imtiyazları kapsayan kapitülasyonlar, 1365 yılında I. Murat’ın Raguse Cumhuriyetine verdiği kapitülasyonla başlar (bugün Hırvatistan’a ait bulunan Dubrovnik kenti o dönemde ayrı bir devletti.) Bu ilk kapitülasyondan sonra Osmanlı Padişahları 33 devlete daha kapitülasyon vermişlerdir. Bunlar arasında Venedik Dükalığı, Fransa, Almanya, İngiltere, Hamburg kent devleti, Rusya, Balkan devletleri, ABD gibi devletler vardır. Son olarak Vahdettin 1920’de süresi biten İngiltere, Fransa ve Almanya’nın kapitülasyonlarını yenilemiştir. Başlangıçta belirli bedeller alınarak verilen kapitülasyonlar, Fatih Sultan Mehmet ile birlikte karşılıksız verilmeye başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nu gümrük korumasından, gümrük gelirlerinden büyük ölçüde mahrum bırakmanın yanı sıra kapitülasyonların en önemli etkisi Osmanlı sanayi ve ticaretinin büyük ölçüde yabancıların eline geçmesinin yolunu açmıştır[1].
Lozan Antlaşması’nın en zorlu müzakereleri kapitülasyonlar konusunda geçmiş, antlaşmanın onaylanmasıyla birlikte kapitülasyonlar tarih sahnesinden kalkmıştır. Osmanlı Dış Borçları ve Türkiye Cumhuriyeti
Osmanlı İmparatorluğu’ndan devralınan ekonomik yapının GSYH’si 953 milyon TL idi[2]. Lozan Antlaşmasıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin payına düşen ödenmemiş Osmanlı dış borçlarının toplamı da yaklaşık 101 milyon TL idi[3]. Bu borçların ödenmesine 1929 yılında başlandı ve ödemeler 1954 yılına kadar sürdü.
Kapitülasyonların ve Osmanlı dış borçlarının yarattığı maddi ve manevi sıkıntılar Cumhuriyetin ilk kuşaklarının dış borçlanmaya ve bu tür siyasal, ticari ve mali imtiyazlara hep soğuk bakmalarına yol açtı. Bu durum 1950’den sonra ve özellikle de 1980’den sonra değişti. Dış borçlanma yeniden başladı, kapitülasyonların yerini yap-işlet-devret projeleri aldı, imtiyazlar verilir oldu.
Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet Üretimi Karşılaştırması Aşağıdaki tablo eldeki verileri özetle bir araya getirerek bir üretim karşılaştırması sunmayı amaçlıyor.
1913 - 1916[4]
|
2002[5]
|
2016[6]
|
|
Buğday üretimi (ton)
|
4.886.856
|
20.600.000
|
|
Arpa üretimi (ton)
|
2.429.274
|
6.700.000
|
|
Sanayi Birimi Sayısı
|
579
|
1.858.191
|
|
Sanayide İstihdam
|
14.064
|
6.497.040
|
(1913 – 1916 döneminde sahip olunan toprakların daha büyük olduğu, 2002 ve 2016 yıllarında nüfusun daha fazla olduğu karşılaştırmalarda dikkate alınmalıdır.)
Cumhuriyetin Dünü ve Bugünü Karşılaştırması
Aşağıdaki tablo Cumhuriyetin ilk ve son 13 yılını karşılaştırmalı olarak gösteriyor[7].
1924 - 1937
|
2003 - 2016
|
|
Ortalama Yıllık Büyüme (%)
|
7,8
|
5,7
|
Ortalama Bütçe Dengesi / GSYH (%)
|
-0,2
|
-2,9
|
İhracat Artışı (%)
|
32,5
|
194,1
|
Ortalama Yıllık Dış ticaret Dengesi / GSYH (%)
|
-1,0
|
-6,9
|
GSYH Artışı (%)
|
129,9
|
176,6
|
Kişi Başına GSYH Artışı (%)
|
71,8
|
131,7
|
USD vs TL (%)
|
34,7
|
-101,3
|
Tablo adeta bir tercihler skalası ve onun sonuçlarını ortaya koyuyor: Cumhuriyetin ilk 13 yılında dış ticaret dengesine özen göstermiş, TL’nin değerlenmesini öngörmüş, bütçe açığını kollamış ve bu modelle yıllık ortalama yüzde 7,8 büyümüş bir yaklaşım var. Son 13 yılda ise dış ticaret dengesini ve TL’nin değerini bir yana bırakmış ama onların yerine bütçe açığı ve ihracat artışıyla ekonomiyi büyütmeye yönelmiş bir yaklaşım var.
