Mahfi Eğilmez: Kriz halinde camı kırınız

Mahfi Eğilmez: Kriz halinde camı kırınız

Mahfi Eğilmez

 

Şimdiye kadar her büyük ekonomik dönüşüm kriz yarattı. Son iki yüzyıla bakarsak bunu açık olarak görebiliriz. 19. yüzyılın ortalarında başlayan ve kapitalizmin tarım ve ticaret ekseninden sanayi eksenine kaymasına yol açan sanayi devrimi, 1870’lerde başlayan ve 1890’lara kadar süren Uzun Depresyona neden oldu. Niçin? Çünkü sistem değişimine hazır bir altyapı yoktu. Ardından mal ticaretinde serbestlik en üst düzeye çıktı, serbest ticaret yeni itici güç oldu. Bu değişim 1930’larda Büyük Depresyona yol açtı. Niçin? Çünkü sistem bir kez daha değişmiş ama buna uygun altyapı geliştirilememişti. Bu kaostan çıkış büyük ölçüde Keynes tarafından formüle edildiği için Keynesyen sistem denilen yeni bir ekonomi politikası uygulamasıyla sağlandı. Politikanın özünde ekonomiyi ve dolayısıyla piyasaları canlandırmak için etkin kamu müdahalesi öngörülüyordu.

Binalarda bazı katların duvarlarında küçük bir cam kutu gömülüdür. İçinde bir düğme vardır, zemini genellikle kırmızıdır ve üzerinde tehlike halinde kırınız gibi bir ifade vardır. Yangın gibi hallerde camı kırıp içerideki düğmeye basarsanız alarm faaliyete geçer ve görevliler yetişir. En azından o görüntünün verdiği izlenim budur. Keynesyen politikalar da kapitalist sistem için aşağı yukarı aynı anlama geliyor. Kriz halinde camı kırıyorsunuz ve kucağınıza Keynes’in Genel Teori kitabı düşüyor.  

Büyük Depresyondan 2000’lere gelinceye kadar irili ufaklı birçok piyasa krizi yaşandı. Ve her seferinde Keynesyen politika uygulamaları imdada çağrıldı. O kendi kendine düzeleceği varsayılan, görünmez elin düzenleyeceği düşünülen piyasa, Keynesyen müdahaleler olmaksızın kendi kendine hiç düzelemedi, görünmez el de görünmemeye devam etti. Her krizde camı kıran birileri oldu ve Keynes’in kitabını bir daha okuyarak krize müdahale edip çözüm sağladılar.

Kapitalizmin yarattığı ve içinde yaşamaya devam ettiğimiz son kriz olan Büyük Resesyon, bir başka sistemik dönüşümün sonrasında çıktı. 1980’lerden başlayan ve son 20 yılda doruk noktasına erişen kapitalizmin küreselleşmesinin temel dayanaklarından birisi sermaye hareketlerinin küresel çerçevede serbest kalmasıydı. Yani paranın dilediği gibi hareket edebilmesi, dilediği ülkeye yatırım yapabilmesi ve yine dilediği zaman geri dönebilmesi sistemi. Bu, çok önemli ve kapsamlı bir dönüşümdü ama başlangıçta kimse tam olarak olayın farkına varamadı. IMF, yarım yüzyıldır bu siteme geçilmesini destekliyor ve üyesi olan ülkelere sermaye hareketlerini serbest bırakmalarını (konvertibileteye geçiş) öneriyordu. Sonunda bu önerilenler yaşama geçti ve küresel sistemde sermaye hareketleri serbest kaldı. Ne var ki altyapı yine bu büyük dönüşüme hazır hale getirilmemişti. Ve kriz çıktı.

Önceki krizleri anlamak biraz daha kolay. Çünkü o zamanlarda IMF gibi kurumlar yoktu. Sistem değişirken bunun altyapısını planlama imkanı çok daha kısıtlıydı. Ama bu kez bu krizin öngörülememesi ve önlenememesi gerçekten kabul edilebilir bir şey değil. 50 yıldan uzun süre bu sisteme geçilmesi için öneriler getiren IMF'nin, bu süre içinde bu dönüşümün altyapısının nasıl olması gerektiğine ve bu dönüşümün kötüye kullanılmasının nasıl önlenebileceğine ilişkin hiç bir görüş geliştirmemiş oldu ortaya çıktı.

Sonuçta ister Küresel Kriz diyelim ister Büyük Depresyon diyelim bu kez de kriz çıktı. Ve biz yine camı kırarak Keynes’in Genel Teori kitabını ellerimizin arasına aldık. Ne var ki bu kez anladık ki kitap bu kez o kadar yararlı olamıyor. Çünkü Keynesyen model, sermaye hareketlerinin bu kadar serbest olduğu bir sisteme göre dizayn edilmiş değil. Sermaye hareketleri bu çapta serbest değilken para basıp dağıtarak birçok sorun çözülüyor, ekonomik yaşam canlandırılabiliyordu. O paralar büyük ölçüde basıldığı yerde harcanıyor, kasabın eline geçen para, manava ondan marangoza dolaşarak sistemin yeniden ayağa kalkmasına yardım ediyordu. Bugün artık bu o kadar kolay değil. FED ya da AMB parayı dağıtıyor ama para dağıtıldığı yerde harcanmıyor, çoğunlukla daha yüksek faiz veya getiri veren ülkelere gidiyor. Asıl istenen yerde canlanmaya tam olarak yol açamadığı gibi gittiği yerde de ekonomilerin ısınmasına yerli paraların aşırı değerlenmesine neden oluyor. 

Özetle tehlike halinde camın kırılması yetmiyor artık. Avrupa eğer toparlanamazsa geçici bir süre için sermaye hareketlerine kısıtlama bile önerilebilir. Yani bir zamanlar tek tek ülkeler için Tobin vergisine karşı çıkanlar bir bakarsınız sermaye hareketlerine toplu kısıtlamayı savunmaya başlamış.   

 

Bu yazı www.mahfiegilmez.com blog sayfasından alınmıştır.