Dr. Mahfi Eğilmez*
Günlük konuşmalarda birbirinin yerine kullanılan üç ifade var: Enflasyon, fiyat artışı ve hayat pahalılığı. Sanki aynı anlama geliyormuş gibi görünseler de aslında çok farklı kavramlar.
Enflasyon; fiyatlar genel düzeyinin süreklilik gösterir biçimde artması demek. Bu tanımda iki önemli nokta var: (1) Seçilmiş mal ve hizmetlerin ağırlıklarına göre toplandığı bir sepetin toplam değeri yani fiyatlar genel düzeyi. (2) Fiyatlar genel düzeyinin yani bu sepetin toplam değerinin sürekli artış göstermesi. Her biri aile bütçelerindeki ağırlığa göre yerleştirilmiş 400 mal ve hizmetten oluşan bir sepetin başlangıç endeks değeri 100 iken bir sonraki ay 102, sonraki ay 103 olmuşsa biz bu artışları (hem genel artış hem de süreklilik gösteren artış olduğu için) enflasyon olarak nitelendiriyoruz.
Fiyat artışı; bir malın ya da mal ve hizmet sepetinin bir defalık artış göstermesi demektir. Diyelim ki elma fiyatları 5 TL/Kg’den 6 TL/Kg’ye çıkmış, sonraki ayda da 7 TL/KG’ye çıkmış olsun. Bu durumda sadece bir malın fiyatı arttığı için ortada enflasyon değil fiyat artışı var demektir. Ya da yukarıdaki 400 mal ve hizmetten oluşan sepetin endeks değeri 100’den 102’ye çıkmış ve orada kalmış olsun. Bu durumda fiyatlar genel düzeyi yükselmiş olsa da bu yükseliş bir defalık olduğu, süreklilik göstermediği için buna enflasyon değil fiyat artışı diyoruz.
Hayat pahalılığı öteki iki kavramdan da farklı bir durumu ifade ediyor. Burada işin içine gelir de giriyor. Eğer bir ülkede enflasyon, gelir artışından daha hızlıysa orada hayat pahalılığı var demektir. Diyelim ki yıllık enflasyon oranı yüzde 80 iken o ülkede çalışanların ücret gelirleri yıllık olarak yüzde 50 artmışsa o ülkenin çalışanlarının satın alma güçleri 30 puan geri gitmiş demektir. İşte bu durum hayat pahalılığını gösterir. Bu ülkede eğer gelirler de yüzde 80 artmış olsaydı enflasyon olacak ama hayat pahalılığı olmayacaktı.
Hayat pahalılığını ölçmenin en kestirme yolu ekonomide yıllık kişi başına gelirdeki (cari fiyatlarla GSYH / Ülke nüfusu) artışı yıllık enflasyonla karşılaştırmaktır. Bu ölçümü yapabilmek için şöyle bir formül geliştirebiliriz:
Hayat Pahalılığı Oranı = (Yıllık Kişi Başına Gelir Artış Oranı - Yılsonu Enflasyon Oranı)
Enflasyon ile hayat pahalılığı arasındaki farkı kartezyen koordinat sistemini kullanarak çizeceğimiz iki şekil yardımıyla görsel olarak da gösterebiliriz:
Yukarıdaki her iki şekilde de fiyatlar genel düzeyi P1’den P2’ye yükseliyor ve fiyat/gelir doğrusunun görünümü bu yükselişin devam ettiğini gösteriyor. Soldaki şekil kişi başına gelirin enflasyon kadar artmadığını gösteriyor. Burada enflasyonla birlikte hayat pahalılığı var demektir. Yani kişilerin satın alma güçleri erimektedir. Sağdaki şekilde de enflasyon söz konusu olmakla birlikte kişi başına gelir de enflasyon kadar artıyor. Bu durumda enflasyon olmakla birlikte hayat pahalılığı söz konusu değil demektir (burada enflasyonla gelir artışının birlikte olduğunu varsayıyoruz, eğer enflasyonla gelir artışı arasında zaman farkı varsa o zaman hayat pahalılığı söz konusu olur.)
Bu formülü kullanarak Türkiye’deki hayat pahalılığı oranını 2021 yılı için ölçelim. Enflasyon oranı konusunda TÜİK verilerine ve ENAG tahminlerine göre karşımızda iki farklı tablo var. Bunları aşağıdaki tabloya taşıyalım (kişi başına gelir olarak ENAG’ın bu konuda bir çalışması olmadığı için her iki sütunda da TÜİK verisini alıyoruz.)
2021 yılı için hayat pahalılığı oranını TÜİK’in enflasyon verisiyle hesapladığımızda Türkiye’de ortalama kişi başına gelirin enflasyondan daha fazla arttığını görüyoruz. Yani TÜİK verisine göre ortalama kişi başına gelir enflasyondan daha fazla artmış ve insanlar bir satın alma gücü kaybı yaşamamış, hatta bir miktar satın alma gücü artışı görmüşler. Buna karşılık ENAG enflasyon hesaplamasını esas aldığımızda Türkiye’de hayat pahalılığı oranının yüzde 43 olduğu görülüyor. Yani insanlar gelirleri artmış olmasına karşılık enflasyon karşısında yüzde 43 oranında satın alma gücü kaybı yaşamışlar.
Kuşkusuz kişi başına gelir bir ortalamayı gösteriyor. Bunun çok üzerinde yıllık geliri olanlar olduğu gibi çok altında geliri olanlar da var. O nedenle az sayıda bir grup insan, gelirini ENAG enflasyon verisinden fazla artırmak yeteneğinde olduğu için satın alma gücünü artırmış ve dolayısıyla hayat pahalılığıyla tanışmamış görünüyor. Buna karşılık büyük çoğunluk gelirini bu kadar artıramadığı hatta TÜİK enflasyonu kadar bile artıramadığı için satın alma gücünü ciddi biçimde kaybetmiş ve enflasyona ek olarak hayat pahalılığıyla karşılaşmış bulunuyor.