İlk 13 yıldaki tercihler büyümeyi daha yüksek oranda gerçekleştirmiş olsa da son 13 yıldaki tercihler GSYH’yi ve kişi başına geliri daha hızlı artırmış görünüyor. Bununla birlikte GSYH ve kişi başına gelirin içinde enflasyonun da olduğunu yani bunların cari değerlere göre hesaplandığını, buna karşılık büyüme oranın sabit değerlerle hesaplandığını dikkate alırsak ilk 13 yıldaki gelişmenin çok daha değerli olduğunu söyleyebiliriz.
İlk 13 yılın bir başka değerli yanı daha var: Yıkılmış bir devleti yeniden ayağa kaldırmak gibi çok zor bir işe girişmiş olmak.
Çok Tartışılmış Bir Konu Olan Okuma Yazma Meselesine Bilimsel Bir Bakış
Eldeki en ciddi veriye göre 1897 yılında okuma yazma bilenlerin toplam nüfusa oranının yüzde 10 dolayında olduğu görülüyor[8]. Bununla birlikte bu oranın sadece adını yazmayı bilenleri ifade ettiğini ve gerçek oranın yüzde 5’ten düşük olduğunu öne sürenler olduğu gibi tam tersine oranın söylenenin 4 – 5 katı fazla olduğunu iddia edenler de var. Kuşkusuz elde herhangi bir kanıt olmadığı için söylentilere değil resmi nitelik taşıyan istatistik veriye itibar ederek bu oranın yüzde 10 dolayında olduğunu kabul etmek durumundayız. 1913 – 1914 yıllarına ilişkin istatistikler ilkokul çağındaki çocuk sayısının 1.434.624, buna karşılık ilkokulda okuyan çocuk sayısının 229.175 olduğunu gösteriyor. Bu durumda ilkokul çağındaki çocukların yüzde 16’sı okulda bulunuyor. Aynı yılda ilkokul çağındaki kızlardan ilkokula gidenlerin toplam okul çağındaki kız çocuk sayısına oranının yüzde 6, erkek çocuklardan ilkokula gidenlerinin toplam okul çağındaki erkek çocuk sayısına oranının yüzde 25,4 olduğu görülüyor[9]. 1916 yılında Osmanlı ülkesinin nüfusu 19.043 bin kişiydi. Buna göre eğer yüzde 10’u doğru olarak kabul edersek okuma yazma bilenlerin sayısı kabaca 1.900.000 kişi ediyor. 1914 yılında ilkokulda okuyanların sayısına bakarsak (229.715) bu iki sayının birbiriyle tutarlı göründüğünü söylememiz mümkündür.
Osmanlı İmparatorluğu bizim geçmişimizdir. Ama geleceğimiz değildir. Cumhuriyetin ilk yılları ise geçmişte kalmış gibi görünse de aslında bizim geleceğimizdir. O yıllarda uygarlık için atılan adımlardan bugüne ders çıkarabilir o adımları ileriye götürebilirsek çağdaş uygarlıklar düzeyine çıkabiliriz.
[1] Kaynak: Mehmet Fatih Ekinci, Türkiye’nin Mali İntiharı, Platin Yayınları, 2008 sayfa 491 -530.
[2] Kaynak: TÜİK, İstatistik Göstergeler 1923 – 2013, TÜİK web sitesi.
[3] Kaynaklar: Mehmet Fatih Ekinci, Türkiye’nin Mali İntiharı, Platin Yayıncılık, 2009, sayfa 354., Biltekin Özdemir, Osmanlı Devleti Dış Borçları, TC Maliye Bakanlığı Yayınları, 2. Baskı, 2010, sayfa 131.
[4] Kaynak: Tevfik Güran, Resmi İstatistiklere Göre Osmanlı Toplum ve Ekonomisi, Türkiye İş Bankası Yayınları, 2017.
[5] Kaynak: TÜİK web sitesi, son sanayi sayımı bu tarihte yapılmış bulunuyor.
[6] Kaynak: TÜİK web sitesi
[7] Kaynaklar: TÜİK, Maliye Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve TCMB.
[8] Tevfik Güran, Osmanlı Devletinin İlk İstatistik Yıllığı – 1897, DİE Yayınları, 1997.
[9] 1329 – 1330 Senesine Mahsus Maarif-i Umumiyye İhsaiyat Mecmuası, s. 11 – 31, Tevfik Güran, Resmi İstatistiklere Göre Osmanlı Toplum ve Ekonomisi’nden naklen s.148.
Bu yazı http://www.mahfiegilmez.com'dan alınmıştır